'çanakkale Ruhu'nu Bugün Nasıl Yaşarız?

Ahmet Taşgetiren, bu ay Altınoluk Dergisi'nde "Çanakkale'den Çağımıza Ruh Nakli" başlıklı yazısında "Çanakkale ruhunu" anlatıyor.

Çanakkale bir ruhtur. Bir manadır. Bir idealdir.

Çanakkale’deki ruh nedir?

Vatandır.

Vatan nedir?

Bayraktır. Sancaktır.

Bayrak nedir, sancak nedir?

Hilaldir. Yıldızdır.

ÇANAKKALE İSLAM'DIR, ZAFERDİR, BAYRAKTIR

Bir hilal uğruna güneşlerin, ay parçası yiğitlerin canını sunmasıdır.

Hilal nedir?

İslam’dır.

Yıldız nedir?

Zaferdir.

Bayrak nedir?

Şehiddir.

Şehid nedir?

Feda oluştur. Şehadettir.

Şehadet nedir? Feda oluşun anlamı nedir?

Can adayıştır. Allah’a canı satmaktır cennet karşılığında. Canı Allah için vermektir.

ALLAH'TAN BAŞKA HİÇBİR ŞEYE BOYUN EĞMEME İRADESİ

Allah için ne demektir?

İla-yı kelimetullah demektir. Allah’ın isminin en yüce olduğunu haykırmaktır.

İla-yı kelimetullah ne demektir?

İnsanın ne için yaratıldığını idrak demektir. İnsan ahsen-i takvim kıvamında insan olsun demektir. İnsanın mükerrem varlık olabilmesi davası demektir. Erdem demektir. İnsanlığın Hazreti Muhammed (s.a.v.) gibi güzel insan olması demektir.

Çanakkale bir ruhtur, bir manadır, bir idealdir. Canı Allah için feda edebilme ruhudur. Vatandan yola çıkıp Muhammedî ahlâka gelmek demektir Çanakkale.

Vatanın İslam karakterinin korunması demektir. Müstevliler gelip vatanın Müslüman karakterini bozmasın demektir.

Çanakkale hürriyettir. Allah’tan başka hiçbir varlığa boyun eğmeme iradesidir.

Çanakkale topyekün bir direniştir. Milletin korunması için canını feda edebileceği değerler uğruna bıyığı terlememiş çocuklarını saçlarını kınalayarak cepheye göndermesidir.

ÇANAKKALE ANALARIN DUASIDIR

Çanakkale diriliktir. Şehid şehid diriliğin destanıdır. Her şehidle bin kere dirilmenin destanıdır.

Anaların duasıdır Çanakkale. Rabbin emanetine verilmiş, “Ya şehid ol ya gazi” diye uğurlanmış, evlatların boyunlarına takılmış hamaylıdır.

Eşlerin hasretidir, yavukluların elini yüreğine basmasıdır, evlatların yetimliğidir.

Ve bütün bunlara vatan için, bayrak için, Kur’an için, İslam için ila-yı kelimetullah için katlanılmasıdır. Bir Hilâl uğrunadır.

Çanakkale ümmettir. Bir yandan çalınan ümmettir, bir yandan çalınamayanı ile İslam vatanı için canını ortaya koyan ümmettir.

Çanakkale Yemendir, Trablusgarptır, Kahiredir, Bağdattır, İstanbul’dur, Bosna’dır, Kırcaalidir, Kayseridir, Diyarbakırdır.

Çanakkale Türktür, Kürttür, Boşnaktır, Çerkezdir, Araptır, Arnavuttur...

ÇANAKKALE BİLİNCİ

Çanakkale bir ruhtur.

10 bin, 20 bin, 50 bin, 100 bin değil, dile kolay, 250 bin canı feda ederek kurulan bir ruh – kalb – gönül – iman - cehd - cihad seddidir Çanakkale.

Çanakkale bir bilinçtir. “Kimi Hindu, kimi yamyam kimi bilmem ne bela...” olanı bilmektir.

