İnsan, İman ve Hayat

Diyanet bu hafta Türkiye’deki tüm camilerde okunacak Cuma hutbesini “İnsan, İman ve Hayat” başlığıyla yayınladı.

Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı Cuma hutbesinde Müslümanlara “İnsan, İman ve Hayat” başlağıyla seslenilecek. Hutbede yerlerin ve göklerin sahibi olan Allah’ın insanı mükemmel biçimde yarattığı; insanın üstün niteliklere, ayrıcalıklı güç ve yeteneklere sahip olduğu vurgulandı. Ayrıca dinin davetine uyarak iman eden kimsenin hayatının en doğru kararını vereceğini, sorularına cevap alabileceği ve sorunlarına çözüm bulabileceği en sağlam bilgi kaynağı olduğu belirtildi.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı 3 Ocak 2020 tarihli Cuma hutbesinin tam metni.

Ayet-i kerimelerde Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik. Ancak iman edip yararlı işler yapanlar müstesna! Onlar için kesintisiz bir ödül vardır.”[1]

Hadis-i şerifte ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Allah’ı Rab, İslâm’ı din, Muhammed’i peygamber olarak gönülden benimseyen kimse imanın tadını almış olur.”[2]

YERLERİN VE GÖKLERİN SAHİBİ ALLAH’TIR

Yerlerin ve göklerin yegâne sahibi olan Yüce Allah, insanı mükemmel biçimde yaratmıştır. Ona, doğru ile yanlışı ayırt etmeye yarayan bir akıl ve iyilik yolunda rehberlik eden bir vicdan vermiştir. Güçlü, bilinçli, irade ve sorumluluk sahibi bir varlık olarak insan, kâinatın gözbebeğidir.

İnsanı yoktan var eden, onu yediren, içiren, doyuran, koruyan Allah Teâlâ’nın ondan istediği ise iman etmesi ve güzel işler yapmasıdır. İnsanın var oluş sebebi, bir kul olarak emaneti yüklenip dünyayı insanlık için huzurlu, adil ve yaşanabilir bir yuva kılmaktır.

Kıymetli Müslümanlar!

İnsanoğlu son derece üstün niteliklere, ayrıcalıklı güç ve yeteneklere sahiptir. Bunlar sayesinde iyiliğe niyet edip hayatı iyi yönde idare edebilir. Ama kötülüğü isteyip dünyaya zulüm de yayabilir. Sabırlı, azimli, fedakâr, barışçıl ve adil tavırlarıyla mutlu bir dünya inşa edebileceği gibi cahil, bencil, hırslı, aceleci ve nankör tutumu yüzünden kendini ve çevresini tehlikeye de atabilir.

Bu yüzden Rabbimiz, insanı hiçbir zaman başıboş bırakmamıştır. Yarattıktan sonra kenara çekilip, dünyayı kendi haline terk etmemiştir. O her an görür, gözetir, yönetir. Rabbimiz, insanın hayatta yalnız, nimetsiz ve yardımsız kalmasına izin vermemiştir. O her an yanımızda, şah damarımızdan daha yakınımızdadır. Cenâb-ı Hakkın bizlere en büyük desteği ise peygamberi ve kitabı aracılığıyla yol göstermesidir.

HAK KATINDA DİN İSLAM’DIR

Değerli Müminler!

Allah’ın insanlığa rehber, hayat ışığı ve kurtuluş kaynağı olarak gönderdiği, akıl sahiplerini peygamberimizin getirdiği bu kurtuluş reçetesini kabule davet eden ilâhî kanuna din denir. Din, ilk insanla birlikte var olmuş ve son güne kadar da var olacaktır. Bu cuma vakti, bu mübarek mescitte buluşan müminler olarak hepimiz biliyoruz ki, “Kuşkusuz Allah katında din İslâm’dır.”[3] Kıyamete kadar bütün insanlık, Sevgili Peygamberimize ümmet olmakla, onun davetine icabet etmekle mükelleftir. Zira “Kim İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse, bilsin ki bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o âhirette ziyan edenlerden olacaktır.”[4]

İnsanın sorularına cevap alabileceği, sorunlarına çözüm bulabileceği en sağlam bilgi kaynağı dindir. Dinin davetine uyarak iman eden kimse, hayatının en doğru kararını vermiştir. Müslüman olmuş, şeref bulmuştur. Herhangi bir zorlama olmadan, kendi tercih ve arzusuyla Allah’a yönelmiştir. İçten bir bağlılıkla O’nun emir ve yasaklarını kabul etmiştir. Artık ondan, bu imanın gereklerini yerine getirmesi, mümince yaşaması beklenir.

ŞEYTANIN ESİRİ OLMAKTAN KORUYAN KALKAN

İslâm, eşsiz bir inanç, ibadet ve ahlâk sistemidir.

Kelime i şehâdet getirmek, dünya ve ahiret için inanç, umut ve mutluluk kapılarını açmaktır. Bu kapıdan geçen kimse, düzen ve itinayla namazını kılar. Namaz ki dinimizin direği, kalbimizin nurudur. Aşk ve sabırla orucunu tutar. Oruç ki nefsin ve şeytanın esiri olmaktan bizi koruyan kalkandır. İhlas ve keremle zekâtını verir. Zekât ki geçici dünya malını, ebedi kazanca ve kardeşliğe dönüştüren köprüdür. Sadakat ve teslimiyetle haccını eda eder. Hac ki Kâbe’nin eteğinde insanı kendisiyle ve diğer mümin yüreklerle buluşturan mukaddes yolculuktur.

İnsanın kendisiyle de ibadetin amacı, İslâm, Rabbiyle ve diğer bütün varlıklarla sağlıklı bir iletişim kurmasını sağlamaktır. Bu sebeple her bir ibadet, güzel ahlâk ile tamamlanmayı bekler. Müslümanca bir hayat ibadetlere olduğu gibi ahlâkî ilkelere de sahip çıkmakla yaşanır. Hakkı korumak ve zulme izin vermemek, merhameti yaşatmak ve şiddete engel olmak, Müslüman olmanın vazgeçilmez gereğidir. Adalet, dürüstlük, tevazu ve cömertlikle hayata bereketin asli’katmak, Müslüman kişiliğidir. Unutmayalım ki, aklını hakka, kalbini hayra imkânlarını faydalı işlere bağlayanlar, imanın gereğini yerine getirmiş olur.

Muhterem Müslümanlar!

Hutbemizin sonunda bir hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Başkanlığımız, Türkiye Diyanet Vakfı ile işbirliği içinde, en yakınımızdan başlayarak dünyanın dört bir yanındaki mazlum ve yetimlere ulaşmak, mahzun gönülleri yalnız bırakmamak için “Yolun İyilik Olsun” şiarıyla bir yardım kampanyası başlatmıştır. Siz kıymetli cemaatimizi bu iyilik seferberliğine destek olmaya davet ediyoruz. Ayrıca YARDIM yazıp 5601’e SMS göndererek 10 TL ile bağış kampanyamıza katılabilirsiniz. Cenâb ı Hak, yapmış olduğumuz ve yapacağımız yardımları yüce katında makbul eylesin.

Dipnotlar:

[1] Tîn, 95/4-6.

[2] Müslim, Îmân, 56.

[3] Âl-i İmrân, 3/19.

[4] Âl-i İmran, 3/85.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

 

İslam ve İhsan

KELİME-İ ŞAHADET

Kelime-i Şahadet

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.