İnsanın Karakterini Etkileyen İki Şey

İnsanın karakterini ne belirler? İnsanın karakterini etkileyen iki şey.

Beslenme ihtiyacı karşılanırken gıdaların helâl olması, insanın manevî istikameti için çok mühim bir vesiledir.

Helâl olmayan, haram ve şüpheli şeylerle beslenen kişide ibadet şevki ve kulluk aşkı olmaz. Gönül hantallaşıp duygusuzlaşır. Temâyüller nefsânî arzulara göre şekillenir. Böylece İslâm ahlâkı ve yüce fazîletler âdeta unutulur. Yani, kulun mânevî inkişâfında helâl gıdânın çok mühim bir rolü vardır. Zira Cenâb-ı Hak:

“Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin…” (el-Bakara, 168) buyurarak helâl, temiz ve nezih gıdâlar ile gıdâlanmamızı istemektedir. Haram lokmanın, kalbimize menfî tesirleri hakkında Hak dostlarının pek çok ve mühim ikazları vardır. Mesela Hazret-i Mevlânâ bu hususta:

“Bu seher benden ilham kesildi. Anladım ki vücuduma şüpheli birkaç lokma girdi. Bilgi de hikmet de helal lokmadan doğar. Aşk da merhamet de helal lokmadan doğar. Eğer bir lokmadan gaflet meydana gelirse bil ki o lokma şüpheli veya haramdır.” buyurmuş, Abdülkâdir Geylânî Hazretleri de bizleri şöyle ikaz etmiştir:

“Haram yemek kalbi öldürür, helal yemek ise ihyâ eder. Lokma varseni dünya ile, lokma var seni âhiret ile meşgûl eder. Lokma var, seni Hâlık Teâlâ’ya rağbet ettirir.” 

Abdurrahman el-Evzaî -rahmetullâhi aleyh- buyurur: “Malın helâli de biter haramı da… Ama bu yüzden kazanılan sevap ve günah kalır.”

"KİŞİNİN DİNDARLIĞI GIDASININ HELÂLLİĞİ NİSBETİNDEDİR"

Bu gerçeklerden hareketle dinimiz, beşerî sistemlerden farklı olarak bizlere bir gıdâ rejimi telkin etmektedir.  Nitekim maddî olarak bizleri israf ve oburluktan sakındırırken, mânevî olarak da helâl ve harama dikkat etmemizi ve şüphelilerden uzak durmamızı emreder. Bu sebeple denilmiştir ki:

“Kişinin dindarlığı, gıdâsının helâlliği nisbetindedir.”

Bir gün Süfyân-ı Sevrî’nin yanına gelen bir kimse ona şöyle sorar:

“Efendim! Namazı birinci safta kılmanın fazîletini anlatır mısınız?”

Hazret, bu soru üzerine helâl lokmaya dikkat çekerek ona şu cevabı verir:

“Kardeşim! Sen ekmeğini nereden kazanıyorsun, ona bak! Gerçi ön safta namaz kılmanın fazîleti daha çoktur. Lâkin kazancın helâl olduktan sonra, hangi safta dilersen orada namazını kıl; bu hususta sana güçlük yoktur.”

İNSANIN KARAKTERİNİ ETKİLEYEN İKİ ŞEY

İnsanın karakteri üzerinde iki büyük müessir vardır. Bunlar:

  • Muhabbet beslediği kimselerin mânevî durumu.
  • Aldığı gıdânın helâllik derecesi.

Muhabbet beslediğin kimse, yanlış yolda ise seni de yanlışa sevk eder. Şayet istikâmet üzere ise seni de istikâmet üzere olmaya yönlendirir. Aynen bunun gibi helal lokma, insanı istikâmet üzere yönlendirirken haram lokma da insanı Hak’tan uzaklaştırır.  Bu sebeple gönlümüze, lâyık olmayan kişilerin muhabbetini koymamakta göstereceğimiz dikkati; vücudumuza haram bir lokmanın girmemesi hususunda da göstermeli ve Cenâb-ı Hakk’a şu şekilde ilticâ etmeliyiz:

“Yâ Rabbî, bana şüphelilerden ve haramlardan kaçınmayı lûtfet. Yâ Rabbî, sevdiğini bana sevdir ve beni sevmediğinden uzaklaştır, kalbimi koru!”

Bir hadîs-i şerifte, helâl rızık arayışı içinde olan kimse hakkında şöyle buyrulmuştur:

“Allah Teâlâ, kulunu helâl peşinde koşmaktan yorulmuş vaziyette görmeyi sever.” (Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, I, 65)

Nitekim: “Kıyâmette ilk sorulacak sorulardan birisi: «Nereden kazandın ve nereye harcadın?» olacaktır.” 

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, 40 Soru 40 Cevap, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

YÜKSEK KARAKTERLİ İNSANLAR NASIL YETİŞİYOR?

Yüksek Karakterli İnsanlar Nasıl Yetişiyor?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • bundan daha güzel net ve açık bir anlatım olamaz.Teşekkürler,Allah razı olsun.Sizi facebok ta taip etmek ve dostlarımla paylaşmak istiyorum.Ayrıca görüntülü anlatımlar daha etkileyici oluyor.Bu konuda yardımcı olursanız sevinirim.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.