Hz. Ömer’in (r.a.) Kişisel ve Ahlaki Özellikleri

Dört Halife’nin ikincisi, Hz. Ömer’in (r.a.) kişisel ve ahlakî özellikleri nelerdir?

İkinci İslam Halifesi, Hz. Ömer’in (r.a.) kişisel ve ahlakî özelliklerine dair...

Hazret-i Ali radıyallahu anh anlatıyor:

HZ. ÖMER’İN (R.A.) CESARETİ

Medine’ye hicret edenler arasında, Ömer’den başkasının elini kolunu sallayarak Mekke’yi terk etdiğini görmedim. Hicret etmeye niyyet etdiği zaman kılıcını kuşandı. Yayını omuzuna attı. Elinde de okları vardı. Kâbe’ye geldi. Kureyş’in ileri gelenleri, Kâbe’nin etrafındaydı. Kâbe’yi yedi defa tavaf etti. Makam-ı İbrahim’de iki rekat namaz kıldı. Sonra ağır adımlarla onların yanına yaklaştı ve:

– “Kahrolasıcalar! Kim annesini mahzun, çocuğunu yetim, karısını dul bırakmak istiyorsa şu vadide benim peşimden gelsin!..” diye meydan okudu. Kimse onun arkasından gidemedi. (İbn-i Asâkir, Hayatü’s Sahabe)

Buhârî’nin tahriç ettiği bir hadis-i şerifte Eslem şöyle rivayet ediyor:

Hazret-i Ömer radıyallahu anh şöyle dua ediyordu:

– “Allah’ım! bana senin yolunda şehit olmayı nasip et, benim canımı Rasûlü’nün beldesinde al.”

Hafsa radıyallahu anha şöyle diyor:

Ben babamın şöyle dua etdiğini duydum:

– “Allah’ım, senin yolunda öleyim, Nebi’nin beldesinde ruhumu teslim edeyim.” Ben:

– “Bu nasıl olur?” dediğimde.

– “Allah dilerse yapar.” diye cevab verdi. (Buhârî, Fethü’lBâri)

İbn-i Mesut radıyallahu anh şöyle rivayet eder:

– Allah Hazret-i Ömer’e, şehâdet şerbetini halkın en kötüsü; Muğıre’nin kölesi (Ebû Lü’lü’ün) elinden içirdi.

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular:

– Ömer (İbn-i Hattâb) Müslüman olduğunda bana Cebrail aleyhisselam geldi de şöyle dedi: Ömer’in İslâm’ı (kabulü) üzerine semâ halkı sevinç duydular. (Feyzü’l Kadir, 5, 229)

– Güneş Ömer’den hayırlı bir kimse üzerine doğmamıştır. (Feyzü’l Kadir, 5, 454)

– Ben size peygamber gönderilmeseydim, Ömer gönderilirdi. Allah iki melekle Ömer’i te’yid etti de onu, muvaffak kılarlar ve doğrulturlar. Hata edince, ondan kendisini çevirirler ta ki doğruyu bulur. (Ebû Hureyre radıyallahu anh)

– Allah’ın rızası Ömer’in rızasıdır ve Ömer’in rızası da Allah’ın rızasıdır. (Yani Allah’ın rızasına aykırı niyeti yoktur). (İbn-i Ömer radıyallahu anh)

– Ey Ömer ağlama! Ya Ömer eğer dağların altın olmasını isteseydim, onlar altın olurdu ve eğer Allah katında dünya bir sinek kanadına denk olsa muhakkak ki kâfire bir şey vermezdi. (İbn-i Sa’d’dan)

– Ey Ömer! Sen kuvvetli bir adamsın. Tavaf ederken Hacerği Esved üzerine sıkışıklık verme ki zayıflara eziyet etmiş olursun. Bir boşluk bulursan, ona istilâm et (elini sür veya öp) aksi halde ona karşı otur da tehlil (La ilahe illallah) ve tekbir (Allahü ekber) getir.

