İnfâkın Rûhâniyeti

İnfâkın ruhaniyeti nedir? İnfâkın asgarî hududu nedir? Kur’ân-ı Kerim’de zekât kaç yerde geçmektedir.

İnfâkın asgarî hududu, yani farz şekli zekâttır.

Farz namazda olduğu gibi, zekâtın da mutlaka edâ edilmesi gereklidir.

Zekât zaten müslüman zenginin, fakir kardeşine olan borcudur. Zekât; kardeşinden sorumlu olan zenginin zimmetindeki; «mâlûm, sâbit bir hak ve pay»dır. Bu payı sahibine teslim etmemek, bir hak gasbıdır. Zulümdür. Rahmetli pederim Musa Efendi -rahmetullâhi aleyh- de bu husûsa çok dikkat çekerek şöyle derdi:

“En kötü hırsızlık; zenginlerin, zekât vermemek sûretiyle fakirlerin malını çalmasıdır.”

Kur’ân-ı Kerim’de zekât; 32 yerde geçmektedir. Daha geniş ve engin olan infak ise 72 yerde geçmektedir. Sadaka ile beraber toplam 125 yerde infâk emredilmektedir.

Demek ki;

Cenâb-ı Hak; zekâtın asgarî hududunda kalmamızı, zekâtı vermekle iktifâ etmemizi arzu etmiyor. Âyet-i kerîmede buyurulur:

“…Sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar.

قُلِ الْعَفْوَ

«İhtiyaç fazlasını (infâk edin.)» de…” (el-Bakara, 219)

Cenâb-ı Hak, kullarına yüce isimleri arasında en çok Rahmân ve Rahîm isimlerini telkin buyurmuştur. Bunun mânâsı, kullarının birer «Rahmet İnsanı» olmasını istemesidir. Cenâb-ı Hak; kullarının, duygusuz, acımasız, bencil ve cimri olmalarını istemiyor. Cennetine davet ettiği kullarının bu sıfatlardan tezkiye olmasını emrediyor.

Buna ilâveten;

Allah Teâlâ, kulun kalbinde dünya sevgisinin galip olmasını da arzu etmez. Bunun imtihanı da; kulun bunlardan vazgeçebilmesi, bunları Allah yolunda fedâ edebilmesiyle tecellî eder. Hayrın kemâline nâil olmanın, sâlihlerin, ebrârın derecesine ulaşmanın en mühim şartı; sevdiklerinden infâk etmektir. Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) infâk etmedikçe «birr»e, hayrın kemâline eremezsiniz. Her ne infâk ederseniz, Allah onu hakkıyla bilir.” (Âl-i İmrân, 92)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2024 Ay: Şubat, Sayı: 228

İslam ve İhsan

İNFAK ETMENİN ADABI

İnfak Etmenin Adabı

NEDEN İNFAK ETMELİYİZ?

Neden İnfak Etmeliyiz?

İNFÂK ETMEMENİN VEBÂLİ

İnfâk Etmemenin Vebâli

İNFAK ETMENİN FAZİLETLERİ

İnfak Etmenin Faziletleri

MÜSLÜMANIN İNFAK ADABI

Müslümanın İnfak Adabı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.