Elbisedeki Necasetin Hükmü ile İlgili Hadisler

Elbisedeki necasetin hükmü ile ilgili hadisler…

Ümmü Cahdar el-Amirî radıyallahu anha’dan:

O, Hz. Aişe radıyallahu anha’dan elbiseye bulaşan hayız kanından sordu. Aişe radıyallahu anha, Ben Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile bulunuyordum, üzerimizde iç gömleklerimiz vardı. Onun üzerine de elbisemizi atıp yattık. Sabah olunca Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu elbiseyi alıp giyindi ve çıkıp sabah namazını kıldı. Sonra oturdu. Bir zat:

Ey Allah’ın Rasûlü, şuraya bir damla kan bulaşmış, dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kanın yakınından tutup onu toplamış olarak bir erkek çocuğun elinde bana gönderdi ve bana şunu yıka, kurut, sonra bana gönder, buyurdu.

Derhal leğenimi getirttim. Onu yıkayıp kuruttum ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve selleme iade ettim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem öğle vakti gelince o kisve üzerinde idi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 142/388)

Hadisin Açıklaması

Masrura: Toplanmış, dürülmüş olarak demektir.

Hadis-i şerifte Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in elbisesinden pisliği temizlettirdiği bildirilmiş, fakat kirlenmiş elbise ile kıldığı namazı iade etti mi, etmedi mi bildirilmemiştir. Bu konuda ilim adamları ihtilaf ettiler. Hanefîlere göre namazı iade etmek gerekir Mâlikilere göre iade gerekmez. Şâfiî ve Ahmed bin Hanbel’e göre iki görüş bildirilmiştir. Bir görüşe göre namaz iade edilir. Bir görüşe göre iade edilmez, demişlerdir. (Bezlül Mechûd, c.3, s. 141)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KURUMUŞ NECASETİN ELBİSEYE DEĞMESİ İLE ELBİSE KİRLENMİŞ OLUR MU?

Kurumuş Necasetin Elbiseye Değmesi İle Elbise Kirlenmiş Olur mu?

ELBİSEYE BULAŞAN BEBEK KUSMUĞU NAMAZA MANİ MİDİR?

Elbiseye Bulaşan Bebek Kusmuğu Namaza Mani midir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.