Fazla vitamin kullanımı kansere bile neden olabilir!

Güçlü bir bağışıklık sistemi için vitaminler ve mineraller gibi mikro besin kaynaklarının yeterince tüketilmesinin gerekli olduğu yadsınamayacak bir gerçek. Hal böyle olunca yaklaşık iki yıldır içinde bulunduğumuz Covid-19 virüs pandemisi içinde insanlar çok fazla vitamin desteği ve gıda takviyesi kullanmaya başladı. Ancak uzun süreli yüksek doz vitamin kullanımı kimi zaman geri dönüşümü olmayan hasarlara neden olabilir. ABD'de yapılan bazı bilimsel araştırmalar da aşırı vitamin kullanımı ile ilerlemiş prostat kanseri arasında bağlantı olduğu da göstermektedir.

Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Ela Keskin, güçlü bir bağışıklık sistemi için vitaminlerin nasıl kullanılması gerektiğini anlatıyor.

Salgının başında hastalara yüksek dozlarda C vitamini, çinko, D vitamini takviyeleri verildi. Bu iki yıl içerisinde dünyanın dört bir yanındaki birçok araştırmacı, mikro besinlerin ve vitaminlerin bilinçli bir şekilde kullanıldığında, Covid-19 enfeksiyonunun seyrini hafifletip hafifletemeyeceğini, ciddi sonuçları ve hatta hastaların ölümünü önleyip önleyemeyeceğini yoğun şekilde araştırmalar yaptılar.

Viral enfeksiyon esnasında hem reaktif oksijen türlerinin arttığı ve bunların da viral çoğalmayı (replikasyonu) artırdığı hem de çeşitli vitamin, eser elementlere karşı gereksinimin arttığı bildirilmektedir. Yine A, B6, B12, C, D, E, ve folik asit gibi vitaminlerin; çinko, selenyum, magnezyum, bakır gibi eser elementlerin; ve omega-3 yağ asitlerinin bağışıklık sistemini desteklemede tamamlayıcı rol oynadıkları, bunların yetersiz alımlarının ise enfeksiyonlara karşı direncin azalmasına yol açtığı ileri sürülmekle beraber kanıta dayalı sonuçlar birkaçı dışında çoğu vitamin ve gıda takviyesi için tatmin edici değildir.

Covid 19 özelinde bakıldığında ise hakkında en çok araştırma yapılan vitamin D vitaminidir. Ama D Vitamininin dahi tam olarak Covid-19 salgının seyrinde yavaşlatıcı veya kötüye gidişi durdurucu bir etkisi olduğu net olarak gösterilememiştir. Ülkemizde D vitamini kullanımı son yıllarda halk tarafından çok benimsenmiş ve öyle ki kontrol dışı kullanım artmıştır. Bu nedenle yüksek dozlara bağlı entoksikasyonların görülmesi de seyrek değildir. D vitamini eksikliğinin bağışıklığı olumsuz etkilediği, yoğun bakımdaki hastalarda solunum yetmezliği riskini artırdığı ve yeterli D vitamini düzeyinin üst solunum yolu enfeksiyonlarından koruduğu gösterilmiştir.

D vitamin takviyesinin viral replikasyonu azalttığı yüksek dozlarının Covid enfeksiyonunda faydalı olabileceği ileri sürülmektedir. Ancak bunu kanıtlayan bilimsel çalışmalardaki sonuçlar halen net olarak ortaya konamamıştır. Pek çok çalışmada gösterilen bu yarar seçilen grupların heterojen gruplar olması nedeniyle daha homojen gruplarla çalışmalar yapılması gerektiğini göstermektedir.

Takviye edici gıda pazara büyüklüğü dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızla artmaktadır. Ülkemizde viral enfeksiyonlardan korunma ve tedavide A, B, C, D, E vitaminleri, çinko, selenyum, bakır, demir, magnezyum, omega -3, arı sütü, propolis, beta glukan, resveratrol, probiyotikler, polifenoller,, lactoferrin gibi preparatlar bağışıklığı kuvvetlendirdiği iddiası ile sunulmakta, yoğun ilgi görmekte ve de genellikle de reçetesiz olarak satılmaktadır. Fakat C, D vitaminleri dışında diğer vitamin ve mineraller ve gıda takviyeleri ile ilgili kanıt düzeyinde yeterli bilimsel klinik çalışma bulunmamaktadır.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ NASIL GÜÇLENDİRMELİYİZ?

