Göz Aydınlığı Gençler Göz Nuru Namaz

Ülkemizde hızla sayısı artan imam-hatip okullarımıza, Kur’an kurslarımıza, dini eğitim yapan müesseselerimize rağmen camilerimizdeki genç oranlarında istenilen artışın olmadığı aşikâr. Gün aşırı duyduğumuz “hocam, bizim delikanlıyı bir türlü namaza başlatamadık” serzenişleri bunun en büyük göstergelerinden birisi. Peki, gençlerimizi namazla barıştırmak için neler yapmalıyız, yapabiliriz? Hatta neler yapmamalıyız?

“Barıştırmak” kelimesini özenle seçtim, çünkü gençlerimiz caminin yolunu bilmiyor değiller. Çünkü Cuma namazlarında pırıl pırıl delikanlılarla doluyor, saflarımız. Bayram namazlarında en güzel bayramlıkları, taranmış saçları, cilalanmış ayakkabıları ile sabah erkenden koşturuyorlar camilerimize. Ramazan aylarında şen-şakrak genç simaların sayısı öylesine artıyor ki seccadelerde… Bu istek ve iştah sadece Cuma namazının haftada bir defa, bayram namazının senede iki defa, Ramazan’ın on bir ayda sadece bir kere olması nedeniyle değil. İşin temelinde iyi bir şekilde, merasimlerle; çocuğa lüzumu hissettirilmiş bir Cuma namazı var. Delikanlı bayram namazının, bayrama has heyecanına, erken yaşlarından itibaren gönlünü kaptırmış. Ramazan ayında toplumdaki ibadet seferberliğine bigâne kalamıyor genç adam. Eğer beş vakite taşınamıyorsa bu heyecan, bu merasimler, bu ibadet seferberliği orada bir durup düşünmek gerekiyor. Peki, aslında camilerimizle barışık olan bu gençlerimizin arasını beş vakitle nasıl yapacağız?

HER ŞEYDEN ÖNCE DERT

Hesap gününe inanan insanlar olarak, o gün en ufak bir hayrın dahi terazimizde ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Hele hele bu hayır bir delikanlının ömrü boyunca kılacağı namazına vesile olmak gibi devasa bir güzellik olsun… Bu yüzden dertlenmemiz gerekiyor. Kendi çocuklarımız, apartmanımızın, mahallemizin, ülkemizin çocukları için dertlenmemiz gerekiyor. Ayet-i Kerimede söylenen “Namaz çirkin işlerden ve kötülüklerden alıkoyar” (Ankebut, 45) hakikati yalnız ahiretimiz için değil, zamanımızda artan fenalıkların önüne geçebilmemiz içinde namazı bir dert olarak her zaman yüreğimizin başköşesinde tutmamızın ne kadar önemli olduğuna bir başka delil. Tüm olumsuz bağımlılıkların önüne geçmek için, gençlerimizi namaza bağlamamız gerekiyor. Bu yüzden evimizde, caddemizde, derneğimizde, okulumuzda beşikten-mezara kadar bir namaz seferberliği halinde olmamız lazım.

NAMAZ ANNE KARNINDA BAŞLAR 

İslam terbiye sisteminde, çocuğun eğitimi henüz anne karnındayken başlar. Mahkeme-i Kübra’da çocukları hakkındaki suallere yüz akı ile cevap vermek isteyen ebeveynlerin, her şeyden önce kendilerinin düzenli bir şekilde namazlarını kılmaları gerekiyor. Anne ve baba yalnızca doğmuş-doğacak çocukları için değil, Hz. İbrahim’in Kuran’ı Kerim’de geçen yakarışında işaret edildiği gibi sulbünden gelecek tüm nesillerin kaygısını taşımalı…Anne ve babanın helal lokma, malayaniyi terk, sürekli abdest halini muhafaza, namaz kılanlarla beraber bulunma, salih ve saliha insanların oturma meclislerine devam etme gibi hassasiyetleri çocuğun ileri yaşlarındaki namaz ile hukuku açısından çok önemlidir. Allah Teâlâ beş vakit huzuruna gelen, çocuğunun güzel akıbeti için içli içli dua eden dertli anne-babaların elini boş çevirmeyecektir.

