Fitoterapi Nedir? Ne İşe Yarar? Faydaları Nelerdir? Hangi Hastalıklarda Kullanılır?

Fitoterapi nedir? Ne işe yarar ve faydaları nelerdir? Fitoterapiye yönelme sebepleri nelerdir? Hangi hastalıklarda kullanılır? Fitoterapi hakkında bilinmesi gerekenler...

Çin ve Hint tıbbında önemli bir yere sahip olan, alternatif uygulamalarda ilk sıraya oturan, Avrupa’da oldukça popüler olarak uygulanan fitoterapi; insanlık tarihinin bilinen en eski tedavi usûllerinden biridir.

Bitkilerin tamamının veya bazı bölümlerinin bir izolasyon işleminden geçirilmeden hazırlanmasıyla, bitki içindeki kimyevî maddelerin ilâç gibi kullanılması ve bu şekilde hastalıkların tedavisi ve önlenmesi esasına dayanan bu metot, dünya genelinde devâsa bir pazara sahiptir. Bazı ülkelerde sağlık sigortası kapsamına entegre edilmiş fitoterapi uygulamaları, Türkiye’de gün geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Ülkemizin sahip olduğu bitki florası, onu fitoterapi araştırmaları için biçilmiş kaftan yapmaktadır.

Hastalıkların tedavisinde ve önlenmesinde yüzyıllardır kullanılan bitkiler, gelişen teknolojiyle beraber tıp alanında da incelemelere mevzu olmuş; bitkilerin sahip olduğu etken maddelerin türü, kimyevî formülleri, miktarları ve tesir mekanizmalarıyla alâkalı pek çok bilimsel çalışma yapılmıştır. Bu araştırmalar, bitkisel terkipleri “basit otlarla yapılan kocakarı ilâçları” olarak gören peşin hükümlü yaklaşımları değiştirmiş ve etken maddeleri açığa çıkan bitkiler, tıpta tedavi alanında kullanılmaya başlanmıştır.

Şifalı olarak sınıflandırılan bitkiler, doğru şekilde kullanıldığında vücudun bozulan dengesini düzeltmektedir. Ancak bitkilerin tedavi edici tesirinin ortaya çıkışının yavaş olduğu unutulmamalıdır. Diğer tedavilere göre daha tabiî ve ekonomik olan, aynı zamanda basit ve yan tesirsiz görünen bu metodun da aslında ihtisas gerektirdiğini belirtmekte fayda var. Tedavide kullanılacak bitkinin etkinliği, kısa ve uzun vâdede tesirleri, ne kadar süre, hangi dozda ve nasıl kullanılacağı, diğer sentetik ilâçlarla etkileşimi gibi mevzuların bilinmesi gerekmektedir.

Ülkemizde üniversiteler ve eğitim araştırma hastahanelerinde “fitoterapi” eğitim programları yapılmaktadır. Bu eğitim programını tamamlayanlara “fitoterapist” denilmektedir. Fitoterapi desteğinin, alanında uzman kişilerden alınması, tedavinin başarısı açısından elzemdir.

Fitoterapiye Yönelme Sebepleri Nelerdir?

Kişilerin bitkisel tedaviye yönelme sebepleri arasında; bitkisel terkiplerin hastalar tarafından son derece güvenilir bulunması, hiçbir yan tesirinin olmadığının zannedilmesi, kişilerin kendi tedavilerinde söz sahibi olmak istemeleri, hasta-hekim ilişkilerinde yaşanan birtakım problemler, sentetik ilâçların endişe verici yan tesirleri, kanser ve bazı müzmin hastalıklarda hissedilen çaresizlik vb. sayılabilir.

Hangi Durumlarda Uygulanabilir?

Fitoterapi; bağışıklık sisteminin desteklenmesinden romatizmal hastalıklara, kalp, şeker, yüksek tansiyon gibi müzmin hastalıklardan kansere, astımdan migrene ve psikolojik rahatsızlıklara kadar çok geniş bir yelpazeye tedavide yardımcı olarak kullanılmaktadır.

Bitkisel Tedavide Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

-Sentetik ilâçların uzun süreli kullanımında ortaya çıkan yan tesirlerin bitkisel ürünlerde görülmeyişi, bu tedaviyi avantajlı hâle getirmektedir. Bitkinin muhtevâsında bulunan kimyevî maddeler birbirini dengeleyerek, bu yan tesirleri azaltmaktadır. Lâkin her tedavide olduğu gibi burada da dikkatli olmak gerekir. Bitkisel kürler, yüzde yüz yan tesirsiz değildir. Bilinçsiz kullanım, tedavi bir yana, birtakım rahatsızlıklara sebep olabilir. Bu yüzden tedaviyi almadan hekime danışmak, hekime herhangi bir sebeple gidildiğinde de sentetik ilâçlarla tedavi yapılırken, var ise kullandığı bitkisel ilâcı muhakkak belirtmek gerekir.

