Darağacında Şeytana Secde Eden Abid

Hayati inanç, Erkam Radyo’da “Darağacında şeytana secde eden âbid”in hikayesini anlattı.

ŞEYTANA SECDE EDEN ÂBİD: BARSİSA

İsrailoğullarından Âbid Barsisa, halk arasında sevilen ve sayılan bir kimse idi. Şeytan onu saptırmanın yollarını arıyordu. İblis, bir gün bütün avanesini topladı ve sordu:

“-Bu âbidi kim yoldan çıkarabilir? O sizi artık aciz bıraktı!”

Şeytanlardan bir ifrit dedi ki:

“-Onu ben fitneye düşürebilirim!”

Bunun üzerine İblis:

“-Haydi hemen işe başla.” dedi. O ifrit şeytan yola çıktı. İsrailoğulları hükümdarlarından birinin konağına girdi. Sultanın güzel bir kızı vardı. O kızı çıldırttı. Tabibler çaresiz kaldılar. Günün birinde o ifrit, insan süretinde geldi. Onlara şöyle dedi:

“-Eğer o kızın iyileşmesini istiyorsanız, Âbid Barsisa’ya götürün. Ona duâ eder, böylece iyileşir.”

Alıp Barsisa’ya götürdüler. Gerçekten genç kız hastalığından kurtuldu. Dönüp geldiler. Ancak bir süre sonra kız yine hastalandı. Bu defa insan kılığındaki ifrit onlara şöyle dedi:

“-Eğer onun tamamen iyileşmesini istiyorsanız, bırakın Barsisa’nın yanında birkaç gün kalsın!”

Kızı, Barsisa’nın yanına bırakıp döndüler.

Barsisa bir gün yemeğe oturduğu sırada, ifrit kızın cinnetini tazeledi. Her yanını açtırttı; ama Barsisa ondan yüz çevirdi. Bu iş böylece uzayıp gitti... Ancak, günün birinde Barsisa onun vücuduna baktı. Dayanamadı ve onunla zina etti.

Bunun üzerine ifrit ona geldi. Şöyle dedi:

“-Sen, bu yaptığın işten ötürü sultanın cezasından kurtulamayacaksın. Onu öldürmeli ve ibadethanene gömmelisin. Onu, sana sordukları zaman da “Eceli geldi, öldü!” dersin.”

Barsisa, kızı öldürdü ve gömdü. Gelip kızlarını sordukları zaman, onlara kızın öldüğünü haber verince, inandılar, dönüp gittiler.

Bu arada ifrit onlara geldi ve şöyle dedi:

“-Barsisa onunla zina etti. Duyulacağından korkunca da öldürdü!”

Bunun üzerine sultan adamları ile rahibin yanına geldi. Kızın mezarını açtılar, boğazlanmış olduğunu gördüler. Âbidi yakalayıp idam yerine götürdüler. Barsisa asılacağı sırada, ifrit geldi ve şöyle dedi:

-Sana bunları ben yaptım. Onu başkasının boğazladığını haber verip seni kurtaracağım. Onlar benim bu sözüme inanırlar. Eğer bana secde edersen bunu yaparım. Barsisa:

“-Bu haldeyken sana nasıl secde edeyim?” deyince, ifrit şöyle dedi:

“-Başınla bana imalı secde et, ona da razıyım!”

Barsisa, böylece şeytana secde etti ve imansız gitti.

İslam ve İhsan

ŞEYTANIN TUZAKLARI

Şeytanın Tuzakları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.