ÇOCUKLUK VE NAMAZ

Çocuğun doğumu ile beraber, ilk yapılacak iş, Efendimiz (s.a.v)’in unutulan bir sünnetini ihya etmek olmalı; tahnik. Çevreden, namaz konusunda hassaslığı ile maruf, salih ve yahut saliha bir komşu, akraba, tanıdık davet edilerek, ondan ağzında ezdiği bir hurma ve yahut tatlı cinsinden çocuğa zarar vermeyecek bir yiyeceği çocuğun damağına koyması, çocuğun geleceği, imanın da istikameti, ibadetinde ısrarı için dua etmesi istenmeli. Çocuk televizyonun, gıybet ve dedikoduların, kavga ve gürültülerin ulaşamadığı bir odaya yerleştirilmeli. Annelerin günlük namazlarını, babaların evde kıldıkları nafile namazları, Kur’an-ı Kerim kıraatlerini çocuklarının odalarında icra etmeleri çocukta bir namaz hafızasının oluşması noktasında çok faydalıdır. Bundan sonra çocuğa namaz ibadetinin olağanüstülüğünü hissettirecek bir ihtimam gösterilmesi lazım. Çocukların ilerleyen yaşlarında anne-babaları ile camilere gitmeleri; o camilerde seneler sonra dimağında tatlı bir lezzet şeklinde hissedeceği hatıralar biriktirmesi son derece mühim.

Burada merhum Mehmet Akif’in Fatih cami şiirine müracaat edilebilir. Şair çocukluğunda gittiği bir yatsı namazını, şiirin Sekiz yaşında kadardım. Babam gelir:/“Bu gece, Sizinle câmie gitsek çocuklar erkence./ Giderseniz gelin amma namazda uslu durun!/ Meramınız yaramazlıksa işte ev, oturun!” şeklinde başlayıp, devam eden kısmında kendine has tatlı üslubuyla, latif bir hatıra olarak anlatmıştır. Çocuğun kalbini namaza ısındıracak, camiye muhabbeti artıracak çeşitli hediye ve organizasyonlar, delikanlılık çağında çocuğun savrulmasını engelleyecektir. Bu konuyla alakalı şu satırları yazan kardeşinizin güzel bir hatırası var, bir fikir vermesi açısından sizinle paylaşmak istiyorum; “Henüz 7-8 yaşlarındaydım. Mahalle imamımız cemaate devam etmem hususunda beni teşvik etmek için maaş gününde yanına uğramamı söylemişti. O gün geldiğinde hoca efendinin gömlek cebinde duran bir tomar para ve yüzündeki sıcak tebessüm bugün çok net bir şekilde hafızamdadır. İmamımız bana büyük bir oyuncak kamyon almıştı. İnşaat halindeki caminin minaresine karınca sırtındaki su damlası misali kum taşımıştım. Hatıramdan seneler sonra öğrendim ki aslında hediyenin masraflarını babam karşılamış. İsteği benim camiye, imam efendilere onların özelinde İslam’a gönlümü ısındırmakmış.” Çocuklara hediye edilecek minik takke ve başörtüler, tesbihler hem onlarda bir namaz şuuru oluşturacak, hem de çocuğun Müslüman kimliğine katkıda bulunacaktır. Bu konularda ebeveynler imkânları dâhilinde çok daha farklı stratejiler geliştirebilirler.

NAMAZ ARKADAŞLIKLARI

Namazın cami ve cemaat ile olan alakası aslında onun ictimai yönüne de işaret eder. Henüz çocukluktan başlayarak okul arkadaşları ile ya da akrabaları ve yahut komşu çocukları ile kurulacak namaz grupları, arkadaşların birbirini namaza teşviki, birbirlerinin namaza olan devamını kontrol etmeleri açısından faydalı olacaktır. Yapılacak ufak bir araştırmada bile arkadaşların anne-babadan sonra namaza başlama ve devam hususunda en önemli ikinci etken olduğu görülecektir. Bu arkadaşlıklar bir imam efendinin nezaretinde takip edilebileceği gibi, bu tür hayır işlerine kendini adamış güzel gönüllü insanlar vasıtasıyla da sağlanabilir.

