Duhân Suresi 56. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Duhân Suresi 56. ayeti ne anlatıyor? Duhân Suresi 56. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Duhân Suresi 56. Ayetinin Arapçası:

لَا يَذُوقُونَ ف۪يهَا الْمَوْتَ اِلَّا الْمَوْتَةَ الْاُو۫لٰىۚ وَوَقٰيهُمْ عَذَابَ الْجَح۪يمِۙ

Duhân Suresi 56. Ayetinin Meali (Anlamı):

Dünyadaki ilk ölüm dışında artık orada bir daha ölüm tatmazlar. Allah onları kızgın alevli cehennem azabından da koruyacaktır.

Duhân Suresi 56. Ayetinin Tefsiri:

Cehennemliklerin acıklı durumları feci manzaralar halinde sunulduktan sonra, bunun karşısında durum daha iyi anlaşılsın diye cennetliklerin durumu arz edilir. Cennetliklere ihsan edilecek nimetler haber verilir:

Allah’tan korkup günahlardan sakınanlar, âhirette güvenli bir makam, emniyetli bir mekânda bulunacaklar. Kendilerine herhangi bir zararın ulaşma imkân ve ihtimali yoktur. Nitekim Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Cennet ehline denilecek ki, «Sizler burada hiç hasta olmayacak, daima sıhhatli kalacaksınız. Ölüm de yok, ebedi yaşayacaksınız. Sıkıntı duymayacak, hep huzur içinde olacaksınız. Yaşlanmayacak, hep genç kalacaksınız.»” (Müslim, Cennet 22)

Yine cennetlikler nimetlerle dolu cennetlerin, güzelliklerle dolu cennet bahçelerinin içinde; çeşmelerin, pınarların başlarında olacaklar. Alttan ince ipek ve üstten parlak atlastan lüks elbiseler giyecekler. Birbirine sadece sevgi ve muhabbet ızhar eden gönül dostları olacaklar; içinde hiç kinden, hasetten eser olmayan pürüzsüz ebedi dostluklar yaşanacak. Güzel gözlü, beyaz tenli cennet hûrileri ile evlendirilecekler. Canlarının çektiği her türlü meyvelerden yiyecekler. Dünyadan göçerken tattıkları ölümden sonra bir daha ebediyen ölüm azabı tatmayacaklar. Hem ebedi olarak cehennem azabından kurtulmuş olacaklardır. Şüphesiz ki en büyük başarı, en büyük mutluluk bu nimetlere erişebilmektir.

Nitekim Resûlullah (s.a.s.):

“İşlerinizde orta yolu tutun. Bilin ki, hiçbiriniz ameli sayesinde kurtuluşa eremez” buyurunca ashâb-ı kirâm:

“- Sen de mi kurtulamazsın ey Allah’ın Rasûlü?” diye sordular. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s.):

“- Evet, ben de kurtulamam. Şu kadar var ki, Allah merhametiyle beni bağışlarsa, o başka” buyurdu. (Müslim, Munafikîn 76, 78)

O yüzden:

Duhân Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Duhân Suresi 56. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.