Doğanın İncelik ve Güzelliğini Anlamak

Takvâ sahibi kullar, tefekkürde derinleşirler. Açan çiçeklerin, öten kuşların, meyveli ağaçların, hepsinin lisânına âşinâ olurlar. Onlardaki zarâfet, incelik ve güzelliği, rûhânî hayatlarına aksettirirler. Çiçekler gibi ince ruhlu, meyveli ağaçlar gibi ikram sahibi olurlar. İşte bunlar, Allâh’ın, Kur’ân-ı Kerîm’de senâ ettiği bahtiyar kimselerdir.

Cenâb-ı Hak, yeryüzünü en güzel şekilde döşemiş, insanların yaşamasına müsâit hâle getirmiştir. Orada geniş yollar ve geçitler yapmış, üzerinde yürümek için onu mûtedil ve elverişli bir vaziyette yaratmıştır.

Âyet-i kerîmelerde buyrulur:

O Rab ki, yeri sizin için bir döşek, göğü de (kubbemsi) bir tavan yaptı. Gökten su indirerek onunla, size gıdâ olsun diye (yerden) çeşitli mahsuller çıkardı. Artık bunu bile bile Allâh’a şirk koşmayın.” (el-Bakara, 22)

Biz yeryüzünü bir döşek, dağları da birer kazık yapmadık mı?” (en-Nebe, 6-7)

Yeryüzünü size boyun eğdiren O’dur. Şu hâlde yerin omuzlarında (üzerinde) dolaşın ve Allâh’ın rızkından yeyin! Sonunda dönüş ancak O’nadır.” (el-Mülk, 15)

Allah Teâlâ aziz kitabında yeryüzünden çok bahsetmiştir ki insanoğlu arzın hikmetleri üzerinde dikkatle düşünsün.

Arzın üstü dirilerin, içi ise ölülerin yeridir.

Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

Biz, yeryüzünü diriler ve ölüler için toplanma yeri yapmadık mı?” (el-Mürselât, 25-26)

Yer ölüyken ona dikkatle bak! Onun üzerine su indirildiğinde canlanır, gelişir ve yeşerir. Rengârenk bitkiler yetiştirir. İçinden muhtelif canlılar çıkar. Sonra Cenâb-ı Hakk’ın yeri kocaman dağlarla nasıl sağlamlaştırdığına dikkat et! Suları dağların altında nasıl depo etti? Pınarları fışkırtıp yeryüzünde ırmakları nasıl akıttı? Kupkuru taştan ve bulanık topraktan ince, tatlı ve tertemiz suyu nasıl çıkardı? O su ile her şeye nasıl hayat bahşetti? Onunla ağaç ve bitkilerin çeşitlerini, buğday, üzüm, yonca, zeytin, hurma, nar ve sayılmayacak kadar çok meyveleri nasıl çıkardı? Bu meyvelerin hepsi değişik şekilli, değişik renkli, değişik tat, sıfat ve kokuludur. Hepsinde ayrı bir güzellik, hepsinde ayrı bir meneviş… Bâzısı gıdâ bakımından diğerinden üstün... Hâlbuki hepsi bir su ile sulanmakta, bir topraktan çıkmaktadır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Tefekkür

CENAB-I HAKKIN NİMETLERİNE TEFEKKÜR ETMELİYİZ

YAŞADIĞIMIZ DÜNYA TEFEKKÜR DERSANESİDİR

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.