İkrime Bin Ebi Cehil (r.a.) Kimdir?

 Kureyş'in sayılı kahramanlarından ve en iyi dövüşen süvarilerinden... Babası Mekke'nin en büyük zalimi, şirkin ilk lideri ve belalı kişisi... Babasının liderlik otoritesiyle kendini Allah Resûlüne düşman olarak bulan İkrime, Bedir ve Uhud'da Müslümanların başına büyük bela oldu.

İkrime Bin Ebi Cehil, Mekke'nin fethedildiği gün öldürülmesi emir buyrulan altı kişiden biriydi. Allah Resulü ve ashabı Mekke'ye girince o, Yemen taraflarına gizlice kaçtı.

İki Cihan Güneşi Efendimizin kendisine karşı gelenleri affettiğini duyan İkrime'nin karısı Ümmü Hakim, Hind binti Utbe'yi de yanına alarak Resûlullah'a biat etmek üzere geldiler. Huzuruna vardıklarında Hind: "Ey Allah'ın Resulü! Kendisi için seçtiği dini izhar eden Allah'a hamdolsun. Artık ben inanan ve tasdik eden bir kadınım" dedi ve şöyle devam etti: "Ya Resulallah! yeryüzünde şimdiye kadar hiçbir evin senin evinden daha kötü olmasını istemezdim. Ama şu anda yeryüzünde hiçbir evin bana , senin evinden daha değerli olmasını istemem" diyerek sadakatini ve teslimiyetini bildirdi.

İDAMDAN İSLAM'A

İkrime'nın karısı Ümmü Hakim de teslimiyetini arz ettikten sonra "Ya Resulallahi İkrime öldürüleceğinden korktuğu için Yemen'e kaçtı. Ona eman ver, Allah da sana eman versin" dedi. Sevgili Peygamberimiz de: "Ona eman verilmiştir." buyurdu.

Bunun üzerine Ümmü Hakim, İkrime'yi aramaya çıktı. Yemen'e giderek orada buldu ve bu müjdeyi ona verince İkrime Bin Ebi Cehil, hanımı île Mekke'ye döndü. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem ashabına: "İkrime Bin Ebi Cehil size mümin ve muhacir olarak geliyor. Babasına sövmeyin. Çünkü ölüye sövmeniz ölüye değil, diriye zarar verir. "buyurarak onları uyardı.

İSLAM'A DAVET

Kısa bir zaman sonra İkrime Bin Ebi Cehil île hanımı uzaktan göründü. Sevgili peygamberimiz onları görünce üzerine ridasını almadan kalktı ve o tarafa doğru yürüdü İkrime'yi ayakta karşıladı. Sonra Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem oturdu. İkrime de oturarak söze başladı. "Zevcem benim için sizden eman aldığını söyledi bu sebeple geldim, dedi. Sevgili Peygamberimiz de "Evet sen emniyyettesin" buyurdu. İkrime rahat bir nefes aldı ve "Ya Resulallah! Önceki yaptıklarıma pişmanım. Beni neye davet ediyorsun?" dedi. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz: "Seni Allah'tan başka Tanrı olmadığına , benim onun kulu ve Resulü olduğuma şehadet etmeye, namaz kılmaya, ve zekat vermeye davet ediyorum." diyerek İslâm'ın esaslarını saydı.

PEYGAMBERİMİZİN HZ. İKRİME'YE DUASI

İkrime: "Vallahi sen ancak Hakk'a davet ediyor, sadece iyiyi ve güzeli emrediyorsun. Sen peygamber olmadan önce de bizim en doğru sözlümüz ve en iyimizdin" dedi ve derhal kelime-i şehadet getirerek Müslüman oldu. Başka ne söyleyeyim ya Resûlallah' dedi. Efendimiz de "Allah'ı ve buradakileri şahit tutarım ki, ben Müslümanım, mücahidim ve muhacirim de..." buyurdu. İkrime bunu da söyledi. Sevgili peygamberimiz memnuniyetinden "İste benden ey İkrime" dedi. O da geçmişini geleceğini sağlama alırcasına:

"Sana yaptığım bütün düşmanlıklar, sana karşı attığım her adım, yüzüne veya arkandan söylediğim her söz için mağfiret dilemeni istiyorum" dedi. Onun bu samimiyeti karşısında iki Cihan Güneşi, Rahmet Peygamberi Efendimiz onun için "Allahım! Bana yaptığı her kötülüğün ve senin nurunu söndürmek için attığı her adım günahını bağışla. Yüzüme karşı veya gıyabımda söylediği sözlerini de bağışla" diye dua etti. İkrime hislendi, gözleri doldu. Onu engin bir aşk ve sevgi halesi kapladı. Geçmişte yaptıklarına nadim olarak "Allah'a yemin ederim ki, insanları Allah yolundan çevirmek için sarfettiğim malın iki mislini Allah yolunda harcayacağım" dedi.

RABB'İMİN KİTABI

O günden sonra İkrime Bin Ebi Cehil, harb meydanlarında yiğit bir süvari, abid, çok namaz kılan, mescitlerde Allah'ın kitabını devamlı okuyan sadık bir iman eri oldu. Kur'an-ı Kerimi yüzüne sürerek "Rabbimin Kitabı.. Rabbimin Kitabı.. " diyerek hem okur hem de Allah korkusundan ağlardı.

BORCUNU BÖYLE ÖDEDİ

Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz onu Hevâzin kabilesine zekat toplamak üzere gönderdi. Hazreti Ebubekir (r.a) bir ordu ile Yemame tarafına gönderdi. Daha sonra Yemen'e gönderdi ve oradaki mürtetlerle savaştı. Bir müddet sonra Suriye tarafına gönderildi. Burada Ecnadin'de Bizanslılarla savaştı. Daha sonra Yermuk savaşına katıldı. Bu savaşta büyük kahramanlıklar sergiledi. Bir ara Müslümanlar bunalmış ve sıkışmışlardı. Tam bu sırada İkrime atından indi, kılıcının kınını kırdı ve Bizans saflarına doğru daldı. Halid İbni Velid ona:

"Böyle yapma İkrime İbni Ebi Cehil! Senin ölümün Müslümanlar için büyük kayıp olur" diyerek mani olmak istedi. O ise, geçmişte yaptıklarını ödemek istercesine "Beni bırak Halid! Senin Resûlullah ile güzel bir geçmişin var. Halbuki ben ve babam Resûlullah'a en çok eziyet edenlerdendik. Beni bırak da daha önce yaptıklarımı ödeyeyim. Resûlullah'a karşı bir çok yerde savaştım. Bugün Bizans'a karşı savaşmaktan mı kaçayım?" diyerek pişmanlığını ifade etti. Etrafına döndü ve "Kim ölünceye kadar savaşmak üzere benimle sözleşecek?" dedi. Haris İbni Hişam ve Dırar ibni Ezver onunla sözleşti. Beraberce Halid İbni Velid 'in çadırının önünde canla başla çarpıştılar. Nihayet İkrime şehit oldu. Yermuk savaşı Müslümanların zaferiyle sonuçlandı.

İşte saadet çağı simâlarının fedakarlıkları... Bu bir iman neşesiydi... Bu iman gönle yerleşti mi mutlu çağ kurulur ve herkes orada huzur bulurdu. Cenâb-ı Hak bu mutlu çağı bizlere de nasip eylesin ve o yıldız insanların şefaatine mazhar eylesin. Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, 1995 - Nisan, Sayı: 110, Sayfa: 026

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.