Dinini Satmak İfadesinden Ne Anlamalıyız? Dinini Satanlar Kimler?

Dinini satmak ifadesinden ne anlamalıyız? Dinini satanlar kimlerdir? Dini satmanın çeşitleri neler? Altınoluk dergisinde Süleyman Derin kaleme aldı...

Allah Teâlâ bizleri bu dünyaya imtihan için göndermiş, bizlerin iman ve salih amellerle tekrar cennete layık hale gelmemizi irade etmiştir. Peygamber Efendimiz bir hadisinde “dünya ahretin tarlasıdır” buyurmuşlardır. Dünya ancak ahiret hayatına yükselebileceğimiz bir merdiven yapıldığında kıymetlenir. Salih bir Müslüman tüm imkânlarını dini için seferber eder, canından ve malında harcayarak cennete ve cemalullaha kavuşur. Ne var ki imtihan için geldiğimiz şu dünyada bazen bunun tersi de olmakta, bazı gafil hatta hain kimseler dinlerini satarak karşılığında dünyalarını imar etmeye çalışmaktadırlar. Peygamber Efendimiz bu tür kimselerin dine vereceği zararı şu veciz hadis ile beyan etmiştir: “Koyun sürüsüne dalmış iki aç kurdun, sürüye vereceği zarar; kişinin mal ve mevki (servet ve şöhret) kazanma hırsının, dinine vereceği zarardan kesinlikle daha ağır değildir.” (Tirmizi, Zühd, 43)

Bu aç kurtlar özellikle ilim ve devlet ricali olursa onların dine olan zararı kat kat artar. Zira bu iki kesim ilahi ahkâmı değiştirmeye, unutturmaya, önemsizleştirmeye çalışmada daha çok imkâna sahiptir. Bu melun işi bilerek ve isteyerek yapanlar Allah muhafaza dinden çıkmış olurlar, bununla beraber menfaatleri uğruna ilâhî ahkâmı gizleyen din adamları da büyük bir cezadan kurtulamazlar. İmam Rabbani hayatında bu her iki kesim ile de amansız bir mücadeleye girişmiş, dini değiştirmek gayesi ile yola çıkan Ekber Şah ve onun “saray uleması” ile mücadele etmiş bu hususta hapislerde yatmıştır.  O ilminin gereğini yapıp İslam’ı savunurken, bir kısım ilim adamı kılığındaki aç kurtlar ise verdikleri yalan yanlış fetvalar ile “Din-i ilahi” denilen uyduruk dine payanda olmuşlardır. Bugün de bazı çevreler kendilerince başka bir “din-i ilahi” uyduramaya çalışmaktadırlar. Şeriatı olmayan, haram helal sınırları son derece geniş, her şeyin mübah olduğu bu uyduruk dinin mensubu sapkın güruha göre İslam’ın çoğu hükmü tarihseldir, yani faiz, tesettür, evlenme, boşanma, miras gibi konularda İslam’ın ahkâmı o zaman için geçerlidir, bugün bu konularda biz kendi keyfimize göre uygulamalar yapabiliriz!

VAZİFESİ İSLAM’IN DAHA İYİ YAŞANMASINA HİZMET ETMEK OLAN İLİM ERBABI

Vazifesi İslam’ın daha iyi yaşanmasına hizmet etmek olan ilim erbabını –yani günümüz ilahiyatçı ve akademisyenlerini- İmam Rabbani şöyle uyarır: “Ders ve fetva vermek, sadece Allah için yapılır makam-mevki, mal ve üstünlük şaibesinden uzak olursa fayda sağlar. Bunun alameti ise dün­yaya rağbet göstermeyip zühd sahibi olmaktır. Dünya sevgisinin eline esir düşen âlimler “dünyalık âlimler”dir. Bunlar aynı zamanda kötü âlimler olup insanların en şerlileri ve din hırsızlarıdır. Oysa onlar kendilerini dinin önderi ve halkın en üstünü kabul ederler…” (c.I, 33. M)

İmam Rabbani güzel dinimizi makam, mevki, şöhret sevdası ile satan ilim erbabını din hırsızı olarak kabul eder. Hırsızların en kötüsü dinlerinden çalarak gelecek kuşakları yanlış yönlendiren, dinimizi tahrip etmeye çalışan kimselerdir. İmam’a göre bu tür din tüccarlarının şeytanın ortakları olduğunu şu ayet beyan eder: “Şeytan onları etkisi altına almış ve onlara Allah’ı hatırla­mayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın taraftarlarıdır. Bilin ki, şeytanın taraftarları ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (Mücadele, 19)

