Eğer Fakirlikten Korkarsanız…

İnançsız veyahut inkârcıların verdikleri sözlere güvenilebilir mi? Müslümanların en faziletlisi kimdir? Allah’ın mescidlerini madden ve manen imar edecek olanlar kimlerdir? Yüce Allah fakirlikten, yoksulluktan endişe eden müminleri nasıl teskin ediyor? Doç. Dr. Murat Kaya yazdı.

Allah Teâlâ kullarını daima görüp gözetmekte ve onlara her türlü lütuflarda bulunmaktadır. Yardımı her zaman onlarla beraberdir. Buna mukabil kulların da Allah’ın dini konusunda hassas davranmaları, emir ve yasaklarına titizlikle uymaları gerekir.

Mekkeli müşrikler Hz. İbrahim’in dinini bozmuşlar, hevâlarına göre bazı âdetler uydurmuşlardı. Kâbe’nin kudsiyetine inanıyor, hac ve umreyi bozdukları hâliyle yapmaya devam ediyorlardı. İnsanlar hac için toplandığında Mekke’nin etrafında panayırlar kuruluyor, ticaret ve kültürel faaliyetler canlı bir şekilde devam ediyordu. Hac ve umre için insanların Mekke’de toplanmaları ekonomik olarak Mekkelilere çok büyük menfaatler sağlıyordu. Müslümanlar Mekke’yi fethedince bu pazar onların eline geçti.

Bir yıl sonra hac mevsimi gelmiş Müslümanlar tam ekonominin nabzını tutmaya başlamışlardı ki Allah Teâlâ Tevbe sûresini indirdi. Müşriklere kesin bir uyarı vererek Allah ve Rasûlü’nün müşriklerden berî olduğunu bildirdi. Anlaşmasına riayet edenlere müddetleri bitinceye kadar, diğerlerine de dört ay mühlet tanıdı. Bu zaman dolunca savaş hâlinin başlayacağını bildirdi. Bununla birlikte Allah Teâlâ müşrikleri her fırsatta tevbe etmeye, namaz kılıp zekât vermeye çağırıyor, bunun kendi iyiliklerine olduğunu bildiriyor, mağfiret ve rahmet sahibi olduğunu vurguluyordu. Yüz çevirdiklerinde ise Allah’a asla zarar veremeyeceklerini ve elîm bir azaba müstahak olacaklarını hatırlatıyordu. Zira asıl maksat kulların kurtuluşa ermesi idi. Bu sebeple herhangi bir ihtiyacı için eman isteyen kimseye de eman veriliyor, Allah’ın kelâmını işitmesi sağlanıyordu. Sonunda inanmasa bile o geldiği yere emniyet içinde ulaştırılıyordu.

VERDİKLERİ SÖZE NASIL GÜVENİLEBİLİR Kİ?

İnançsızlara karşı bu kesin uyarı ve sert tavrın sebebi neydi acaba? Tevbe sûresindeki âyetlerde bunun cevabı açıkça verilmiştir: “Verdikleri söze nasıl güvenilebilir ki? Şayet size galip gelselerdi, yakınlık bağını da antlaşma hükümlerini de sizin için gözetmezlerdi. Onlar dilleriyle sizi memnun etmeye çalışıyorlar, fakat kalplerinden geçen çok farklı. Zaten onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” (Tevbe, 8)

- Allah’ın hakkını gözetmez, emirlerine riayet etmezler.

- Allah’ın âyetlerini basit dünya menfaati karşılığında satarlar.

- İnsanları Allah’ın hak yolundan alıkoymak için türlü türlü hileye başvurur, her alanda çalışmalar yaparlar. Müslümanlarla mücadele edenlere maddî mânevî yardım ederler.

- “Bir mümin hakkında ne yakınlık bağına ne de antlaşma hükümlerine riayet ederler; işte onlar böyle sınır tanımaz kimselerdir.” (Tevbe, 10)

Allah’ın rahmetine bakın ki her fırsatta tevbe kapısının açık olduğunu hatırlatarak kullarının kurtuluşunu ne kadar çok istediğini gösteriyor: “Ama tevbe ederlerse ve namazlarını kılıp zekâtlarını verirlerse, artık onlar sizin din kardeşlerinizdir” (Tevbe, 11) buyuruyor.

MÜSLÜMANLARIN EN FAZİLETLİSİ

Din kardeşliğine riayet etmek, hakkını yüce tutup yerine getirmek gerekir. Zira Müslümanların en faziletlisi İslâm kardeşliğinin haklarını en iyi şekilde yerine getiren ve bu bağı kuvvetlendiren kimsedir. Ancak inançsızlara karşı daima uyanık olmak gerekir. Müslümanlar samimi bir şekilde onlarla mücadele ederlerse Allah onların eliyle düşmanlarına ceza verir, onları rezil rüsva eder, kendilerine zafer nasib eder ve böylece zulme uğrayan bir kısım insanların gönlüne su serper. Kalplerindeki öfkeyi giderir ve dilediğine tevbe nasib eder. Dolayısıyla onlara devamlı tevbeyi hatırlatmalıdır. Bütün bunlar aynı zamanda mü’minlerin imtihanıdır. Allah yolunda mücadele edenler; Allah’ı, Peygamberini ve mü’minleri sırdaş edinenler kazanır.