– O kahraman bir mü’mindir, cömerttir, müttekîdir, dinin koruyucusudur. İslâm’ın sahibidir. Hidayet nurudur ve takva nişanesidir.

Sana tabi olanlara müjdeler olsun.

Sana hor bakanlara yazıklar olsun. (Selman radıyallahu anh)

– Cenâb-ı Allah arefe gününde meleklere karşı, bütün insanlarla övündü. Ömer Hattâb ile hususi olarak övündü. Gökde bulunan her melek, Ömer’e hürmet eder ve yer yüzünde bulunan şeytan ise Ömer’den kaçar. (İbn-i Cevzî’den)

İmam Mâlik Hazretlerinden:

Ömer radıyallahu anh şöyle buyurmuş:

– İnsanların en faziletlisi, muttakî olanlardır. Kişinin asaleti, dinidir. İyiliği ahlâkî durumudur. Cesaret ve korkaklık, insanlarda doğuştan vardır. Cesaretli kimseler, tanıdıklarını ve tanımadıklarını müdafaa ederler. Korkaklar ise ana-babalarını bile müdafaa etmekten kaçarlar.

Servet dünyada yalnız insanlara bir değer kazandırır. Fazîlet ise takva iledir. Sen ne İranlı ne de Nebatlı ne de başka bir milletten üstün değilsin. Üstünlük, yalnız takva iledir. (İbn-i Ebî Şeybe Askerî)

Hazret-i Ömer radıyallahu anh, oğlu Abdullah’a şöyle yazmıştır:

– Sana Allah’a muhalefet etmekten sakınmanı tavsiye ederim. Çünkü Allah’a muhalefet etmekten sakınanları Allah korur. Kim Allah’a dayanır ona güvenirse O ona kâfidir. Kim darda kalana ödünç verirse, Allah o kimsenin mükâfatını verir. Verilen nimetlere şükredenin Allah rızkını artırır. Niyeti olmayanın ameli de makbul değildir. Allah’ın rızasını gözetmeyen kimseye mükâfat yoktur. Şefkati olmayanın malı olmaz. Eskisi olmayanın yenisi olmaz. (İbn-i Ebi’d Dünya, İbn-i Asakir)

Cafer b. Zebergan’dan:

Ömer b. Hattâb radıyallahu anh bazı valilere şöyle yazmıştır:

– Çetin hesap günü gelmeden önce, dünyada, kendinizi hesaba çekiniz. Çetin hesaptan önce bollukta (dünyada) kendini muhasebe edenlerin akıbetleri, memnuniyet verici ve imrendirici olur. Kimi dünya oyalar, ve günâhları onu meşgul ederse, onun akibeti pişmanlık ve hüsran olur verilen öğütleri unutmayın ki, yasak edilen şeyleri yapmazsınız. (Beyhaki, İbn-i Asakir)

Ahnef b. Kays’dan:

Ömer radıyallahu anh şöyle buyurdu:

– Ahnef! Çok gülenin heybeti azalır. Şakacı olanlar bu yüzden hafife alınırlar. Çok konuşan, çok hata yapar, çok hata yapanların hayâsı azalır. Hayâsı azalanın ise takvası azalır. Takvası azalanın da kalbi ölür. (Taberânî, Evsat)

Muhammed b. Şihab radıyallahu anh’den:

Hazret-i Ömer radıyallahu anh buyurur:

– Seni ilgilendirmeyen boş şeylerle uğraşma. Düşmanından uzak dur. Sadece emniyet ettiğin arkadaşlara güven. Çünkü, toplumda, güvenilir arkadaşın yerini, hiç bir şey tutamaz. Günahkârlarla düşüp kalkma, sonra yaptıklarını sana aşılarlar. Sırrını da onlara açma. İşlerini Allah Teâlâ’dan korkanlarla istişare et. (Hilye, 1/55)

HZ. ÖMER’İN (R.A.) NASİHATLERİ

Said b. Müseyyeb radıyallahu anh’dan:

Hazret-i Ömer radıyallahu anh, hepsi de hikmet dolu on sekiz tavsiyede bulundu:

* İnsanların isyanına sebep olup, cezalandırmaktansa, isyana sebep olan şeyleri ortadan kaldırıp, itaati gerçekleştirmek daha hayırlıdır.

