Fahreddin Er-Razi Kimdir?

Fahreddin Er-Razi kimdir? Kelâm, felsefe, tefsir ve usûl-i fıkıh alanlarına dair çalışmalarıyla tanınan Eş‘arî âlimi; Fahreddin Er-Razi’nin hayatı ve eserleri.

Fahreddin Er-Razi, 6 Şubat 1149’da Büyük Selçuklu Devleti’nin başkenti olan Rey’de doğdu. Soyu Arap asıllı bir aileye dayanır. Şâfi ve Eş‘arî kaynaklarında “İmâm” unvanıyla anılır. Begavî’nin yanında yetişen ve kelâm ilmine dair Ġāyetü’l-merâm adlı eseriyle tanınan babası Ömer, Fahreddin’in ilk hocasıdır.

DÖNEMİN BİRÇOK ALİMİNDEN DERS ALDI

16 yaşında iken babasının vefatı üzerine Simnân’a giderek burada Kemâleddin es-Simnânî’nin derslerine devam etti. Bir süre sonra Rey’e döndü ve Mecdüddin el-Cîlî’den kelâm ve felsefe tahsil etti. Cîlî ile birlikte gittiği Merâga’da da ondan ders almaya devam etti. Üstün zekâsı ve azmi sayesinde kısa zamanda kendini yetiştirdi. İbn Rüşd el-Hafîd, Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Abdülkādir-i Geylânî, İzzeddin b. Abdüsselâm gibi meşhur âlimlerle çağdaş olan Fahreddin er-Râzî’nin üne kavuşmasında yaptığı ilmî seyahatlerin büyük payı vardır.

İLİM VE KÜLTÜR MERKEZLERİNİ GEZDİ

Cürcân, Tûs, Herat, Hârizm, Buhara, Semerkant, Hucend, Belh, Gazne ile diğer Hint beldeleri uğradığı belli başlı ilim ve kültür merkezleri arasında yer alır. Hârizm’de iken Mu‘tezilî âlimlerle yaptığı münazaralar sonunda bazı olayların çıkması üzerine orayı terk edip Rey’e dönmeye mecbur kaldı. Daha sonra medreselerinde, kendi eserleri olan el-Mebâḥis̱ü’l-Meşriḳıyye ve Şerḥu’l-İşârât gibi bazı eserlerinin okutulduğu Mâverâünnehir beldelerini dolaştı. İlk olarak Serahs’a uğradı ve orada meşhur tabip Abdurrahman b. Abdülkerim ile tanışıp dostluk kurdu. İbn Sînâ’nın el-Ḳānûn adlı eserini onun için şerhetti. İki oğlunu da varlıklı olan bu tabibin kızlarıyla evlendirdi. Serahs’tan Buhara’ya geçince burada Hanefî âlimlerinden Şerefüddin el-Mes‘ûdî, Radıyyüddin en-Nîsâbûrî ve Rükneddin el-Kazvînî ile fıkhî konularda, Nûreddin es-Sâbûnî ile itikadî meseleler üzerinde münazaralar yaptı ve büyük takdir topladı. Ayrıca Bâtınîler ve Kerrâmîler’le yaptığı tartışmalar da büyük yankılar uyandırdı.

SULTANLAR TARAFINDAN HİMAYE EDİLDİ

Râzî ziyaret ettiği beldelerin emîr ve sultanlarından iltifat ve ikram gördü. Horasan’da Alâeddin Tekiş ile oğlu Muhammed, Gur sultanları Gıyâseddin ve Şehâbeddin onun himayelerine mazhar olduğu siyaset adamlarındandır. İran, Türkistan, Afganistan ve Hindistan bölgesindeki bazı şehirleri dolaştıktan sonra 1203 yılında Herat’a yerleşti. Bazı müelliflerce, Râzî’nin Bağdat’a gittiği ve bilinmeyen bir sebeple işkence görmesi üzerine oradan Mısır’a geçtiği kaydedilirse de kaynaklarda bunu doğrulayan herhangi bir bilgi yoktur. Hayatının geri kalan kısmını Herat’ta geçirdi; bir yandan eserlerini telif ederken öte yandan sayıları 300’ü aşan talebe yetiştirdi. Hayatının ilk döneminde fakir olmasına rağmen son döneminde muhafızlar tarafından korunacak derecede büyük servete sahip oldu. Bunda sultanlardan gördüğü ikramlarla dünürü Abdurrahman b. Abdülkerîm’den oğullarına intikal eden mirasın büyük payı olduğu nakledilir. Râzî, 29 Mart 1210’da Herat’ta vefat etti ve Herat yakınlarındaki Muzdâhân köyü civarında defnedildi.

