Hüdâyi Bülteni 9. Sayısı Çıktı!

Aziz Mahmud Hüdâyi Vakfı'nın yardım faaliyetlerinin anlatıldığı Hüdâyi Bülteni 9. sayısı yayınlandı. Hüdâyi Bülteni’nin Ramazan özel sayısında  “Arınma ve Dirilme Zamanı Ramazan” manşeti ile üç aylar ve özellikle Ramazan ayında  yardım ve paylaşım hassasiyetinin öneminden bahsediliyor.

Bülten, Hüdayi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ahmed Hamdi Topbaş Bey’in bültenin içeriğinden ve gerçekleştirilen yardım faaliyetlerinin öneminden bahsettiği makale ile başlıyor. Aşağıda makaleyi ve devamında tüm bülteni okuyabilirsiniz.

Hüdâyi Bülteni Ramazan özel sayısını okumak için tıklayınız.

Bültenin Ahmed Hamdi Topbaş tarafından kaleme alınan yazısı şu şekilde:

Muhterem Hüdâyi Dostları,

Ramazan ayına “onbir ayın sultanı” denir. Bu ayda inen Kur’ân-ı Kerim’in, her Ramazan tekrar edilip zihinlerde diri tutulması ve oruç ibadetine ek olarak; Kur’ân’da adı geçen tek ayın “Ramazan” olması Ramazan’ı “sultan” kılar. Yine bu ay içindeki Kadir Gecesi’nin “bin aydan hayırlı” olması, bu aya has bir ibadet olarak Fıtır sadakasının verilmesi, yine bu aya özgü bir namaz olan Teravih’in kılınması, itikâf, zikir ve diğer güzellikler Ramazan’ı “sultan” kılar.

Oruç, ferde, ruha ve cemiyete pek çok kazandırdığı olan bir ibadettir. O, aynı zamanda sevabını ve karşılığını yalnızca Allah’ın “Ben vereceğim” dediği bir ibadettir. Müminler bu ibadetin, Kur’ân’ın indirildiği Ramazan ayında yerine getirilmesiyle kendilerini adeta manevi bir iklimde seyahat ediyormuş gibi hissederler. İşte bu manevi seyahatin en verimli bir şekilde değerlendirilmesi mümin için çok önemlidir. Çünkü Ramazan ayı içinde, Kadir gecesi gibi bin aydan hayırlı olduğu açık bir şekilde Kur’ân’da bildirilen bir gece bulunmaktadır. Ramazan ayında kazanç, bire bindir. Bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semerâtını kazandırabilir. Ramazan uhrevî hasılat için gayet verimli bir zemindir.

Ramazan ayı Rabbimizin bütün bereketleri, feyizleri, güzel ibadetleri kendisinde topladığı kutlu bir aydır. İslami hayatın bütün erdemleri adeta bir aya sıkıştırılıp yoğunlaştırılmıştır. Onbir ayını gafletle geçiren, yeterince değerlendiremeyen, görevlerini ihmal eden müminler için Ramazan yılda bir ay gelen bir fırsattır. Bu ayı değerlendirip hayatlarına yeni bir çeki düzen veren müminler; yeniden Ramazan öncesindeki hatalarına, eksiklerine, ihmallerine dönmezler, aksine yenilenmiş ve adeta yeniden dirilmiş olarak hayatlarına devam ederler. Ramazan’da sadece mide orucu değil, dil orucu, göz orucu, kalp orucu tutarak bütün bir hayatı ramazanlaştıran müminler bu ayda yaşadıkları güzellikleri diğer onbir aya da yayarak Rablerinin rızasına ve ebedi mutluluğa ulaşmayı umarlar.

Ramazan’da gök kapılarının açılması, şeytanların zincire vurulması, müminlerin yeni bir diriliş hamlesine girmelerini kolaylaştırır. Ebû Hureyre (r.a) Rasûlüllah’ın (a.s) şöyle dediğini nakleder: “Ramazan ayı girince göklerin kapısı (başka bir rivayette Cennetin kapıları) açılır, Cehennemin kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur.” (Buhari, Savm, 5)

Mü’minlerin bu ayda daha cömert olması, hayrî hizmetlerde bir yarış içerisinde olmaları, infak etmekte coşkulu davranmaları Resül-i Ekrem’in Ramazan ayında gösterdiği sahavetten ileri geldiği söylenebilir. Bu mübarek günlerde sağ elin verdiğini sol elin görmediği düsturunca hareket etmeliyiz. Ramazan ayının dışında da muhtaçlar hatırlanmalı, ihtiyaçları giderilmeli ve infak faaliyeti sürdürülmelidir, zira ihtiyaçlar süreklilik arz eder; insan her zaman yardım ve desteğe ihtiyaç duyabilir. İnsan hayatta olduğu müddetçe infak sürecek, zekât verilecek, teberru ve sadakalar devam edecektir.

Bu mübarek günlerin arefesinde Afrin zaferiyle mesrur olduk. Allah ordularımızı karada, denizde ve havada muvaffak ve muzaffer eylesin, muzafferiyetini daim eylesin. Bu mübarek günlerde kazanacağımız dereceleri bayramdan sonra kaybetmemeyi Cenab-ı Hak hepimize nasip etsin.

Hastalar, kimsesizler, garipler, fakirler, yetimler, muhacirler, mülteciler bize emanet. Onların duasını alabilmek, yüzlerini güldürebilmek, acılarına kardeş olabilmek hayatımızın en büyük kazançlarından biri olur. Bencilliğimizin, hiçbir şeyden zevk almayan hayat tarzımızın en büyük ilacıdır, bu insanların civarında dolaşmak. İnşallah bu anlamda da bir niyet düşer gönlümüze ve gönlümüzü âbad edecek salih ameller nasip olur.

Rahmet kapılarının ardına kadar açıldığı Ramazan ayının arınmamıza, dirilmemize ve ebedi kurtuluşumuza vesile olması duamızdır.

Ahmed Hamdi TOPBAŞ

Yönetim Kurulu Başkanı

Hüdâyi Bülteni Ramazan özel sayısını okumak için tıklayınız.

Aziz Mahmud Hüdâyi Vakfı'nın yardım faaliyetleri hakkında daha detaylı bilgiye www.hudayivakfi.org adresi üzerinden ulaşabilirsiniz.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.