Hz. Ömer’in (r.a.) Bazı Duaları

Hz. Ömer (r.a.) nasıl dua ederdi? “Ömer'ül-Farûk” diye anılan İslam halifesi Hz. Ömer’in (r.a.) ettiği bazı duâlar...

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- halîfe olup minbere çıktığında ilk sözü şu duâ olmuştur:

–Allâh’ım! Ben sert tabiatlı bir kulunum; beni yumuşak huylu eyle! Zayıfım; beni kuvvetlendir! Cimriyim; beni cömert kullarından eyle! (Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 129)

–Allâh’ım! Beni ansızın yakalamandan, gaflet içerisinde bırakmandan ve gafillerden kılmandan Sana sığınıyorum. (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 82)

–Allâh’ım! Amelimi sâlih kıl! Amelimi yalnızca Sen’in için olan hâlis bir amel eyle ve onda başkası için hiçbir hisse bırakma! (Riyâ ve süm’aya düşürme!) (Ali el-Müttakî, II, 675/5041)

–Allâh’ım! Canımı ebrârdan olan kullarınla beraber al! Beni şerlilerden eyleme! Beni cehennem azâbından koru! Beni hayırlı ve seçkin kullarına ilhâk eyle! (İbn-i Sa’d, III, 331)

–Allâh’ım! Zenginliğimi kalbime koy! Sen’in katındaki lütuflara rağbet ettir! Bana ihsân ettiğin rızıkları bereketli kıl ve beni haramlardan müstağnî eyle! (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 81)

–Allâh’ım! Dünyayı bize süsledin ve ondan sonrasının (yani âhiretin) dünyadan daha hayırlı olduğunu haber verdin! Bizim nasibimizi daha hayırlı ve daha kalıcı olan tarafta kıl! (İbn-i Ebî Hâtim, Tefsîr, II, 612; Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr, II, 295)

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- gece teheccüd namazı için kalktığında şöyle duâ ederdi:

–Allâh’ım! Bulunduğum yeri görüyorsun, ihtiyacımı biliyorsun! Allâh’ım! Beni huzûrundan; ihtiyacı görülmüş, her türlü korku ve tehlikelerden kurtulmuş, Sen’in emirlerine derhal icâbet eden, duâsı kabul edilen, hatalarını affettiğin ve kendisine rahmet ettiğin bir kulun olarak döndür!

–Namazını bitirince de şöyle duâ ederdi:

Allâh’ım! Dünya üzerinde bâkî kalan bir şey göremiyorum, orada müstakîm (dosdoğru) bir hâl de yok. Allâh’ım! Beni dünyada; ilimle konuşan, hikmetle susan kullarından eyle! Allâh’ım! Bana fazla dünyalık verme ki, azmayayım, zor durumda da bırakma ki, (ibâdet ve vazifelerimi) unutmayayım. Şüphesiz; az olup da kifâyet miktarı olan mal, çok olup da (ibâdet, zikir ve mes’ûliyetlerden) gafil bırakan maldan daha hayırlıdır. (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 82)

Kıtlık senesinde Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- Rasûlullâh’ın Mescid’inde gece yarısı namaz kılıyor ve şu duâya devam ediyordu:

–Allâh’ım! Bizi kıtlıkla helâk etme! Bizden belâyı kaldır! (İbn-i Sa’d, III, 319)

Sâib İbn-i Yezîd -radıyallâhu anh- şöyle der:

Kıtlık senesinde Hazret-i Ömer’in üzerinde bir elbise gördüm, tam on altı tane yaması vardı... Şöyle duâ ediyordu:

–Allâh’ım! Ümmet-i Muhammed’i benim yüzümden helâk etme! (İbn-i Sa’d, III, 320)

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- cenâze namazı kıldıktan sonra şöyle duâ ederdi:

–Allâh’ım! Şu kulun dünyadan ayrılmış, dünyayı geride kalanlara bırakmıştır. O; Sana muhtaç, Sen ise ondan müstağnîsin. Dünyada iken, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in de Sen’in kulun ve Rasûlün olduğuna şahâdet ederdi. Allâh’ım! Onu affeyle, kusurlarını görmezden geliver ve onu Peygamber’ine kavuştur! (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VII, 126)

Cenâzeyi defnedip mezarını düzledikten sonra da şöyle duâ ederdi:

–Allâh’ım! Aile efrâdını, malını ve akrabalarını Sana teslim etti. Günahları pek büyüktür. Onu affeyle! (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, IV, 56)

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- son haccını yaptıktan sonra Ebtah’ta küçük taşlardan bir yığın yaptı. Elbisesinin bir tarafını onun üzerine sererek yaslandı ve ellerini semâya kaldırıp şöyle duâ etti:

–Allâh’ım! Yaşım ilerledi, kuvvetim zayıfladı, teb’am çoğalarak her tarafa yayıldı. Sana karşı bir kusur işlemeden ve ihmalkârlığa düşmeden beni huzûruna al! (Muvatta’, Hudûd, 10; Hâkim, III, 98/4513)

Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- vefât edince, Abdullah bin Mes’ûd -radıyallâhu anh-;

“–İlmin onda dokuzu gitti.” buyurdu.

“–Daha içimizde âlimler var!” denilince;

“–Ben mârifet ilminden bahsediyorum.” dedi.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hidayet Rehberleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. ÖMER'İN (R.A.) DUÂLARI

Hz. Ömer'in (r.a.) Duâları

HZ. ÖMER'İN (R.A.) 24 SAATİ

Hz. Ömer'in (r.a.) 24 Saati

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.