Beslenme ihtiyaçlarınızı günlük doğal gıdalarla karşılamanızı tavsiye ediyoruz. Bu kesinlikle mümkün. Yapmamız gereken mevsim sebze ve meyvelerini dengeli bir şekilde tüketmek, günlük alınması gereken proteini hayvansal ve bitkisel gıdadan almak. Aşırı tatlı ve karbonhidrat içeren rafine gıdadan, paket gıdadan uzak durmak ve yeterli egzersiz ve spor yapmak.

Aşırı kilolu insanların oranının giderek artması, sağlıklı bir beslenmenin -mümkün olduğu halde- pratikte çoğu kez başarıyla uygulanamadığını gösteriyor. Obez insanlar şekerli içecekler, hazır yemekler ve tatlılar tüketmekte.

Bir süre sonra obez kişide şeker hastalığı ve yüksek tansiyon gibi hastalıklar da oluşabilir. Yetersiz ve dengesiz beslenme bağışıklık sistemini zayıflatırken, obezite, diyabet ve yüksek tansiyon gibi faktörler, şiddetli bir Covid seyrinin de yolunu açabilir.

VİTAMİN SEÇİMİ NASIL OLMALI?

Bugün için viral enfeksiyonlardaki bağışıklığın desteklenmesinde C ve D vitaminlerinin kullanılması ile ilgili çok sayıda klinik araştırma mevcut olup bu araştırmaların ışığında kullanılması önerilebilir. Çinko ile ilgili kanıtlar daha azdır. Omega 3 gibi gıda takviyelerinin ise özellikle viral enfeksiyon esnasındaki ağır akciğer enfeksiyonu durumlarında faydalı olabileceği bildirilmektedir. Diğer vitaminler ve gıda takviyelerinin faydalı olduğu ileri sürülmekle beraber kanıt düzeyleri yeterli değildir.

Enfeksiyon sırasında vitamin takviyesi gerekliliği kişinin beslenme durumuna göre irdelenip hekim önerisi ile yapılmalıdır. Kronik hastalığı olan ve yaşlı hastalarda vitamin takviyesi daha gerekli olabilirken normal sağlıklı bir erişkinde A ve D vitamini gibi yağda eriyen vitaminlerin yüksek doz alımları toksikasyonlarına neden olabilir. Vitamin desteği büyüme ve gelişme çağında, hamilelikte, ileri yaşlarda, kronik hastalığı olanlarda, alkolizmde eksikliği olduğu oranda verilmelidir.

YANLIŞ KULLANILAN TAKVİYELERİN VÜCUDA ZARARI NEDİR?

Sağlıklı bireylerin gıdalarına ek olarak vitamin almalarına gerek yoktur. Ancak kişinin vitamin eksikliği varsa isteğine bağlı olarak değil doktor kontrolünde ek vitaminleri alması gerekmektedir. Çünkü bilinçsizce tüketilen A vitamini karaciğer bozukluğuna; C vitamini, böbrek taşına ve mide rahatsızlıklarına yol açabilmektedir.

Gereksiz yere alınan A vitaminin fazlası vücutta birikip karaciğer zehirlenmesine yol açabilmektedir. D vitamininin fazlası ise kandaki kalsiyumun yüksek konsantrasyonda olmasına neden olabilir. Kalsiyumun fazlası böbrek taşına sebep olabilirken; yüksek miktardaki niasin (B3) sinir sisteminde, kandaki glukoz ve yağda uyuşturucu etkisi yaratabilmektedir. B6 vitamininin uzun süreli yüksek dozda alımı ise kimi zaman geri dönüşümü olmayan sinir hasarlarına neden olabilmektedir. ABD'de yapılan bir bazı bilimsel araştırmalar da aşırı vitamin kullanımı ile ilerlemiş prostat kanseri arasında bağlantı olduğu da gösterilmektedir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.