Dövme Yaptırmak Caiz midir?

İslam'a göre dövme yaptırmanın hükmü nedir? Dövme yaptırmak günah mı? İşte cevapları...

DÖVME YAPTIRMAK CAİZ Mİ?

Ebû Hureyre -radıyallâhu anh- şöyle demiştir:

Hz. Ömer'e, döğme yapan bir kadın getirildi. Bunun üzerine Ömer orada hazır bulunan sahâbîlere:

— Sizlere Allah adıyla soruyorum: Döğme yapmak hakkında Peygamber -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem-'den kim birşey işitmişse, onu bize haber versin! dedi.

Ebû Hureyre dedi ki: Bunun üzerine ben ayağa kalktım da şöyle dedim:

— Ey Mü'minlerin Emîri! Ben bunun hakkında Peygamber'den işittim, dedim.

Ömer de ona:

— Ne işittin? dedi. Ebû Hureyre:

— Ben Peygamber -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem-'den işittim: "(Ey kadınlar!) Sizler döğme yapmayın ve döğme yaptırmak da istemeyin!" buyuruyordu, dedi. (Buhârî, Libâs, 87)

Abdullah ibn Ömer -radıyallâhu anh-: Peygamber -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem- saça ekleme yapan, ekleme yaptıran, döğme yapan ve döğme yaptıran kadınlara la'net etti, demiştir. (Buhârî, Libâs, 87)

Abdullah ibn Mes'ûd -radıyallâhu anh-:

Allah, döğme yapan, döğme yaptıran; yüzlerinin tüylerini yol­duran, güzellik için dişlerinin aralarını yontturup seyrekleştiren, Al­lah'ın yarattığını değiştiren kadınlara la'net etti. Ben niçin, Rasûlullah'ın la'net ettiği kimselere la'net etmeyecekmişim! O, Allah'ın Kitâbı'nda var! Demiştir. (Buhârî, Libâs, 87)

Rasulullah -Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem- Efendimiz dövme yapan ve yaptıranlara lânet etmiştir. Bu lanet, onun haram olduğuna delalet etmektedir. Dövme yapılan yer necis sayılır, çünkü orada kuru kan bulunmaktadır. Mümkünse vücudu yaralayarak da olsa onun izale edilmesi lazımdır. Azanın zarar görmesinden korkulursa olduğu gibi bırakılabilir. Bu durumda günahtan kurtulmak için sadece tevbe etmek kâfidir. Bu hususta erkek ile kadın aynı hükme tabidir. (Fethu’l-Bârî, X, 372)

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Lanetlemenin olduğu hadisin kaynağını verirseniz inanırım.

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.