Hüdayi Vakfı'ndan Millî ve Ailevî Değerlerimizi İfsat Etmeye Çalışanlara Karşı Açıklama: “Edeb Yâ Hûû !!!”

Hüdayi Vakfı'dan neslimizi, millî ve ailevî değerlerimizi ifsat etmeye çalışanlara karşı Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Ali Erbaş'ın yanında olduğuna dair açıklama geldi...

Hüdayi Vakfın'dan yapılan açıklama şu şekilde:

Edeb yâ hûû !!!

Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Ali Erbaş’ın geçtiğimiz Cuma hutbesinde, tüm insanlık ailesi için hatırlatıcı ve uyarıcı İslâmî mesajlarına karşı, haddini bilmez, dini ve dindarı küçümseyen, günah savunucusu, nerelerden beslendiği belli bir güruh, anlaşılan düşmanca bir saldırı başlatmış görünüyor.

Allah’ın rahmet ve mağfiret ayı olarak lütfettiği Ramazan-ı Şerif’in hüzünle karışık feyiz ve bereket mevsiminde, öyle görülüyor ki, milletimizin hassas dini duygularına dokunularak Müslüman halkımızın tahrik edilmesi hedefleniyor.

Önce şunu bilmek gerekir ki, İslâm’la yoğrulmuş kültür ve medeniyetimizin başka toplum ve kültürlere özenmek gibi bir aşağılık kompleksine ihtiyacı yoktur. Her millet, kendine has değerleriyle ayakta durur ve hayatına yön verir. Batı kültürünün bize göre sapkınlık ve yoldan çıkma olarak gördüğümüz kimi kabullerini, Müslümanlıkla yoğrulmuş bu aziz millete kimse insan hakkı diye savunamaz. Milleti millet yapan değerleridir. Bozulmuş fıtratların sınır tanımaz arzularına özgürlük vermek, topluma zulmetmek demektir. Aile hayatımız, dinimizin cihanşümul esasları, neslimizin selâmeti gibi yüksek değerlerimiz, bütün manevî varlığımızın temelini teşkil eden sağlam zeminimizdir. Eşcinsellik hakkı diye bir çaputu bayrak yapıp sallamak, bir sapkınlığı hak gibi kutsal bir değer seviyesine asla yükseltmez.

Başkanımızın uyarıları, kendi şahsî fikirleri değil, bütün ilâhî dinlerin ortak hedeflerinden birisi olan, insanın fıtratını, neslini, şahsiyetini ve tertemiz aile hayatını korumaya yönelik evrensel uyarılardır. Fıtratın dejenere edildiği ve bozulduğu kimi toplumlarda, zaman zaman sapmalar yaşanmış ve fıtrat tersyüz edilmek istenmiştir. Böylesi durumlarda, insanlık şeref ve haysiyetini koruması gerekenler sessiz kalmışlar ise içinde bulundukları hayat gemisi alabora olmuş ve sonları acı bir şekilde tarih sahnesinden silinip gitmek olmuştur. Lut kavminin helak kalıntıları, görenler ve duyanlar için yüksek sesli acı çığlıkların eşlik ettiği müptezel manzaralardır. Öyleyse;

İnsanlık haysiyetini ve şerefini düşürmek ve kirletmek isteyenlere karşı, Başkanımızın verdiği mesajların arkasında durmak ve insanlık gemisini batmaktan kurtarmak hepimizin görevidir. Zira günah ve çirkinin günah ve çirkin olduğunu söylemek, toplumda kin, nefret ve ötekileştirmeyi teşvik etmek değil, aksine hepimizin kurtuluşuna vesile olacak bir ifade özgürlüğüdür. Başkanımız ve biz de bu ifade özgürlüğümüzü harama haram diyerek, çirkin ve zararlı şeylere de karşı çıkarak kullanıyoruz ve kullanmaya da devam edeceğiz.

Şehid kanlarıyla sulanmış bu aziz vatan toprağını ve Anadolu irfanını kirletmek isteyen bir güruha karşı, hep birlikte hakikatin yanında yer almak, iman ve insanlık borcumuzdur.

Basında gün yüzüne çıkan bazı bildirilerden de anlıyoruz ki, mesele sadece Sayın Başkanımız değil, onun temsil ettiği değerler ve dine saygılı bu aziz milletin ta kendisidir.

“Temizler ve temiz kalmak isteyenler bu vatandan çıksın” diyenlere karşı susmak değil, bizim temsil ettiğimiz fıtrî ve ilâhî değerler, “sizin de temizlenmeniz için büyük bir kurtuluş olacaktır” diyerek vakur bir duruş sergilemek, bugünün en önemli sâlih amellerinden biridir.

Bu aziz millet, böylesine seviyesiz arzuların karşısında, devlet-millet bütünlüğüyle durabilecek haysiyet ve şerefe elbette sahiptir. Bu itibarla devlet büyüklerimizi, bilim insanlarımızı ve sağduyulu halkımızı, bu haddini bilmeyen ve değerlerinden habersiz kimselere karşı, hukukun içinde mücadele etmeye davet ediyoruz.

Bu vesileyle, neslimizi, millî ve ailevî değerlerimizi ifsat etmeye dayanak olabilecek ne kadar kanuni eksik ve yanlış yorumlamaya müsait çokça tartışılan İstanbul Sözleşmesi gibi birtakım gedikler söz konusu ise Yüce Meclisimizi de vakit kaybetmeden bu konuları yeniden gözden geçirmeye davet ediyoruz.

Tekraren ifade edelim ki Diyanet İşleri Başkanımızın şahsında dini ve dindarı küçümseyenlere karşı her daim hakikatin, iffet ve arı duruluğun yanında yer alacağımızı kamuoyuna saygıyla duyururuz.

Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.