İbadetlerin En Kolayı

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor: "İbâdetlerin en kolayını size bildireyim mi: Susmak ve iyi huylu olmak."

Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri buyurmuştur:

– “Doğru söylemek, hayırla buyurmak ve insanların arasını bulmak hariç konuşmada hayır yoktur.” (Nisa 114)

– Açları doyur, susayanlara su ver, iyiliği emret, kötülüklerden sakındır. Bunlara gücün yetmezse hayır olmayan sözlerden dilini çek.

– Kişinin kalbi doğru olmadıkça, imânı doğru olmaz, dili doğru olmadıkça kalbi doğru olmaz.1

DİLİN AFETLERİ

Dilin âfetleri çok ve kendini bunlardan korumak zor olduğu için, elden geldiği kadar susmak en iyi çaredir. O hâlde insan, zaruret mikdarından fazla konuşmamalıdır. Dediler ki (abdallar), yani yüksek derecedeki velîler, konuşması, yemesi ve uyuması zaruret mikdarında olan kimselerdir.

Az konuşmak hakkındaki Hâce-i Kâinat efendimiz hazretlerinin, ashâb-ı kirâm hazerâtının, meşayihi zevil-ihtiram hazerâtının sözlerinden bazılarını aşağıda dercediyoruz;

– Cenab-ı Hakk’ın ziyâde sevdiği amel, lisanı mâlâyâniden ve yasaklardan muhafaza etmekdir.

– Sükut, güzel ahlâkın başıdır, seyyididir.

– Lüzumsuz şeylerden sükût, ibâdetlerin başıdır.

– Sükûtu tefekkür, bakışı ibret ve defterinde çok istiğfar bulunan kimse iflah oldu.

– İnsanoğlunun hatalarının çoğu dilindendir.

Fahri-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem devam ediyor;

– Fuzûli, lüzumsuz sözlerden kaçınmak, kişinin ahlâkının güzel oluşundandır.

– Diline hâkim olan, evi kendisine geniş gelen ve kusurlarına gözyaşı döken kimseye ne mutlu.

HAYIRLI SÖZ KERAMETTİR

Ali kerremallahü vecheh hazretleri buyurur.2

– Kişi dili altında saklıdır, konuşturunuz, kıymetinden neler kaybettiğini anlarsınız.

Sahabeden birisi der ki:

– Kalbinde kasavet, bedeninde bir gevşeklik, rızkında bir kıtlık görürsen bil ki sen mutlaka lüzumsuz, fuzûli şeyler konuşmuşsundur.

Büyüklerden birisi demiş ki:

– Söz gümüş ise sükût altındır. Hayırlı söz kerâmetdir. Sükût ise selâmetdir. Konuşma insanın terâzisidir, fazlası ziyandır, azı vakardır. Az konuşan kınanmaz. Üstelik itibarı çok olur. Dilini tutan bütün kötülüklerden korunur.

Sükûta devam edende, zikrullah hâli tecelli eder, bu sûretle, hem de hataya düşmekden, yalandan, dedikodudan, söz taşımakdan, riyâkarlıkdan, nefsini övmekden, gıybetden, mâlâyâniden kurtulduğu gibi, tefekküre gönlünde yol açılmış olur.

YERİ GELİNCE KONUŞMASINI BİLMELİ

Yeri gelince de konuşmasını bilmeli, zarûrî olan meseleleri açıklamalı, gizli kapaklı hiçbir şey kalmamalı. Lüzumlu, söylenilmesi icâb eden, hususlar ketm edilirse, bu birçok fitnelere sebeb olur, bundan da en ziyâde, dînî zayıf, münafık ruhlu insanlar istifâde eder, yalan haberlerle Müslümanları, birbirlerine düşürürler.

Bilhassa münafıklar lüzumlu konuları daima gizlerler, gayeleri fesâd çıkarıb, kötü emellerine nâil olmakdır. Çünkü “dilsiz şeytan” ahlâkından nasiblidirler.

Bazı din kardeşlerimiz nezâket icâbı her söyleneni sükûtle karşılamaktadır. Halbuki hilâf-ı hakikat hâlinde, dinin yasakladığı hususlarda, katiyyen baş sallanmaz, hakikat söylenmelidir.

(Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-5. s. 161-170)

Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Dergisi, 383. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.