Habeşistan’a Hicret

Afrika, İslam ile nasıl tanıştı? Allah için ilk hicret nereye ve ne zaman yapıldı? Habeşistan’a hicret Müslümanlar kimlerdir? İşte Habeşistan hicreti kısaca...

Resûl-i Ekrem Efendimiz, Kureyşlilerin amansız ezi­yetleri karşısında Müslümanlara hicret emri verdi. Çünkü onlar, dînî vazîfe­lerini hür ve serbestçe yapamıyorlardı. Ayrıca dîni yaymak da vazîfeleri idi.

HABEŞİSTAN’A HİCRET KISACA

Ashâb-ı Kirâm, nereye hicret edebileceklerini sorduklarında Resûl-i Ekrem Efendimiz:

−Habeşistan’a! Çünkü orada, halkına zulmetmeyen bir hükümdar vardır. Hem orası bir doğruluk ülkesidir. Allâh Teâlâ, içinde bulunduğunuz sıkıntılardan bir kurtuluş yolu lutfedinceye kadar orada kalın!” buyurdu. (İbn-i Hişâm, I, 343; İbn-i Sa’d, I, 203-204)

HABEŞİSTAN’A HİCRET EDEN MÜSLÜMANLAR

Bu ilk hicret, Mekke devrinin 5. yılının Receb ayında yapıldı.

İlk kâfile; on ikisi erkek, beşi kadın, toplam on yedi kişiden müteşekkil idi. İçlerinde Hazret-i Osman, zevcesi Hazret-i Rukıyye, Zübeyr bin Avvâm, Mus’ab bin Umeyr, Abdurrahmân bin Avf, Ebû Seleme, Ümmü Seleme, Osman bin Maz’ûn, İbn-i Mesut (r.a.) gibi ashâbın ileri gelenleri de mevcuttu.

Mekke’den gizlice ayrılmış olan Muhâcirler, Şuaybe İskelesi’ne vardıklarında, Allâh Teâlâ’nın bir lutfu olarak iki ticâret gemisi geldi. Muhâcirler, onlarla yarım altına anlaşarak Habeşistan’a geçtiler. Kureyşliler, Muhâcirleri yakalamak için peşlerine düştülerse de bunda muvaffak olamadılar. Sâhile vardıklarında, gemiler çoktan denize açılmış bulunuyordu. (İbn-i Sa’d, I, 204)

HABEŞİSTAN HİCRETİ

Resûlullâh, Habeşistan’a hicret eden Hazret-i Osman ve kızı Rukıyye’den bir müddet haber alamadı. Fahr-i Kâinât Efendimiz zaman zaman dışarı çıkar, o taraflardan gelenlere evlâtlarının haberini sorardı. Kureyş’ten bir kadın Habeş diyârından geldi. Resûl-i Ekrem Efendimiz, kızı ve damadını ona da sordu. O da:

“–Ey Ebu’l-Kâsım, ben onları gördüm.” dedi. Allâh Resûlü:

“–Nasıllardı, iyiler miydi?” diye sordu. Kadın:

“–Osman, Rukıyye’yi bir merkebe bindirmiş götürüyor, kendisi de arkasından yürüyordu.” dedi.

ALLAH İÇİN HİCRET EDEN İLK İNSAN

Bunun üzerine Efendimiz:

“–Allâh yâr ve yardımcıları olsun! Şüphesiz Osman bin Affân, Hz. Lût’tan (a.s.) sonra âilesiyle birlikte Allâh için hicret eden ilk insan oldu.buyurdu. (Ali el-Müttakî, XIII, 63/36259)

İlk Muhâcirler, Habeşistan’da üç ay kalabildiler. Çünkü Mekkeli müşriklerin de artık îmân ettiklerine dâir bir şâyia yayılmıştı. Bunun üzerine hicret kâfilesi geri döndü. Otuz üç erkek, altı hanımdan oluşan otuz dokuz kişilik bir kâfile, nübüvvetin beşinci yılının Şevval ayında Habeşistan’dan yola çıktı. Mekke’ye yaklaştıklarında ise müşriklerin Müslüman olduğuna dâir işittikleri haberin asılsız olduğunu öğrendiler. Tekrar Habeş ülkesine geri dönmek, kendilerine çok ağır geldi. Öte yandan, himâyesiz olarak Mekke’ye girmekten de korktular. Ancak müşrik olan akrabâ ve dostlarının himâyesinde veya gizlice Mekke’ye girebildiler. (İbn-i Hişâm, II, 3-8; İbn-i Sa’d, I, 206; Heysemî, VI, 33)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

HZ. MUHAMMED MUSTAFÂ (S.A.V.)

Hz. Muhammed Mustafâ (s.a.v.)

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Daha iyi anlatilamazdi.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.