Sıdk Ne Demektir?

Sıdk ne demektir? Kısaca anlamı nedir?

Yalan söylemenin zıddı olan sıdk kavramı sözlükte; doğru sözlü olmak, gerçeği söylemek, doğru haber vermek, sözünü yerine getirmek, öğüt ve sevgide samimi, iş ve işlemlerinde dürüst ve güvenilir olmak, hükmün vakıaya uygun olması anlamlarına gelir. Sıdk kelimesinin Arap dilindeki asıl anlamı, güç, sert, katılık ve şiddettir. Doğru sözlülüğe sıdk denmesi, yalanın za'fiyeti karşısında doğruluğun güçlü olması sebebiyledir.

Sıdk kavramı Arap dilinde övgü ifadesi olarak kullanılmıştır. Bir şey sıdk kavramına izafe edilince o şey övülen bir şeydir.

Din ıstılahında sıdk, kişinin inancında, amelinde, niyetinde, söz, fiil ve davranışlarında samimi ve dürüst olmasına, hile ve hud'ası bulunmamasına denir.

Peygamber (a.s.), "sıdk"ı, nefsin yapılanlardan huzur ve sükûn duyması, şüphe içerisinde olmaması (tuma'nîne) (Ahmed, I, 200) ve birr (iyilik, hayır, güzel ameller) olarak tarif etmiştir. (Müslim, Birr, 104; Ahmed, I/393). "Sıdk", kişinin davranışlarında şaibe, inancında şüphe, amellerinde kusur ve eksiklik olmaması şeklinde de tanımlanmıştır.

"Sıdk" kavramı Kur'ân'da; îmân ve sâlih ameller (Mâide, 5/119), ahde vefa (Ahzâb, 33/23-24), doğru söz söylemek (Âli İmrân, 3/95), doğruluk, (En'âm, 6/115), Allah'ın va'dinî yerine getirmesi (Âli İmrân, 3/152), Kur'ân (Zümer, 39/32-33), hak, gerçek (Zariyat, 51/5), değerli, şerefli, kıymetli ve yüce (Meryem, 19/50) anlamlarında kullanılmıştır.

"Sıdk" kavramı Kur'ân'da "kizb" (=yalan) (Yûsuf, 12/26-27) ve "nifak" (=iki yüzlülük) (Tevbe, 9/43) kavramlarıyla zıd; "birr" (iyilik, hayır, güzel amel) (Bakara, 2/177), "takva" (=Allah'a karşı gelmekten sakınma) (Zümer, 39/33), "ihsan" (güzel amelleri en iyi bir şekilde yapmak ve iyilikte bulunmak) (Zümer, 39/34), "sedîd" (doğru) (Nisâ, 4/9; Ahzâb, 33/70), "adl" (=adalet, hakkaniyete uygun davranmak) (En'âm, 6/152) ve "istikamet" (=dosdoğru olmak) kavramlarıyla eş anlamda kullanılmıştır.

"Sıdk" kavramında, "ihlâs" ve "samimi" olma anlamı da vardır.

Kur'ân'da Allah'ın, (Ahzâb, 33/22), Kur'ân'ın (En'âm, 6/115), Peygamberlerin (Yasîn, 36/52) ve müminlerin doğruluğundan söz edilmiştir. (bk. Sâdık)

Sıdk aynı zamanda peygamberlerde bulunması gereken vasıflardan biridir. Bu vasıf, peygamberlerde fıtrîdir. Hiç bir peygamber için, sıdkın zıddı olan kizb düşünülemez. Çünkü kizbin normal bir insanda bile bulunması hoş karşılanmaz. Doğruluk, dürüstlük, sadakat her insan için aranan bir özelliktir. Ancak bu sıfat peygamberler için vaciptir.

Kaynak: Diyanet

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.