Hicretin Önemi | Hicret Etmenin Fazileti ve Sevabı

Hicret edenlerin fazileti ve hicretin önemi ile ilgili ayet ve hadisler.

Cenâb-ı Hak, hicret edenlerin faziletini beyan ederek şöyle buyurur:

“…Hicret edenler, memleketlerinden çıkarılanlar, Ben’im yolumda eziyete uğrayanlar, savaşanlar ve öldürülenlerin günahlarını mutlakâ örteceğim, onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Onlar, Allâh tarafından tasavvur edemeyeceğiniz bir mükâfâta kavuşacaklar. Mükâfâtın en güzeli Allâh katındadır.” (Âl-i İmrân, 195)

“Siz hacılara su ikrâm etmeyi ve Mescid-i Haram’ı tamir etmeyi, Allah’a ve âhiret gününe iman edip de Allah yolunda cihad edenlerin yaptıklarıyla bir mi tutuyorsunuz? Hâlbuki onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır. Rableri onlara, tarafından bir rahmet ve hoşnutluk ile içinde kendileri için tükenmez nimetler hazırlanmış cennetler müjdeler. Onlar orada ebedî kalacaklardır. Şüphesiz ki Allah katında büyük mükâfat vardır.” (Tevbe, 19-22)

(Allah’ın verdiği bu ganimet malları,) yurtlarından ve mallarından uzaklaştırılmış olan, Allah’tan bir lütuf ve rızâ dileyen, Allah’ın dinine ve Peygamberi’ne yardım eden fakir Muhâcirler içindir. İşte sâdık olanlar bunlardır.

Ve onlardan evvel yurdu hazırlayıp îmâna sahip çıkanlar içindir ki onlar, kendilerine hicret edenlere muhabbet beslerler, onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir kaygı duymazlar ve kendileri ihtiyaç içinde bile olsalar onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar umduklarına erenlerdir.

Ve bunların ardından gelenler içindir ki onlar şöyle derler: «Rabbimiz! Bize ve bizden önce gelip geçmiş îmanlı kardeşlerimize mağfiret buyur, gönlümüzde îman edenlere karşı kin tutturma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!».” (el-Haşr, 8-10)

HİCRET ETMENİN FAZİLETİ

Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz de hicretin fazileti husûsunda şöyle buyurmuşlardır:

“Eğer hicret olmasaydı ben Ensâr’dan biri olurdum.” (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 2)

“Cemaate, içlerinden Allah’ın kitabını en iyi bilen kişi imam olsun. Kıraatte aynı seviyede iseler, Sünnet-i Seniyye ile en çok amel eden kişi imam olsun! Sünnet husûsunda da aynı seviyede olurlarsa önce hicret eden, hicrette de aynı iseler İslâm’a daha önce giren imâm olsun…” (Müslim, Mesâcid, 290; Said bin Mansûr, Musannef, Salât, 4)

HİCRETİN SEBEBİ

Hicretin sebebi, kişinin kendi îmânını müşriklerin fitnelerinden muhâfaza etmek ve İslâm dînine yardımcı olmaktır.

İnsan dînini ve îmânını muhâfaza için malını, mülkünü, evini barkını, vatanını fedâ ederse, nihâyetinde Allah Teâlâ onları daha iyisiyle iâde eder. Bir şeyi korumak, bazen onu terk etmek ve ondan yüz çevirmek şeklinde tezâhür eder

Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz, hicretinden birkaç sene sonra, sağlamlaştırdığı dîni sâyesinde azîz, şeref ve kuvvet sahibi bir kumandan olarak vatanına geri döndüler. Kendisini öldürmek isteyen düşmanları O’na hiçbir zarar veremediler.[1]

Dipnotlar:

[1] el-Bûtî, Fıkhu’s-Sîre, s. 136.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.

İslam ve İhsan

HİCRET NE DEMEK?

Hicret Ne Demek?

İSLAM’DA HİCRET VE ÖNEMİ

İslam’da Hicret ve Önemi

HİCRET İLE İLGİLİ HADİSLER

Hicret ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.