ALLAH’IN MESCİDLERİNİ MADDEN VE MANEN İMAR EDECEK OLANLAR

İnkârcıların Allah’ın mescidlerini imar etmeleri mümkün değildir. Oraları madden ve manen imar edecek olanlar ancak Allah’a ve âhiret gününe iman eden namazı kılıp zekâtı veren, Allah’tan başka kimseden korkmayan ve O’nun yolunda cihâd eden mü’minlerdir. Dolayısıyla gayrimüslimleri Müslümanların kutsal mekânlarından uzak tutmak gerekir.

Nitekim Cenâb-ı Hak bu esasları bildirdikten sonra müşriklerin madden ve mânen pislik olduğunu bildirdi ve “Artık bu yıldan sonra Mescid-i Harâm’a yaklaşmasınlar” buyurdu. Bunun üzerine mü’minler biraz endişeye kapıldılar. Önceden müşrikler gelip ticaret yapıyor, Mekkeliler de bundan istifade ediyorlardı. Şimdi onlar gelmeyince acaba ticaret zarar görür mü diye düşünüyorlardı. Allah teâlâ “…Eğer yoksulluktan endişe ederseniz, unutmayınız ki Allah size -dilerse- kendi lütfuyla bolluk verir. Allah Alîm’dir, Hakîm’dir” buyurdu. (Tevbe, 18)

Allah’ın lütfu çok çeşitli yollarla geldi. Öncelikle bir sonraki âyetle daha önce alınmayan cizye ve haracı helal kıldı. Bu Müslümanların müşriklerle yaptıkları ticaretten kaybettikleri kâra bedel oldu. Ve bunun kaybı sebebiyle üzüldükleri ticarî kârdan daha hayırlı olduğunu anladılar.[1] Zira aydan aya, yıldan yıla aldıkları önemli bir gelir kaynağına sahip olmuşlardı.

“…EĞER YOKSULLUKTAN ENDİŞE EDERSENİZ”

İkinci yolu İkrime (r.a)’in şu açıklamasında görmekteyiz: Müşrikler Beytullah’a geliyorlar, yanlarında buğday ve diğer gıda maddelerinden getirip ticaret yapıyorlardı. Onların Beyt’e gelmesi yasaklanınca Müslümanlar “biz buğdayı, diğer gıdaları ve eşyayı nereden bulacağız?” diye endişelenmeye başladılar. Bunun üzerine Allah Teâlâ “…Eğer yoksulluktan endişe ederseniz, unutmayınız ki Allah size -dilerse- kendi lutfuyla bolluk verir” (Tevbe, 28) âyetini indirdi. Müşrikler aralarından ayrılınca Allah teâlâ hemen Müslümanların üzerlerine bol bol yağmur indirdi, berekete nâil oldular ve malları arttı.[2]

Şeytan da boş durmuyor mü’minlerin kalbine “Nereden azık temin edeceksiniz, artık müşriklerin buraya gelmesi yasaklandı, böylece size gelen kervanlar da kesilmiş oldu” diye vesvese veriyordu. Allah ise mü’minlere üçüncü bir kapı daha açtı. Ehl-i kitapla, yani Yahudi ve Hristiyanlarla savaşı emrederek onlardan gelen ganimetlerle mü’minleri zengin kıldı.[3]

Şeytan “Size Mekke’ye kervanlarıyla gelen insanlarla savaşmanız emredildi, bu durumda nasıl yaşayacaksınız?” diye vesvese verdikçe Allah Teâlâ “Bana itaat edin, emirlerimi uygulayın, Rasûlüme itaat edin, ben sizi lütfumdan zengin edeceğim” diye garanti veriyordu.[4]

Dördüncü olarak Allah bir takım kalpleri İslâm’a meylettirdi. Necid, Cüreş, Sanʻâ gibi önemli ticaret merkezleri Müslüman oldu. Kervanlarla Mekke’ye yiyecek ve eşya taşıdılar.[5] Artık Müslümanların rızkı necis müşriklerin eliyle değil, tertemiz imanlı eller vâsıtasıyla geliyordu.

Dipnotlar: [1] Taberânî, Müsnedü’ş-Şâmiyyîn, IV, 184-185/3067. [2]Bkz. Taberî, Câmiu’l-beyân, XI, 401; İbn Ebî Hâtim, Tefsîr, VI, 1777. [3] Taberî, XI, 400. [4] Taberî, XI, 402. [5] Mukâtil b. Süleyman, Tefsîr, II, 166.

Kaynak: Murat Kaya, Altınoluk Dergisi, Sayı: 454

İslam ve İhsan

YOKSULLUK NASIL BİR ŞEY?

Yoksulluk Nasıl Bir Şey?

FAKİRLİK VE ZENGİNLİK İMTİHANI

Fakirlik ve Zenginlik İmtihanı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.