Ef’âl-i Mükellefin Nedir? Görevleri Nelerdir?

Kısaca Ef’âl-i Mükellefîn nedir? Ef’âl-i Mükellefîn yaptığı işlerin hükümleri (görevleri) nelerdir?

“Ef’âl-i Mükellefîn” sekiz tanedir. Yani yapmış olduğumuz herhangi bir işin hükmü, bu sekiz kısımdan birine girer:

1- Farz: Dinimizde yapılması kesinlikle emredilen şeylere “farz” Farzın yapılmasında büyük sevap, terk edilmesinde ise büyük günah vardır. Farzı inkâr eden dinden çıkar. Farz ikiye ayrılır:

a- Farz-ı ayn: Her mükellefin bizzat kendisinin yapması gereken farzdır. Bir günde kılınan beş vakit namaz, Ramazan ayında tutulan oruç gibi… Me- selâ bir mükellef, başka bir mükellefin yerine namaz kılamaz, oruç tutamaz.

b- Farz-ı kifâye: Bazı mükelleflerin yapması ile diğerlerinin üzerinden düşen, yapma mecburiyeti kalkan farzdır. Cenâze namazı gibi. Meselâ bir Müslüman toplumda cenâze olduğu zaman, o cenâzenin namazını hiç kimse kılmazsa, o toplumun hepsi günahkâr Fakat birkaç kişinin kılması ile di- ğerlerinin üzerinden sorumluluk kalkar.

2- Vâcib: Farz kadar kesin bir delil ile sabit olmamakla birlikte dinimiz- de yapılması emredilen şeylere “vacib” Vâcibin yapılmasında büyük sevap, terk edilmesinde veya inkâr edilmesinde büyük günah vardır. Vitir na- mazı, bayram namazı kılmak, kurban kesmek gibi.

3- Sünnet: Farz ve vâcip olmadığı halde Peygamber Efendimiz’in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ibadet maksadı ile yaptığı şeylere “sünnet” Sünnet ikiye ayrılır:

a- Sünnet-i müekkede: Peygamber Efendimiz’in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- devamlı olarak yapıp çok az terk ettiği sünnetlerdir. Sabah namazının sünneti, teravih namazı

b- Sünnet-i gayri müekkede: Peygamber Efendimiz’in -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bazen yapıp bazen yapmadığı şeylerdir. İkindi ve yatsı namazlarının ilk sünnetleri gibi. Sünnetlerin yapılması, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sevgisinin kazanılmasına vesile olur, terk edilmesi ise sevgisini kazan- maya mani

4- Müstehap: Yapılmasında sevap olup terk edilmesinde günah olmayan işlere “Müstehap” Nâfile namaz kılmak gibi.

5- Mübah: Mükellefin yapıp yapmamasında sevap veya günah olmayan şeylere “mübah” Yemek, içmek ve uyumak gibi.

6- Haram: Dinimizde kesin olarak yasaklanan şeylere “haram” Ha- ramı işlemek büyük günahtır, inkâr eden ise dinden çıkar. Herhangi bir farz ibadeti terk etmek, zina yapmak, faiz yemek, kumar oynamak gibi.

7- Mekruh: Haram kadar kesin bir delil ile yasaklanmayıp, dinimizde ya- pılması istenmeyen şeyler “mekruh” Mekruh ikiye ayrılır:

8- Tahrîmen mekruh: “Harama yakın mekruh” Tahrîmen mek- ruhu işlemek ve inkâr etmek büyük günahtır. Vâcibi terk etmek gibi.

9- Tenzîhen mekruh: “Helâle yakın mekruh” Tenzîhen mekru- hu işlemek günah değildir, fakat dinimizce yapılmaması istenir. Bazı sünnet- leri terk etmek gibi.

10- Müfsid: Başlanılan bir ibadeti bozan şeylere “müfsid” Namazda gülmek, oruçlu iken bilerek bir şey yemek, içmek gibi…

11- Mendûb: Sevilen, yapılması uygun olan, işlenmesi teşvik edilen iş. Dinen yapılması iyi sayılmakla birlikte yapılmamasında sakınca olmayan ve Rasulullah (s.a.s)'ın bazan yapıp, bazan terkettiği işler. Buna; müstehap, nâfile, tatavvu ve ihsan adları da verilir. Farz, vacip ve sünnet-i müekkede dışında kılınan namazlar, tutulan oruçlar ve verilen sadakalar bu niteliktedir. Güzel bir iş sayıldığı için mendubu işleyen sevap alır, terkeden ceza görmez.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • merhaba! elinize sağlık çok güzel olmuş!

    Allah razı olsun. Gerçekten güzel bir sayfa olmuş. Yalnız mendup u da ilave edebilir misiniz?

    • eklenmiş okuya bilirsin

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.