Günümüzde hasta-hekim arasında yaşanan iletişimsizlik veya başka sebeplerle, hastalar, uyguladıkları alternatif usulleri veya kullandıkları bitkisel ilâçları belirtmekten kaçınmaktadırlar. Bu durumun, tedavinin başarısını düşüreceği ve hastada istenmeyen tesirlerin görülmesine sebep olacağı unutulmamalıdır. Hekimler hastaya tedavi verirken kullandığı herhangi bir bitkisel ilâç olup olmadığını mutlaka sorgulamalı ve bitkisel ilâçların etkileşimleri hususunda bilgilendirilmelidirler.

-Tarım alanında kullanılan kimyevî maddeler ve ilâçlar, bitkilerin genetiğini bozarak onların faydalı tesirlerinin azalmasına sebep olmaktadır. Aynı zamanda, bu ilâçların bitkinin bünyesine girerek, hazırlanan bitkisel ürünün muhtevâsına dâhil olması söz konusudur. Bu kimyevî maddeler; alerjiden kansere, bağışıklık sistemi bozukluklarından kan hastalıklarına kadar pek çok rahatsızlığa sebep olabilirler. Tedavide, mümkünse kimyasal ilâçlar kullanılmadan yetiştirilmiş bitkiler tercih edilmelidir.

-Bitkileri kullanarak evde ilâç hazırlama hususunda şuurlu davranmak gereklidir. Zira içindeki özün nasıl çıkarılacağı bilinmeden bitkileri kullanmakla, istenilen fayda elde edilemeyeceği gibi, beklenmedik menfî tesirlerle de karşılaşılabilir.

Bazı bitkiler suya daldırılınca, kimisi kaynatılınca, kimisi de kurutulunca[1] etken maddesinden istifade edilebilir. Bazı bitkiler sürülerek, bazıları içilerek kullanılır. Bazısı hem içilebilir, hem sürülebilir. Kimisi kesinlikle içilmemelidir. Hâsılı hangi bitkiden nasıl faydalanılacağını bilmek gerekir.

-Bitkilerin uzun süre kaynatılması, etken maddenin tesirinin azalmasına sebep olabilir. Nâhoş tatta olanları bal ile tatlandırmak daha doğru bir yaklaşımdır.

-Sentetik ilâçlarla tedavinin ardından bitkisel ürünlerin kullanımı ile görülebilecek pek çok yan tesirin önüne geçilmesi ve tedavinin başarısının artırılması mümkündür. En önemli husus, bitkilerin hekim ya da uzman tavsiyesiyle hazırlanması gerektiğidir.

-Ne kadar çok bitki karıştırılırsa tesirin o kadar kuvvetli olacağı düşüncesi doğru değildir. Farklı bitkileri karıştırdıkça faydalı tesirler azalabilir veya yan tesirler artabilir.

-Şifalı bitkilerle tedavi olmak için sabırlı olunmalı, kısa vâdede netice beklenmemeli, işe yaramadığı düşüncesiyle tedavi yarıda bırakılmamalıdır.

Cenâb-ı Hakk’ın tabiatta şifâ olarak yarattığı bitkilerden sadece insanlar değil hayvanât dahî kendilerine ilham olunan bilgi ile istifade etmekte, hasta olduklarında yaralarına iyi gelen bitkiyi bularak onu yemekte veya yaralı uzuvlarına sürmektedirler.

Hakikaten dermansız derdin bulunmadığı şu dünyada, Allâh’ın bize bahşettiği akıl ile gerekli ilmi tahsil ederek Rabbimiz’in lutfettiği şifa kaynaklarını en doğru şekilde kullanmak için gayret göstermeli, tedavide insanlık tarihi kadar eski olan fitoterapi usûlünden de gerektiği gibi istifade etmeliyiz.

[1] Bitkilerin muhtevasındaki faydalı maddelerin kaybolmaması için gölgede kurutulmaları gerekmektedir.

Kaynak: Dr. Betül Nefise İNAL, Şebnem Dergisi, Mayıs 2022, Sayı:207

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.