Vatan’ın, Bayrağın üzerine geleni bilmektir.

Yamyam sürüsünün bu topraklara niçin geldiğini bilmektir.

“Medeniyyet denilen maskara mahluku görmektir” Çanakkale.

Çanakkale’de bir İslam vatanının üzerine gönderilen askerlerin yine Müslümanlar arasından devşirildiğini bilmektir Çanakkale bilinci.

Çanakkale her bir şehidin ruh dünyasını tanımaktır. Onlardan içimize fısıltılar taşımak için adeta bir rabıta-ı şehadet yapar gibi siperlere girmektir.

Çanakkale, Çanakkale toprağını “vatan alfabesi”nden yeniden okumaktır.

100 YIL SONRA ÇANAKKALE

Çanakkale vatan alfabesini aradan 100 yıl geçtikten ve alfabelerin üzerini müstevli hesapları bir buldozer gibi çiğnedikten sonra hala okuyabilip okuyamadığımıza yeniden bakmaktır.

Çanakkale, kulaklarımızın hala Binbaşı Lutfi Bey’in “Yetiş ey Muhammed kitâbın gidiyor!” feryadını duyup duyamadığına bakmaktır.

100 yıl sonra Çanakkale bir iç hesaplaşmadır.

“Biz kimiz?” sorusunu sormaktır.

Ümmetin darmadağınıklığını görmektir Çanakkale.

Çanakkale, 100 yıl sonra bile ümmetin Gazze’de, Şam’da, Bağdat’ta, Kahire’de, Bosna’da, Doğu Türkistan’da boğazlandığını yüreklerde hissetmektir.

Çanakkale’den sonra İslam vatanlarında daha kaç siper kazdığımızın, daha kaç şehid verdiğimizin ve Çanakkale savunmasının bitip bitmediğinin, farkında olmaktır.

Bir ruh nakli yaşamalıyız.

İçimizde Çanakkale ruhunu arama zamanıdır Çanakkale zamanları.

İnsan bir ruhla diri olur.

İçimizde hangi ruh dolaşıyorsa onun diriliğini yaşarız.

İçimizde elinde Kur’an, dilinde kelime-i şehadet, cennete koşar gibi şehadete koşan Mehmet mi var, ona seher vakitlerinde duaya duran Ayşe ana, Hatçe gelin ya da parmağında Mehmedinin nişan yüzüğünü taşıyan Zeyneb mi var?

Yoksa Coniler Hanslar mı?

VATANI NEREDE SAVUNUYORUZ?

İçimizde dışımızda kim ve ne var gerçekten?

Yiğitler kalkıp gelse100 yıl evvelinden, vatanı canları pahasına emanet ettikleri çocuklarını, kızlarını oğullarını, torunlarını tanırlar mı?

Kızları, oğulları, torunları, şehid düşen babalarını, dedelerini tanırlar mı?

Çanakkale bugün nerede?

Vatanı nerede savunuyoruz? Hangi siperde, hangi mevzide, hangi düşman silahına karşı?

Gelibolu’da gökten yerden yağan güllelere karşı mı, yoksa sokaklarımızı daha kötüsü yüreklerimizi vuran müstevli fırtınasına karşı mı?

Çanakkale, bütün geri çekilişlere karşı hala “Biz varız ve var olacağız!” iradesi ise o irade hala içimizde dipdiri duruyor mu? Çanakkale’yi o gün ayağında çarığı bile olmayan, bir kuru peksimetle gün geçiren vatanın çocukları ile savunduk, vatan savunması “az sonra öleceğini bilen insan” olarak sipere girenler tarafından yapılabiliyor, bizim yüreğimiz ne diyor o yiğitlerin hikayelerini okuduğumuzda?

Ve son soru: Çanakkale’den çağımıza ruh nakline hazır mıyız?

Kaynak: Ahmet Taşgetiren, Altınoluk Dergisi, Mart 2015, 349. Sayı

ÇANAKKALE SAVAŞI’NIN TARİHİ VE ÖNEMİ

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.