Cehennem Ateşinden Koruyan Amel

Samimi bir şekilde yapıldığı takdirde kulu cehennem ateşinden koruyan amel nedir? Allah (c.c) yolunda tam bir teslimiyet içinde yürüyen muttaki kullarının vasıfları nelerdir? Onlar nasıl amel ederler?

Cenâb-ı Hak, müttakîlerin vasıflarını sayarken:

وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

“…Kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allâh yolunda) infâk ederler.” (el-Bakara, 3) buyurmaktadır.

Allâh için vermenin umûmî ismi olan sadaka ve infâkın nev’i çoktur.

CEHENNEM ATEŞİNDEN KORUYAN AMEL

Sadaka ve infak, var olanın fazlasını vermekten başlar. Varlığı olmayan için ise, yarım hurma bile güzel bir infaktır. Verilişindeki ihlâs nisbetinde, kulu cehennem ateşinden muhâfaza eder.

Şefkat, merhamet ve bunların en tabiî netîcesi olan infâkın, her Müslümanın tabiat-i asliyesi hâline gelmesini arzu eden Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bu bakımdan her mü’mini zengin kabûl eder. Çünkü O, hadîs-i şerîflerinde, mü’minlerin yaptığı emr-i bi’l-ma’rûf, tekbîr, tevhîd, mazluma yardım, muzdaripleri tesellî, muhtaçların gönüllerini hoşnud etme, yollardaki eziyet verici şeyleri giderme, hasta ziyâreti ve hattâ yerine göre bir tebessüm gibi her türlü sâlih amelin birer sadaka hükmünde olduğunu bildirmiştir.

Bu itibarla asıl zenginlik, gönüldeki kanâat iledir. Herkes, kanâati kadar zengindir. Gönlü zengin kimselerin ise, bir tebessümü bile sadaka yerine geçer. Çünkü, gönül zengininin tebessümü, gönlündeki sevgi, huzur ve ferahlığı etrafına da aksettirir. Bu hâl, gerçekten ne kadar güzel bir infaktır. Bunun aksi olarak gönül fakiri olanları ise, hiçbir şey zenginleştiremez.

Demek ki hakîkî zenginlik, mal çokluğu ile değil, gönül tokluğu iledir. Gerçek mü’minler de, gönül zenginliği nîmetine sâhip olup, infakta bulunanlardır. İnfak, her mü’minin mükellef bulunduğu diğergâmlık ve hassâsiyetin kâmil bir tezâhürüdür.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi-3, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İNFAK NEDİR?

İnfak Nedir?

SADAKA NEDİR? SADAKA İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Sadaka Nedir? Sadaka İle İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.