FAHREDDİN ER-RAZİ’NİN UĞRAŞTIĞI İLİMLER

Üstün zekâsı, güçlü hâfızası, etkili hitabetiyle tanınan Fahreddin er-Râzî; kelâm, fıkıh usulü, tefsir, Arap dili, felsefe, mantık, astronomi, tıp, matematik gibi çağının hemen bütün ilimlerini öğrenip bu alanlarda eserler vermiş çok yönlü bir âlimdir. Bundan dolayı “allâme” unvanıyla da anıldı. İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin eş-Şâmil’ini, İmam Gazâlî’nin el-Müstaṣfâ’sını ve Ebü’l-Hüseyin el-Basrî’nin el-Muʿtemed fî uṣûli’l-fıḳh’ını çocukken ezberlemesi güçlü hâfızasının delili olarak zikredilir. Eserleri ve talebeleri vasıtasıyla görüşleri yayıldı, tesirleri çağını aştı.

FAHREDDİN ER-RAZİ’NİN TALEBELERİ

Kutbüddin el-Mısrî, Zeynüddin el-Keşşî, Şerefeddin el-Herevî, Esîrüddin el-Ebherî, Tâceddin el-Urmevî, Sirâceddin el-Urmevî ve Şemseddin Hüsrevşâhî onun yetiştirdiği ünlü kişilerdendir. Soyundan gelenler içinde de âlimler yetişti. Cemâleddin Aksarâyî ve Musannifek bunlardandır. İyi bir hatip olduğu için her zümreden dinleyicileri vardı. Hitabeti sayesinde yaptığı münazaralarda başarı gösterdi ve ehl-i bid‘ata mensup pek çok kişinin Ehl-i sünnet’e intisap etmesini sağladı. Hıristiyanlarla da çeşitli tartışmalar yaptı. Fikrî mücadelelerini daha çok Mu‘tezile, Kerrâmiyye, Felâsife ve Bâtıniyye gruplarına karşı yürüttü. İyi bir hatip olduğu kadar hazırcevap oluşuyla da tanınır. Bâtıniyye’ye yönelttiği tenkitlerden rahatsız olan bir Bâtınî’nin, derslerini gizlice takip ederek yaptığı tenkitlerin ardından kendisine bıçağını gösterip onu ölümle tehdit etmesinden sonra eleştirilerini âniden kesmesi üzerine bunun sebebini soran öğrencilerine, “Bâtınîler’in burhân-ı kātı‘ları vardır” cevabını vermesi onun espri gücüne örnek teşkil eder. Genellikle akaidde Eş‘arî, fıkıhta Şâfi mezhebine bağlı olmakla birlikte bazı konularda mezhebine muhalefet edip Mu‘tezilî görüşleri benimsedi.

TEFSİR VE KELAM ALANINDA ÇOK ESER VERDİ

Dinî ilimler içinde Fahreddin Râzî’nin daha çok temayüz ettiği alanlar tefsir ve kelâm ilimleridir. Tefsirinde dirâyet metodunu başarıyla uygulamış ve kendisinden sonra gelen hemen bütün müfessirlere kaynak olmuştur. Kur’an’ı tefsir ederken döneminde mevcut bütün ilimlerden faydalanıp ilmî tefsir hareketine öncülük yaptı.

Fahreddin Râzî en çok kelâm alanında eser vermiştir. Ona göre kelâm bütün ilimlerin en şereflisidir. Zira Kur’ân-ı Kerîm başından sonuna kadar peygamberlerle kâfirler arasındaki itikadî mücadeleleri anlatır. İslâm akaidini kesin delillerle kanıtlayıp muhalif görüşleri reddetmeyi peygamber mesleği olarak gören Râzî, Eş‘ariyye’nin kelâm sistemini savundu. Felsefe, mantık, astronomi, tıp ve matematik konularında da eserler yazan Râzî ilimler tarihi araştırmalarına konu oldu. Râzî’nin tasavvufa ilgi duyduğu, bunda çoğunlukla Eş‘arî âlimlerinin tasavvufa meyletmiş olmalarının yanı sıra babasının da aynı yolu seçmesinin ve büyük çapta faydalandığı İmam Gazâlî’nin önemli tesiri olduğu belirtilmektedir.

FAHREDDİN ER-RAZİ’NİN ESERLERİ

Fahreddin Râzî’nin 200’ü aşkın eser yazdığı nakledilirse de bunlardan bir kısmının ona ait olmadığı tesbit edildi. Onun belli başlı eserleri şunlardır:

A) Kelâm.