* Gerçek anlaşılıncaya kadar Müslüman kardeşinin yaptıklarını iyiye yor.

* Müslümanın ağzından çıkan bir sözü hemen kötü sayma, onda hayıra yorulabilecek taraflar da bulabilirsin.

* Kendini töhmetlere açık tutan kimse hakkında zanla hüküm verenleri kınama.

* Sırrını gizleyen kimse, istediği gibi davranır, onun esiri olmaz.

* Aralarında yaşayabileceğin samimi arkadaşlar edin. Çünkü onlar iyi günlerde gönül şenliği, kötü günlerinde de yardımcıdırlar.

* Ölüm pahasına da olsa doğruluktan ayrılma.

* Seni ilgilendirmeyen işlerle meşgul olma.

* Olmayan şeylere dair soru sorma, çünkü o senin için yoktan bir meşguliyettir.

* Bir konuda ilerlemeni istemeyene, o konuda bir şey havale etme.

* Yalan yere yemini hafife alma. Yoksa Allah seni helak eder.

* Kötü yolları öğrenmemen için günahkârlarla sohbet etme.

* Düşmanlardan uzak dur. Güvenmediklerinden sakın.

* Güvenilen arkadaş ise sadece Allah’tan korkandır.

* Mezarlıkta huşû içinde bulun!

* İbadet anında kendini say.

* Günâhlardan kendini koru.

* İşlerini Allah’tan korkanlarla müşavere et! Çünkü Allah Teâlâ; Allah’tan sadece âlim kulları korkar buyuruyor. (Fâtır, 28) (Hatib İbn-i Asakir, İbn-i Neccâr)

HZ. ÖMER’İN (R.A.) HİKMETLİ SÖZLERİ

* Başkasını ıslâh etmeden önce, kendini ıslah et.

* Borcunu azaltırsan hür yaşarsın, günâhlarını azaltırsan rahat ölürsün.

* Sırrını saklayan kendine hâkim olur.

* Bu günün işini yarına bırakma.

* İş bir kere geri kalırsa, hiçbir vakit ilerleyemez.

* Her şeyin bir şerefi vardır. İyiliğin şerefi de çabuk yapılmasında.

* Hayâsı gidenin, kalbi ölür.

* Sükût insanın en nefis elbisesidir.

* Çalışmak en hayırlı maldır.

* Şerri bilmeyen onun dâmına (helâkine) düşer.

* Bir sual soran adamın sualinden aklının derecesini anlarım.

* Bana hatalarımı gösteren adamdan Allah razı olsun.

* Dünyaya az meylet, hür yaşarsın.

* İnsanların en akıllısı, insanların harekatını en iyi takdir edendir.

* Helâlin onda dokuzunu, harama düşmek korkusuyla terkederdik.

* İnsanların en cahili, âhiretini başkasının dünyası için satandır.

* Mescidde oturan kimse Allah’ın huzurunda bulunuyor demektir.

* Amellerin efdali farzları yapıp haramlardan kaçınmak ve Allah katında sâdık niyettir.

* İyilik kolay bir şeydir, güleryüz ve yumuşak söz, bunu temin eder.

* Tevbe edenlerle oturun. Çünkü onların kalpleri yumuşak olur.

* İnsanın elbisesini temiz tutması, şerefi icabıdır.

* Kötülüklerin meyvası peşimanlıktır.

* İçki içmek, malı mülkü dağıtmaktır.

* Başkasında görüp de hoşlanmadığın ayıbı, kendinde olduğunu görememekten çok ayıp olmaz.

