
“Ey Rabbim! Kavmim Bu Kur’ân’ı Terk Etti” Uyarısı Bize Ne Söylüyor?
Kur’ân’dan uzak bir hayatın âhirette doğuracağı pişmanlık ve Nebevî şikâyetin mânâsı…
Kur’ân istikâmetinde bir hayat yaşamak, her mü’minin vazifesidir. Aksi hâlde âhirette Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şefâat-i uzmâsını beklerken O’nun bizden şikâyetçi olması da muhtemeldir.
“PEYGAMBER’İN ŞİKÂYET ETTİĞİ KAVİM OLMAMAK İÇİN…”
Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’in hilâfına bir hayat yaşayanlar hakkında âhirette Peygamber Efendimiz’in Rabbine şikâyette bulunacağı, âyet-i kerîmede şöyle bildirilmektedir:
“Peygamber der ki: Ey Rabbim! Kavmim bu Kur’ân’ı büsbütün terk etti.” (el-Furkân, 30)
İşte âhirette bu nebevî itâba dûçâr olmamak için O’na ümmet olmanın gerektirdiği şekilde Kur’ân-ı Kerîm’i mahrecine, tecvîdine riâyetle bol bol tilâvet etmek, derûnundaki mânâlara âşinâ olmak ve duygu derinliği içinde hassâsiyet ve muhabbetle tatbik etmeye gayret göstermek gerekir. Yani Gazâlî Hazretleri’nin tâbiriyle; “dil, okumalı; akıl, firâsetiyle tercüme ve tefekkür etmeli, kalp ise hazmedip ders almalıdır.” (Bkz. İhyâ, I, 816)
Ümmetinin Kur’ân-ı Kerîm ile nasıl ve ne kadar alâkadar olduğunun ve kendisinin bu hususta sorgulanacağının endişesi içerisinde olan Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de bu sebeple en çok Kur’ân talebeleri olan ashâb-ı suffe ile meşgul olurdu. Açlık ve yokluk zamanlarında bile karnına taş bağlayıp onlara Kur’ân tâlim ederdi.
Abdullah ibn-i Mes’ûd -radıyallâhu anh- ashâb-ı suffe talebesiydi. Orada Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in rahle-i tedrîsinde yetişti. Derdi ki:
“Bize Allah Rasûlü’nden öyle hâller in’ikâs etti ki boğazımızdan geçen lokmaların zikrini duyuyorduk.” (Buhârî, Menâkıb, 25)
Peygamber Efendimiz’in Kur’ân’ı tâlim hususundaki gayretini örnek alan sahâbe nesli de Medîne-i Münevvere’yi Kur’ân üstadlarıyla doldurdu.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 2, Erkam Yayınları
YORUMLAR