Hurma Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde ismi geçen ve Ramazan ayıyla bütünleşen hurmayı ne kadar tanıyoruz? Hurmanın çeşitleri ve sağlığa faydaları nelerdir? İşte hurma hakkında ilginç bilgiler...

Türkçe’ye Farsça’dan geçen hurma kelimesi değişik lehçelerde hörme ve kurma şeklinde de telaffuz edilir (Ercilasun, I, 350-351).

Katar’dan Küveyt’e kadar Basra körfezinin Arap yarımadası kıyıları ile Bahreyn ve Feyleke adalarını kapsayan ve tarihte Dilmun adıyla bilinen bölge eskiden beri hurmalıklarıyla meşhurdur; hatta bir görüşe göre hurmanın anavatanı burasıdır. Hurma, Mezopotamya ve Arap yarımadası ile Akdeniz’in güney ve doğu sahillerinde bulunan ülkelerin kültürlerinde daima önemli bir yer işgal etmiştir.

KUR’AN’DA HURMA

Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi üç yerde “hurma ağacı” (nahl, nahle, lîne), “hurma bahçesi” (cennetün / cennâtün min nahîl), “hurma” (nahîl, semerâtü’n-nahl, rutab), “hurma kütüğü” (a‘câzü nahl), “hurma dalı” (urcûn) ve “hurma lifi” (mesed) şekillerinde hurmanın bahsi geçmektedir.

Çeşitli vesilelerle hurma ağaçları, hurma bahçeleri ve hurma meyvesi herkesin mâlik olmayı arzuladığı, kaybetmeyi istemediği birer servet ve rızık niteliğiyle sayılmakta, bunların aynı kökten çıkmış çatallı, çatalsız şekilleri ve farklı özellikleri üzerinde akıl sahiplerinin düşünüp ibret alması gerektiği bildirilmekte (el-Bakara 2/266; er-Ra‘d 13/4; Yâsîn 36/34), hurmadan yemenin yanında içecek yaparak da faydalanıldığı hatırlatılmakta (en-Nahl 16/67), ağacının güzelliği “birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu, salkımlı ağaçlar” şeklinde tanımlanmakta (eş-Şuarâ 26/148; Kāf 50/10; er-Rahmân 55/11), hurmanın Allah’ın hem dünyadaki hem de cennetteki nimetlerinin arasında yer aldığı (er-Rahmân 55/11, 68) belirtilmekte ve Âd kavminin helâki rüzgârla sökülmüş veya içi boşalmış hurma kütüklerinin düşüşüne benzetilmektedir (el-Kamer 54/20; el-Hâkka 69/7). Meryem kıssasında onun Hz. Îsâ’yı (a.s.) bir hurma ağacının altında dünyaya getirdiği, kendisine ağacı silkelemesinin ve üzerine dökülen taze hurmadan yemesinin vahyedildiği anlatılmaktadır (Meryem 19/23, 25).

Bazı müfessirlere göre, Hz. Meryem’in (a.s.) rahatlaması ve Allah’ın yardımı konusunda endişe duymaması için, mevsim kış ve altına sığındığı hurma ağacı kuru olduğu halde kendisine bu ağaçtan taze hurma sunulmuştur (Beyzâvî, IV, 154). Zehebî, Hz. Meryem’e (a.s.) hurma sunulmasını onun en üstün gıda maddesi oluşuna bir işaret saymaktadır (eṭ-Ṭıbbü’n-nebevî, s. 89).

HADİSLERDE HURMA

Arabistan’ın başlıca bitkisini teşkil eden hurma hem ağacı hem meyvesiyle Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ve ashabının hayatında önemli bir yer tutmuştur. Ağacın gövdesi Mescid-i Nebevî’nin ve hâne-i saâdet odalarının yapımında direk, yaprakları tavan örtüsü (Buhârî, “Ṣalât”, 67; Müslim, “Ṣıyâm”, 216) ve yapraksız dalları da (asb, çoğulu usüb) Kur’ân-ı Kerîm’in yazılışında malzeme olarak kullanılmıştır (Buhârî, “Tefsîr”, 9/20). Resûl-i Ekrem (s.a.v.) gibi sahâbîlerin de çoğunun fakirliklerinden dolayı evlerindeki yaygılar hurma liflerinden dokunmuştu (Müslim, “Mesâcid”, 267). Hurma lifi yataklar için dolgu maddesi olarak da kullanılmıştır. Resûlullah’ın (s.a.v.) yatağı da bu şekilde yapılmıştı (bk. Wensinck, el-Muʿcem, “lyf” md.).

Bir gün Hz. Peygamber (s.a.v.)’e hurma ağacının tepe kısmındaki tomurcuklardan çıkan ve süte benzeyen hurma özü (cümmâr) ikram edilmiş, o da bu vesileyle hurmanın değerini belirtmek için aralarında Hz. Ebû Bekir ve Ömer’in (r.a.) de bulunduğu çevresindeki sahâbîlere hurmanın özellikleri itibariyle mümine benzeyen bir ağaç olduğunu söylemiştir (Buhârî, “ʿİlim”, 4, “Büyûʿ”, 94, “Eṭʿime”, 42, “Edeb”, 89; Müslim, “Münâfiḳīn”, 63, 64).

Yine kendisine bir tabak yaş hurma ikram edildiği bir gün, “güzel bir sözün kökü yerde, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzediğini ve o ağacın rabbinin izniyle her zaman meyvesini verdiğini” ifade eden âyeti (İbrâhîm 14/25) okuduktan sonra söz konusu ağaçla hurmanın kastedildiğini söylediği belirtilmektedir (Tirmizî, “Tefsîrü’l-Ḳurʾân”, 14/1).