1. el-Muḥaṣṣal. 2. el-Meṭâlibü’l-ʿâliye. 3. Kitâbü’l-Erbaʿîn fî uṣûli’d-dîn. 4. Esâsü’t-taḳdîs. 5. el-Meʿâlim. 6. Levâmiʿu’l-beyyinât. 7. İṣmetü’l-enbiyâ. 8. Nihâyetü’l-ʿuḳūl. 9. el-Mesâʾilü’l-ḫamsûn fî uṣûli’d-dîn (fî ʿilmi’l-kelâm). 10. İʿtiḳādâtü fırâḳi’l-müslimîn ve’l-müşrikîn. 11. Münâẓarât. 12. Ḫalḳu’l-Ḳurʾân beyne’l-Muʿtezile ve Ehli’s-sünne. 13. en-Nübüvvât ve mâ yeteʿalleḳu bihâ. 14. Münâẓara fi’r-red ʿale’n-naṣârâ. 15. el-Ḫalḳ ve’l-baʿs̱. 16. el-Każâʾ ve’l-ḳader. 17. Meṭâliʿu’l-îmân. 18. Şerḥu’r-rubâʿiyyât fî is̱bâti vâcibi’l-vücûd. 19. Ḥudûs̱ü’l-ʿâlem. 20. Zâd-ı Meʿâd. 21. Kitâbü’l-Îmân.

B) Felsefe ve Mantık.

1. el-Mebâḥis̱ü’l-Meşriḳıyye. 2. el-Mülaḫḫaṣ fi’l-ḥikme ve’l-manṭıḳ. 3. Şerḥu’l-İşârât ve’t-tenbîhât. 4. Lübâbü’l-İşârât. 5. Aḳsâmü’l-leẕẕât. 6. Taʿcîzü’l-felâsife. 7. Şerḥu ʿUyûni’l-ḥikme. 8. el-Âyâtü’l-beyyinât fi’l-manṭıḳ. 9. en-Nefs ve’r-rûḥ ve şerḥu ḳuvâhumâ. 10. el-Manṭıḳu’l-kebîr. 

C) Tefsir.

1. Mefâtîḥu’l-ġayb. et-Tefsîrü’l-kebîr diye de bilinir. Râzî’nin tefsire dair en önemli eseri olup otuz iki cilt halinde yayımlanmıştır. 2. Esrârü’l-Ḳurʾân. 3. Mefâtîḥu’l-ʿulûm. 4. Esrârü’t-tenzîl ve envârü’t-teʾvîl. 5. ʿAcâʾibü’l-Ḳurʾân.

D) Fıkıh ve Usûl-i Fıkıh.

1. el-Maḥṣûl. 2. el-Münteḫab fî uṣûli’l-fıḳh. 3. el-Burhânü’l-Bahâʾiyye. 4. el-Kâşif ʿan uṣûli’d-delâʾil.

E) Tıp, Astronomi, Matematik.

1. Câmiʿu’l-ʿulûm. 2. Şerḥu’l-Ḳānûn. 3. eṭ-Ṭıbbü’l-kebîr. 4. er-Ravżü’l-ʿarîz fî ʿilâci’l-marîż. 5. et-Teşrîḥ mine’r-reʾs ile’l-ḫalḳ. 6. el-Eşribe. 7. el-Aḥkâmü’l-ʿAlâʾiyye fi’l-aḥkâmi’s-semâviyye. 8. es-Sırrü’l-mektûm fî muḫâṭabeti’ş-şems ve’l-ḳamer ve’n-nücûm (es-Sırrü’l-mektûm fî ʿilmi’ṭ-ṭalâsım ve’n-nücûm) (Haydarâbâd, ts.). Eserin Râzî’ye aidiyeti tartışmalıdır. 9. er-Riyâżü’l-mûniḳa. 10. Risâle fî ʿilmiʾl-heyʾe. 11. Ḥadâʾiḳu’l-envâr fî ḥaḳāʾiḳi’l-esrâr. 12. Risâle fî ʿilmi’l-firâse.

F) Arap Dili ve Edebiyatı.

1. Nihâyetü’l-îcâz fî dirâyeti’l-iʿcâz. Kur’ân-ı Kerîm’in i‘câzını ispatlamak amacıyla yazılan eserde teşbih, mecaz, istiare, nazım, i‘câz gibi belâgat kaideleri üzerinde durulur. 2. Şerḥu Neḥci’l-belâġa. 3. el-Muḥarrer fi’n-naḥv. 4. Şerḥu Saḳṭı’z-zend. 5. Muḥaṣṣal fî şerḥi’l-Mufaṣṣal.

G) Biyografi.

1. Menâḳıbü’l-İmâmi’ş-Şâfiʿî. 2. eş-Şeceretü’l-mübâreke fi’l-ensâbi’ṭ-Ṭâlibiyye. 3. Feżâʾilü’l-aṣḥâb.

Kaynak: DİA

İslam ve İhsan

ORTAÇAĞ’A DAMGA VURMUŞ MÜSLÜMAN BİLİM ADAMLARI

Ortaçağ’a Damga Vurmuş Müslüman Bilim Adamları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.