* Çok gülenin heybeti azalır. Çok konuşan çok yanılır, hataya düşer. Böyle kimsenin hayâsı azalır.

* Gündüz tutulan oruca, gece kılınan namaza, darlıkta verilen sadakaya, Allah Teâlâ kat kat sevap verir.

* Alay, şaka ve mizah etmekten kaçınınız. Zira insanın şerefini kırar, vakarını azaltır.

* Ahmak kimse ile arkadaşlıktan sakının. Şüphesiz o bazan faideli olmak isterken, zarar verebilir.

* Tevbeden maksat günâhı bilip yapmamaktır. Ameli salihde bulunmakdan maksat, kendini beğenmemektir. Şükürden maksat yerini itiraf edip, kulluğu bilmektir.

* Allah’ım! bana senin yolunda şehit olmayı nasip et. Ve Peygamberinin şehrinde ölmeyi kısmet et.

Hazret-i Ebû Ubeyde radıyallahu anh, Yermük’e hareket ederken, Hazret-i Ömer radıyallahu anh da İslâm ordusuna şu emri gönderdi:

– Ömer size selam eder ve der ki:

“Ey İslâm’ın rüknü olan yiğidler! Düşmanlarınızı imanla karşılayınız! Üzerlerine arslanlar gibi hücum ediniz! Ve onlara zerre kadar ehemmiyet vermeyiniz! Sizin ihrazı muvaffakiyet edeceğinizi biliyoruz!”

Bu mektup üzerine Müslümanların maneviyatı kat kat yükseldi.

Bizanslılar 200.000 askerle ilerlediler. İçlerinden bir patrik mübârezeye çıkdı. Hazret-i Halid ona karşı Kays bin Hübeyr radıyallahu anh’ı çıkardı. Kays radıyallahu anh şu şiiri inşâd etti:

“Kocalarını, evlatlarını, öldürerek dul bırakdığım haclenişîn kadınlara sor! Harb günü bir harb kahramanı değil miyim?”

Patrik daha silahına davranmadan, Kays radıyallahu anh, kılıcı ile patriğin kellesini ikiye ayırmıştı.

Bütün Müslümanlar “Allahü Ekber!” sayhalarıyla taarruza geçmişlerdi. Her tarafta düşmanı zedelemişlerdi. Yermük Harbi’nin ilk günü böyle geçmişti.

Hazret-i Ömer radıyallahu anh’ın on senelik zamanı hilafetinde, Mısır, Cezîre, Huzistan, Irak-ı Acem, Azerbaycan, Faris, Kirman, Horasan, Mikrâh ile Bülûcistan’ın bir kısmı fethedilmişti.

Muhtelif cephelerde mücahidini İslâm’ın adedi 120. 000’i geçmezdi. İranlıların muntazam teçhizatına mukabil, Arabların silahları pek basit idi. Hatta Kadisiye Harbi’nde Arablarla alay ederek oklarına çuvaldız demişlerdi.

Müslümanlar, bilhassa haiz oldukları istikamet ve namuskârlıklarıyla mağlub milletleri meftun etmişlerdir.

Hazret-i Ömer radıyallahu anh’ın devri fütûhâtında adalet ve insaf hududu, hiçbir zaman tecavüz edilmemiştir. Bir insanın hayatına suikast etmek bir tarafa, bir ağaç bile kesilmemiştir. Kumandanlara şu emir verilirdi:

“Düşmanla dövüşdüğünüz zaman gadretmeyiniz. Kimsenin âzâ ve cevârihini kesmeyiniz. Çocuklara ilişmeyiniz.”

Kaynak: Sâdık Dânâ, İslam Kahramanları 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. ÖMER (R.A.) KİMDİR?

Hz. Ömer (r.a.) Kimdir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • dört büyük sahabe ve emir ül islam : Hz.Ebubekir Sıddık (ra),Hz.Ömer (ra),Hz.Ali (ra) ve Hz.Osman...

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.