Helal Kazanmanın Ölçüleri

Bir Müslüman nasıl helal nasıl kazanır? Helal kazanmanın ölçüleri nelerdir? Dr. Âdem Ergül ve Nurettin Yıldız Hoca’nın helal kazanç, helal lokma üzerine yaptığı söyleşi...

Helal ve haram üzerine...

HELAL KAZANÇ NASIL ELDE EDİLİR?

Âdem Ergül: Hocam bugün “Bir Müslüman nasıl helal nasıl kazanır? Helal kazanmanın ölçüleri nelerdir?” konuları üzerine sohbet edelim arzu ediyorum. Gönlünüze düşen bir yerden başlayalım isterseniz.

Nureddin Yıldız: Bir kere helal yemenin, içmenin, gıdamızın helal olmasının nereye oturduğunu bir tespit edelim. Bir örnek vereyim, onun üzerinden devam edelim. Diyelim ki derinizde kaşıntılar oluyor. Doktora “Şuram kaşınıyor.” dediğimizde doktor “Ne yiyorsun içiyorsun?” diye soruyor.  Faraza “Domates yiyor musun, turşu yiyor musun?”  diye soruyor. Yediğin şey kaşıntı olarak seni buluyor. O kaşıntı uykunuzu bölüyor, hayatınızın tadını kaçırıyor. Tansiyona neden oluyor. Şekerinizi düşürüyor, çıkarıyor. Tıpkı bunun gibi yiyip içtiklerimiz helal, temiz olmadığı zaman bu defa manevi kaşıntılara sebep oluyor. Çünkü bizim sadece bedenimiz yok, ruhumuz da var. Manevi hayatımızda da aldığımız gıdalar tövbe ile temizlenmediği zaman manevi “kaşıntılarımız” rahatsızlıklarımız devam ediyor.

Ergül: Müslümanlık rastgele yaşanan bir nizam değil. Bir insanın “Ben şöyle bir iş, meslek yapacağım acaba dinimizde bu işi yapmanın fıkhı nedir, ilmihali nedir? Helal midir, mekruh mudur, şüpheli midir?” diye bir araştırmaya girmesi gerekiyor değil mi?

Yıldız: Evet. Her Müslümanın -eğer helal titizliği yaşıyorsa ki yaşayacak başka türlü nasıl Müslüman olacaksın- bu araştırmaya girmesi gerekiyor. Bunun kaynağı da parayla olacak. Para da meslek demek, iş demek. O zaman helallik meslekle başlıyor. Mesela berberlik caiz işlerden biri. Ama bir erkeğin kadın kuaförü olması caiz mi?

Ergül: Caiz değil.

Yıldız: Meslek seçerken bir defa bu meslek helal mi? Ona bakacağız. Haram meslek olur mu Müslüman için? Olur tabii. Mesleğin helal-haram boyutuna baktıktan sonra onun icra edilişinde bir haramlık var mı ona bakacağız. Mesela temizlik işçiliği helaldir ama banka kapısını temizleyemezsin. Çünkü banka faizle bağlantılı.

Ergül: Hangi meslek olursa olsun ilk önce o mesleğin yapılıp yapılamayacağına dair bir helallik arayacağız. İkincisi işin aslı helal olabilir ama o işe haram bulaşabilir.  Evet, bu hemen hemen her meslekte olur değil mi? Mesela bir memuriyet hocam?

Yıldız: Memurluk ateşten gömlek, hocam. Memurluk haricindeki mesleklerde belirli kişilerle helalleştin mi iş bitebilir. Ama 85 milyonla nasıl helalleşeceksin? Devlet diyor ki “Buradaki işi sana devrettim.” Mesela “3 bin kişinin işiyle sen uğraşacaksın.” Bir ilçede bir memura 3 bin kişi düşüyor. Bir tane çocuğun işi aksasa senden soracak Allah Teâlâ. Devlet de arkadan sana bir dosya dolusu hak hukuk veriyor, istediğin zaman rapor al, istediğin zaman tatil yap diyor. Vatandaş sana dokunamaz, memurluk kanunu seni koruyor. Arkanda devlet oluyor ama vatandaşın arkasında da Allah.

Ergül: En masum görevlerden birisi, din kültürü hocası ya da cami imamı, camideki imamlığa bile haramlık girer mi meslek itibariyle hocam?

