Fâsığın Haberini Tahkîk Edin!

Bugün dünyada ve ülkemizde yaşanan siyasi, sosyal, kültürel vb. hadiselerle ilgili haberlerin birçoğunu medyadan ediniyoruz. Ancak medyadan edindiğimiz haberler ne kadar doğru, bu araçlara nasıl güveneceğiz? Peygamber Efendimiz’in hayatından çağımıza ışık olacak medya okuryazarlığı dersi. 

Hicretin dokuzuncu senesinde Resûlullâh’ın Mustalikoğulları’na zekât toplamak için gönderdiği Velîd bin Ukbe, kendini karşılamak üzere toplanan kalabalığı görünce korktu, câhiliye döneminde onlarla arasındaki bir sürtüşme dolayısıyla kendisini öldüreceklerini sandı. Dönüp Medîne’ye geldi ve durumu Hazret-i Peygamber’e olduğundan farklı bir şekilde, yâni onlara iftirâ ederek anlattı:

“–Ey Allâh’ın Resûlü! Onlar dinlerinden dönmüşler. Zekât vermediler. Neredeyse beni de öldüreceklerdi.” dedi.

BİR HABER GELDİĞİNDE HEMEN HÜKÜM VERMEYİN!

Allâh Resûlü, Mustalikoğulları’na göndermek üzere askerî bir birlik hazırladı. Benî Mustalik bunu haber alınca, Velîd’i karşılamak üzere toplanan heyet, acele Medîne’ye geldi. Medîne’de, kendilerine gönderilmek üzere bulunan İslâm birliğiyle karşılaştılar. İşin aslı öğrenildi. Bu esnâda Cenâb-ı Hak, bütün mü’minlere herhangi bir hususta tahkîkat yapmadan hüküm vermemelerini ihtâr etmek üzere vahyini gönderdi:

“Ey îmân edenler! Eğer bir fâsık size herhangi bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın! Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişmân olursunuz. Hem bilin ki, içinizde Allâh’ın Rasûlü vardır. Şâyet O, pek çok işte size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allâh, size îmânı sevdirmiş ve onu sizin gönüllerinizde süslemiştir. Küfrü, fıskı ve isyânı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.” (el-Hucurât, 6-7)

Hazret-i Peygamber:

“–Ey Abbâd! Onlarla birlikte git! Zekâtlarını al! Mallarının en iyilerini seçip almaktan sakın!” buyurdu. Abbâd bin Bişr, Mustalikoğulları’nın yanında on gün kaldı. Onlara Kur’ân-ı Kerîm okuttu, İslâm’ı öğretti. (Ahmed, IV, 279; İbn-i Hişâm, III, 340-341; İbn-i Sa’d, II, 161)

Bâzen de menşei bir fâsık olan yanlış haber, ağızdan ağıza intikâl ede ede sonunda fâsık olmadığı muhakkak bulunan, belki biraz saf birine intikâl eder ve o da bu haberi iyi niyetle size kadar ulaştırmış olabilir. Bu durumda bilmelidir ki, söyleyen fâsık olmasa da asılsız rivâyete dayanan bir habere inanıp onu yaymak da mes’ûliyeti mûciptir. Çünkü haberin müsbet olması hâlinde bundan bir mahzur doğmasa da, menfîlikte kul hakkına tecâvüz ve gıybet gibi kebâire (büyük günahlara) sürüklenme tehlikesi vardır. Bu sebeple kavl-i mücerrede dayalı ve rivâyet yoluyla gelen menfî haberlere karşı dâimâ ihtiyatlı olmak lâzımdır.

Fâsık: (ﻓﺎﺳﻖ) i. ve sıf. (Ar. fisḳ “doğru yoldan sapmak, günah işlemek”ten fāsiḳ) Fısk u fucur sâhibi, şerîat hükümlerine uymayan günahkâr kimse. [Kubbealtı Lugati]

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hz. Muhammed Mustafa 2, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

SOSYAL MEDYA DİNDARLIĞI

Sosyal Medya Dindarlığı

SOSYAL MEDYA TERBİYESİ

Sosyal Medya Terbiyesi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.