DELİKANLI VE NAMAZ

Artık yaşın ilerlemesi ile beraber çocuk üzerinde ailenin tesiri azalacaktır. Burada katılacağı sohbetler, devam edeceği İslami oturum ve muhabbetler çocuğun namaza devamı hususunda en önemli etken olacaktır. Delikanlı imkân dâhilinde İslamı sürekli gündeminde tutan çevrelerden uzak kalmamalı. Bu noktada vakıf, cemaat ve Stk’lara çok önemli bir görev düşüyor. Özellikle delikanlının gönlünü kazanan müsbet bir rol model, namaz başta olmak üzere diğer tüm hayırlı işlerde onu yönlendirecektir. Güzel, müslümanca hayat yaşama ve ahireti kazanma adına böyle bir rol modelin etkisi küçümsenmemeli. Sigara gibi birçok kötü alışkanlıkta olduğu gibi, hayırlı işlerde de yönlendiriciler çok önemli.

NAMAZ BULUŞMALARI 

Gençlerin namaza iştiyaklarını artıracak, ikramlı, muhabbetli namaz buluşmaları, hem yalnızlığın ve bireyselleşmenin altın çağını yaşadığı zamanımızda bu olumsuz iki hususun önüne geçmek, hem de gencin namazla olan irtibatını artırmak için olmazsa olmazlardan. Yine özellikle gençlerle alakalı dini sohbetleri camilere taşımak, randevuları cami merkezli ayarlamak, cami genç irtibatını sağlamlaştıracaktır. Camide rahleler üzerinde matematik sınavına hazırlanan bir genç grubu bu konuda zihnimde bambaşka bir dünya açmıştı. Delikanlıların çeşitli organizasyonlarla camiyle irtibatlarının sağlanması aynı zamanda onların namaz ile irtibatlarını da sağlayacaktır.

İHTİMAM 

Müslüman hassasiyetine sahip insanlar bazen kendi dünyasından olmayanları anlamakta zorluk çekebiliyorlar. Bu konuda hasbel-kader caminin yolunu bulmuş, alnı seccadeye değmiş gençlerin ufak tefek kusurları göz ardı edilmeli. Daha sonra noksanlıklar üslubunca düzeltilmeli. Namaz-ilmihal konusundaki bilgisizlikleri kesinlikle küçümseme konusu yapılmamalı. Namazla alakalı çok bilinen bir hususu soran gence yöneltilecek en ufak bir hafife alma tebessümü, gencin namazdan tamamen uzaklaşmasına neden olabilir. Nasihatte ölçüyü ayarlamak ta önemli bir başka husus; kırıcı, zorlayıcı bir dilin getiriden çok götürüsü olacaktır.

SABIR VE DUA 

Kur’an-ı Kerim’de namaza devamı emreden ayetler genellikle sabır vurgusu da yapar. Çünkü bir ömür sürecek namaz, aynı zamanda daimi bir sabrı gerektirir. Genç kalbi çok değişkendir, sever, derin hüzünlere kapılır, sevinci mutluluğu en yüksek oranda yaşar. Ne kadar fırtınalı günler geçirirse geçirsin, zihninde kalbinde ne tür şüpheler olursa olsun gence her zaman namaza devam telkin edilmeli. Kalbinde hiçbir manevi hissiyat duymasa dahi tutunacağı bir dal olarak namaza mutlaka bir şekilde ikna edilmeli. Şüphelerine rağmen namaza devam etmesi genci ilerleyen zamanlardaki daha büyük savrulmalardan korur. Bu sabrın gence düşen tarafıdır. Bir de sabrın aileye bakan tarafı var. Namaz özellikle hazzın revaçta olduğu zamanımızda büyük bir iştir. Gencin zaman zaman çıkışlarına, asileşmesine sabredilmeli. Onun kalbine ulaşacak yolar ısrarla aranmalı. Gence ancak gücü nispetinde ibadet telkin edilmeli. Nihayetinde kalpler Allah Teâlâ’nın tasarrufundadır. Duanın bu konularda ehemmiyeti unutulmamalı. Yegâne hidayet kaynağı da ancak odur. Namazların teşehhüdlerinde selam vermeden önce Hz. İbrahim’in şu duası da Arapça olarak eklenmeli; “Rabbim beni ve neslimi namaza hakkıyla devam edenlerden eyle. Rabbimiz duamızı kabul buyur.” (İbrahim, 40)

Kaynak: İbrahim Bozbeşparmak, Altınoluk Dergisi, 380. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.