Yıldız: Bir genç gelip “Hocam imam olacağım, bana dua et.” dedi. “Annenden beddua mı aldın?” dedim. “Niye hocam?” dedi. “Kardeşim” dedim. “Sen bu yaştan sonra imam olacaksın. Sadece kendi kıldığın namazdan sorumluydun. Artık camide kaç kişi varsa onlardan da sorumlusun. Bir de camiye gelmeyenler sana sorulacak kıyamet günü. Bu kolay bir iş mi?” dedim. “Bırakayım mı?” dedi. “Yok, seçildin bir kere devam edeceksin. Sana ağırlığını anlatıyorum.” dedim.

Ergül: Hocam mesela diyelim ki ben zengin bir patronum. Emrimde işçiler var. Helal de bir iş yapıyorum. Fabrikam helal bir ürün üretiyor. Patron olarak benim çalıştırdığım işçiler dolayısıyla harama girmem mümkün mü?

Yıldız: Fabrikada üretim yapmak dediniz. Önce şunu söyleyelim. Bir Müslüman berrak, net iş yapacak. Müslüman konuştuğunun kölesi olacak. Ne demek? Yani ben şunu üretiyorum dediği zaman standartları belli, ölçüsü belli olacak. Yaptığı işte hile olmayacak. İkinci sınıf, üçüncü sınıf mal üretebilir mi bir Müslüman? Bir sakıncası yok ama bunu birinci sınıf diye göstermeyecek. Çünkü dünyada hep birinci sınıf mal olacak diye bir şey yok.

Devlet bir malın üretiminde belli bir standart getirmişse sen de onun altında üretiyorsan orada mesuliyet başlar. Mesela plastikte “Şu ham maddeyi poşette kullanamazsın.” diyor. “Uzun vadede insan sağlığına zararı var.” diyor. Bir Müslüman o standardın altında üretemez. Ürettiğin poşetin, plastik kutunun, bardağın beş yüz çeşidini üretebilirsin. Bir sıkıntı yok fakat net olacaksın. Yani senin mamulün reklamda göründüğü gibi olmak zorunda. Şeffaflık şart. Bu bir.

İkincisi, işverenin çalıştırdığı işçinin hakkına, hukukuna riayet etmesi gerekiyor. Mesela devlet bir asgari ücret belirlemiş bunun altında işçi çalıştıramazsın diyor. Biz bu ülkenin vatandaşı isek buna uyacağız. Daha altına çalıştıramayız bir işçiyi.

Müslüman vergi memuruna, bakanlık müfettişine yakalanmayabilir ama muhakkak Alîm olan Allah’a yakalanır. Müslüman göründüğü gibi olan insandır.

Ergül: Şöyle şeyler duyuyoruz. Mesela patron işçisine “Ben senin adına parayı biriktireyim.” diyor. “Sana haftalık beş yüz lira veriyorum. Haftada iki yüz lira sana yeter. Diğer üç yüz lirasını ben sana sonra toplu vereyim.” diyor. Fakat o parayı kendisi ayrıca değerlendiriyor. Helal mi?

Yıldız: İşverenin “babalık” yapmak istemesi. Ama evladını sömüren baba olmamak şartıyla. Evet, o babalık teklif ediyorsa çok güzel ama evladının kanını sömüren, parasını sömüren baba olmaz. Müslüman bir iş sahibi böyle bir şeye tenezzül etmez. Bu dedikodu götürür, daha sonra aralarındaki hukuku zedeler. Böyle seviyesiz işlere girmeyecek Müslüman.

Ne dedik? Birbirlerine karşı işçinin de aynı şekilde hakkı hukuku söz konusu. Mesela çok gelen sorulardan birisi “Patron iş yerinde namaz kılmama izin vermiyor.” Diyorum ki “Cumaya mı izin vermiyor?” “Yok, ona izin veriyor ama camiye gitmeme izin vermiyor.” “Orada seccadede kılmana izin veriyor mu?” “Veriyor.” diyor. İşveren bunu kabul etmeyebilir. Hatta ve hatta ikindinin sünnetine, namazdan sonraki tesbihata, evrada izin vermeyebilir. Adamın hakkı bu.  Ama farzları kimse engelleyemez.

Kaynak: Adem Ergül, Altınoluk Dergisi, Sayı: 439

İslam ve İhsan

HELAL KAZANÇ İLE İLGİLİ 40 HADİS

Helal Kazanç ile İlgili 40 Hadis

HELÂL KAZANCIN FAZİLETİ

Helâl Kazancın Fazileti

İSLAM’DA HELAL VE HARAMLAR

İslam’da Helal ve Haramlar

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.