Hurmanın gıda değerine işaret eden Resûl-i Ekrem (s.a.v.), içinde kuru hurma (temr) bulunan hâne halkının aç kalmayacağını (Müslim, “Eşribe”, 152), bazı rivayetlerde de içinde kuru hurma bulunmayan ev halkının aç olduğunu (Müslim, “Eşribe”, 153; Ebû Dâvûd, “Eṭʿime”, 41) belirtmiştir. Hurmanın önemini dile getiren bu gibi hadislerin yanında çeşitli kitaplarda onun değeriyle ilgili güvenilmeyecek kadar zayıf bazı rivayetler de yer almıştır (meselâ bk. Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî, I, 353; İbn Hibbân, Kitâbü’l-Mecrûḥîn, III, 44-45; Aclûnî, I, 195-196; Elmalılı, III, 475; Elbânî, I, 282-284).

En güvenilir kaynaklarda Hz. Peygamber (s.a.v.) ve ailesinin maddî imkânsızlık sebebiyle iki ay boyunca yalnız hurma ve su ile yaşadığı belirtilmiştir (Buhârî, “Hibe”, 1; Müslim, “Zühd”, 28). Bir günde iki öğün yemek yedikleri takdirde ise bunlardan birinin mutlaka hurma olduğu bilinmektedir (Buhârî, “Riḳāḳ”, 17). Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) taze hurmayı bazan karpuz (İbn Mâce, “Eṭʿime”, 37; Ebû Dâvûd, “Eṭʿime”, 44; Tirmizî, “Eṭʿime”, 36) ve acurla (Buhârî, “Eṭʿime”, 39, 45, 47, “Edeb”, 89, “Ṭıb”, 52, 56; Müslim, “Eşribe”, 147) yediği görülmüştür.

Hurma bahçeleriyle meşhur olan Hayber fethedildikten sonra müslümanların sofralarında hurma bollaşmış, bu sebeple Hz. Âişe (r.anha), Resûlullah’ın (s.a.v.) insanların iki siyaha, hurma ve suya doyduktan sonra vefat ettiklerini söylediğini nakletmiştir (Aynî, XVII, 138).

HURMANIN FAYDALARI

Hurmanın birçok cinsi vardır; bunların en değerlisi, özellikle Medine’nin Necid yönündeki Âliye bölgesinde yetişen ve hadislerde çokça sözü edilen “acve”dir (Türkçe’de daha çok bu cinsin sandıklara basılarak kurutulmuş ezik haline “balçık hurma” denilmektedir). Hz. Peygamber (s.a.v.), cennet meyvesi diye nitelendirdiği acvenin zehirlenmeye (Tirmizî, “Ṭıb”, 22), bir başka rivayette sabahları aç karnına yenilen yedi adet acvenin o gün zehirlenmeye ve sihre (Buhârî, “Eṭʿime”, 43, “Ṭıb”, 52, 56; Müslim, “Eşribe”, 155) karşı şifa olduğunu söylemiştir.

Bazılarına göre bu türün zikredilen özelliği, onu Medine’ye Resûl-i Ekrem’in (s.a.v.) kendi elleriyle dikmiş olmasından veya hakkında bereket duası yapmasından kaynaklanmaktadır (Aynî, XVII, 182; Davudoğlu, IX, 371-372). Öte yandan oruçlunun hurma veya su ile iftar etmesi de sünnettir (Ebû Dâvûd, “Ṣavm”, 21; Tirmizî, “Ṣavm”, 10). Hz. Peygamber (s.a.v.), bir defasında hastalanan Sa‘d b. Ebû Vakkās’ı (r.a.) hekim Hâris b. Kelede’ye göndermiş ve hekimden hurma ezmesi, süt ve yağı karıştırıp pişirerek bulamaç haline getirdikten sonra ona yedirmesini istemiştir (Ebû Dâvûd, “Ṭıb”, 12). “Ferîka” denilen bu yemeğin özellikle lohusa kadınlara yedirilmesi âdetti (Lisânü’l-ʿArab, “frḳ” md.). Muhtevası itibariyle diğer meyveler gibi böceklenmeyen ve kolayca bozulmayan hurmanın en iyi cinslerinden biri olan “bernî” de Resûl-i Ekrem (s.a.v.) tarafından övülmüştür (Müsned, III, 432).

Vahalarda yaşayan insanların hayatında deve ne kadar önemliyse hurma da o kadar önemlidir. Ahşabı kereste ve odun olarak kullanılan hurmanın “aydâne” denilen ve 20 metreye kadar uzayabilen cinsinden daha çok inşaat malzemesi olarak faydalanılmaktadır. Hurma kütüğünden “nakīr” adı verilen bir tür fıçı yapılır. Bu tür kaplar mayalaşmayı çabuklaştırdığı için Hz. Peygamber (s.a.v.) onlarda nebîz hazırlanmasını yasaklamıştır (bk. Wensinck, el-Muʿcem, “nḳr” md.). Hurma ağacının dallarından baston yapıldığı gibi lifinden hasır yaygı dokunur, sepet örülür; ayrıca bu madde yatak, yastık ve palan, havut gibi hayvan donanımları için dolgu maddesi olarak da kullanılır.

Kaynak: DİA'dan derlenmiştir.

İslam ve İhsan

HURMANIN FAYDALARI

Hurmanın Faydaları

ACVE HURMASININ FAYDALARI

Acve Hurmasının Faydaları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.