Cemaat-i İslami Liderlerine İdam Cezası

Bangladeş Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, eski Cemaat-i İslami Partisi Genel Sekreter Yardımcısı İslam'ı idama mahkum etti.

Bangladeş hükümeti tarafından bağımsızlık savaşı sırasında işlenen suçların araştırılması için 2009'da kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, ATM Ezherül İslam'ı, hakkındaki 6 suçlamanın 5'inden suçlu buldu.

Emniyet güçlerinin Ezherül İslam'ın idam kararının açıklandığı mahkemenin çevresinde geniş güvenlik önlemleri aldığı bildirildi.

2012 yılında tutuklanana kadar Cemaat-i İslami Partisinin Genel Sekreter Yardımcılığını yapan Ezherül İslam, henüz üniversite öğrencisi olduğu bağımsızlık savaşı yıllarında Cemaat-i İslami'nin Rangpur bölgesi öğrenci kolu başkanlığını yapmıştı.

Ülkedeki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, 2012 yılına kadar ülkedeki en büyük Müslüman partisi olan Cemaat-i İslami'nin dokuz, Bangladeş Milliyetçi Partisi'nin de iki lideri hakkında iddianame hazırlamıştı.

MÜSLÜMANLAR İDAM EDİLİYOR

Mahkeme tarafından suçlu bulanan ve idam cezasına mahkum edilen ilk kişi, Cemaat-i İslami Partisi'nden Abul Kalam Azad olmuştu. Ülkeden ayrıldığı için gıyabında yargılanan Azad, ocak 2013'te idam cezasına çarptırılmıştı.

Partinin Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla, şubat 2013'te ömür boyu hapse mahkum edilmiş, cezası 17 eylül'de Temyiz Mahkemesi tarafından idama çevrilmişti. Molla, 12 aralık 2013'te cezası infaz edilen ilk Cemaat-i İslami lideri olmuştu. Mahkemenin 90 yıl hapse mahkum ettiği Cemaat-i İslami'nin 92 yaşındaki lideri Gulam Azzam da 23 ekim'de hapishanede ölmüştü. İdama mahkum edilen Muhammed Kamerüzzaman ise idam edilmeyi bekliyor.

Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, 29 Ekim'de Azzam'ın ardından partinin liderliğini üstlenen Motiur Rahman Nizami'yi, 2 kasım'da partinin Merkezi Yürütme Kurulu üyesi Mir Kasım Ali'yi, 24 kasım'da da partinin eski üyelerinden Mübarek Hüseyin'i idama mahkum etmişti.

Mahkeme, Avami Partisi'nin koalisyon ortaklarından Jatiya Partisi'nin eski liderlerinden ve eski devlet bakanlarından Seyid Muhammed Kayser'i de 23 aralık'ta idama mahkum etmişti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.