Cennetteki O Güzel Köşkler Kimler İçin?

Cennet nimetlerinden olan güzel köşkler kimler için hazırlanmıştır? Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) hadisi şerifte verdiği müjde...

Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-:

“Cennette öyle güzel köşkler vardır ki, bunlar hoş konuşan, yemek yediren ve herkes uykuda iken namaz kılanlar içindir.” (Tirmizî)

– “Amellerin en fazîletlisi, bir mü’minin ayıbını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyacını karşılamak sûretiyle onu sevindirmektir.” (Taberânî)

“Kıyâmet günü Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri bazı kullarına:

– Ey âdemoğlu, ben acıktım bana niçin yemek vermedin, diye sorar. O kul da:

– Sen âlemlerin Rabbisin, sana nasıl yemek verebilirdik?

Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri:

– Aç olan bir arkadaşın geldiğinde ona yemek vermedin. Eğer ona yemek verseydin, sanki bana yemek vermiş gibi sevap alırdın, buyurur.” (Müslim)

Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-:

– Yemek ziyâfetlerinizi güzel ahlâklı kişilere veriniz. Giyeceklerinizden vereceklerinizi de mü’min kişilere veriniz.”

HAYIRLARA ORTAK OLMAK

Abdülkâdir Geylânî -kuddise sirruh- buyurur:

Sen güzel ahlâklı ve takvâ sahibi birisine ikramda bulunduğun ve dünya işlerinde yardım ettiğin zaman, onun işleyeceği güzel amellerde kendisine ortak olursun. Bununla beraber, onun ecrinden de herhangi bir şey eksilmez. Ona ikramda bulunmakla maksadında kendisine yardım etmiş, yükünü hafifletmiş ve Allah yolundaki adımlarını hızlandırmış olursun...

Eğer yemek ikrâmını münâfık, mürâî ve Allah’ın emirlerine karşı gelen birisine yapar ve dünya işlerinde ona yardım edersen, bu takdirde onun kötü amellerine ortak olursun. Bununla beraber onun çekeceği cezadan herhangi bir şey eksilmez. Sen ona ikramda bulunmakla Allah’a isyân bâbında kendisine yardım etmiş olursun, dolayısıyla şerri de sana sıçrar.

Bir hadîs-i şerîfte buyurulmuştur ki:

“Davet olunmadığı sofraya giden fâsıktır ve yediği haramdır. Her hangi bir kimsenin ziyâretini, yemek zamanında -davet olmadığı hâlde- yapması caiz değildir.” Yemeği vaktinde hazırlayıp misâfirin önüne getirmelidir. Bekletmek muvâfık olmaz. Davetlilerden bir ikisi gecikmiş ise, sonradan yemeğe iştirak ederler. İkram edilen yemekler arasında et, bal yahut her hangi bir tatlı bulundurmalı, sirkeli yeşil salata da, tavsiye edilir. Sonra bütün yemekleri sofraya koymalı ki, misâfirler hepsini görsünler ve ona göre, yiyeceklerini bilsinler.

Rasûl-i Ekrem –sallallahu aleyhi ve sellem- efendimiz hazretleri şöyle buyurmuştur:

“Bismillah de sağ elinle ve önünden ye!” (Ömerbin Ebû Seleme)

“Yemek yediğiniz zaman Allah’ın adını yâdediniz. Eğer yemeğin evvelinde Besmeleyi unutur iseniz, evveli için de sonu için de ‘Bismillâh’ deyin.” (Ebû Dâvûd, Tirmizî)

 “Bir adam evine giderken, evine girdiğinde ve yemek yerken Allah’ı yâdederse, şeytan avânelerine: ‘Burada sizin için barınacak yer, yiyecek yemek yoktur’ der. Eğer o kimse evine girdiğinde Allah’ı zikretmeyecek olursa, şeytan avânesine ‘Barınacak yer buldunuz; eğer yemek yerken Allah’ı zikretmezse yiyecek yemek buldunuz’ der.”

Kaynak: Sâdık Dâna, Altınoluk Sohbetleri-2, s.141- Erkam Yayınları

 

İslam ve İhsan

CENNET NİMETLERİ

Cennet Nimetleri

HESAPSIZ VE AZAPSIZ CENNETE GİRECEK 70 BİN KİŞİ

Hesapsız ve Azapsız Cennete Girecek 70 Bin Kişi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.