İmam Rabbani bu tür sapkın tiplerin İslam’ı tahrip etme hususunda şeytan ile olan ortaklıklarını şöyle açıklar: “Büyüklerden biri şeytanı insanları saptırma tasasından uzak, bir kenarda otururken görür. Onun böyle ilgisiz biçimde oturma­sının nedenini sorar. Lanetli şeytan cevaben şöyle der: Zamanın kö­tü âlimleri işimde bana çok büyük destek sağladılar. Ve benim, yerime in­sanları saptırma işini kendileri üstlendiler. Böylece ben de işime karşı ka­yıtsız vaziyette oturuyorum!” Hakikaten şeriat işlerinde baş gösteren her zaaf ve İslam mil­letini üstün kılma konusunda gösterilen her kusur; daima kötü âlimlerin bereketsizliği ve niyetlerinin bozukluğu sebebiyle olmak­tadır.

DİNİNİ SATMANIN ÇEŞİTLERİ

Rabbimizin buyurduğu üzere dileyen iman eder dileyen de etmez, ama etmeyenlerin keyfi için dinin ahkâmı değiştirilemez. Abd, kul, Efendisinin iradesine uyan kimse demektir. Allah’a kul olan kendi nefsanî iradesini bırakır da Rabbinin iradesine uyar. Mevlana bu tür samimi kulları padişahın mülkünün en uzak noktasında askerlik yapan kahraman bir kale komutanına benzetir. Bu kahraman komutan düşmandan her tür rüşvet teklifini elinin tersiyle iter. Kaleyi satıp zengin olmak ve canını kurtarmak varken davasına sadık komutan bunun aksini yapar, canını verir de kalesini düşmana teslim etmez.

Dini satmanın başka bir çeşidi de menfaatimize uymadığında dinin ahkâmını görmezden gelmektir. İmam Rabbani bu hastalığı “yağlı lokma hastalığı olarak görür ve gerçek sûfîleri şöyle vasfeder: “(Gerçek sûfîler) de­ğerli bir şey dururken küçük şeylerle yetinmezler. Razı olunan de­ğerli bir şeyi terk edip de gazaba uğramış bir dünyalığa iltifat etmezler. Yağlı ve lezzetli lokmacıklar karşısında kendilerini satmaz­lar. Kulluktan aldıkları hazzı ince ve süslü elbiselere değişmezler. Bu saltanat tahtını mâsivâ ilgilerinin kir ve pislikleriyle kirletmeyi ar kabul ederler. Lât ve Uzzâ’yı, Hak Sübhânehû’nun mülküne or­tak etmekten sakınırlar ve bunu bir alçaklık addederler.” (Mektubat, c.I, 174. M)

DİNİNİ SATANLAR KİMLER?

Son zamanlarda dindar görünen nice insanlar İslam’ın miras, evlilik, boşanma, alış veriş gibi pek çok husustaki açık hükümlerini şahsi menfaatlerine uymadığı için göz ardı edebilmekte, Allah’ın değil de zamanın Lât ve Uzzâ’sı sayılabilecek olan dünyevi menfaatlerin peşinden gidebilmektedir. Hâlbuki samimi bir Müslüman Allah’ın hak olarak vermediği bir şeyi –velev ki kanunlar izin verse bile- başkasından hak olarak alamaz, Allah’ın haram kıldığı bir şeyi toplum hoş görse bile alıp yiyemez. Eğer böyle yaparsa aldığı menfaat kadar dini para ile satmış olur.

Son olarak, kötü niyetli âlimlere ilaveten, tarikat adına öne çıkıp da insanları kandıranlar da dini satarak geçinenler cümlesine girer. Gerçek Allah dostları kendilerinin ve ailelerinin masraflarından kısarak müritlerine, fakirlere harcarken, bunun aksine bu tür sufi geçinenler, insanların manevi duygularını istismar ederek dünyalık toplayabilmektedirler. Maalesef bu tür şahıslar İslam’a ve samimi sufilere en büyük zararı vermekte, maneviyat büyüklerine olan güveni sarsmaktadırlar.

Rabbim içinden geçtiğimiz şu zor zamanlarda, bize güzel dinimizi yaşamaya nasip etsin, nefsin ve şeytanın iğvası ile onu satmaktan hepimizi korusun. Âmin.

Kaynak: Sleyman Derin, Altınoluk Dergisi, 2021-Aralık, Sayı:419

İslam ve İhsan

DİNİNİ TEMİZ TUT

Dinini Temiz Tut

MÜSLÜMANIN GAYESİ ALLAH'IN DİNİNİ YÜCELTMEKTİR

Müslümanın Gayesi Allah'ın Dinini Yüceltmektir

İSLAM NEDİR?

İslam Nedir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.