Bu Ayet Kime Hitap Ediyor?

Altınoluk Dergisi 356. sayısında "Bu ayet kime hitap ediyor?" sorusu ile Maide Suresi’nin 2’nci ayetini kapağına taşıyor. Bu soru çerçevesinde Müslüman bireyi kendini sorgulamaya davet ediyor, İslam toplumlarının hareket planını işaret ediyor.

Acaba birbirimizle ilişkilerimizde Kur’an’ın ölçülerine ne kadar riayet ediyoruz? Şöyle de soralım:

Kur’an’ı okurken oradaki ayetlerin bizim birbirimizle ilişkilerimiz için ölçü niteliği taşıdığının ne kadar farkındayız İlişkilerimizi düzenlerken en başta Kur’an’a, Rasulullah Efendimizin sözlerine uygulamalarına bakıyor muyuz? İlişki süreci içinde gerilimler vs. oluştuğunda “Hele bir de Kur’an’daki ölçülere bakalım?” gibi bir duraksama, yeniden düşünme payı ayırabiliyor muyuz?

Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) Yiğit adam güreşte rakibini yenen değildir, öfkelendiğinde öfkesini yenendir buyuruyor.

Buradaki yiğitlik neden? Çünkü öfke aklı gideriyor. Birisine öfkelendik mesela, acaba orada “Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe sevketmesin” şeklindeki ilahi uyarıyı hatırlayabilenimiz ne kadardır?

Altınoluk Dergisi bu sayıda kapağına “Bu ayet kime hitap ediyor?” sorusu koydu ve altına Maide Suresi’nin 2’nci ayeti içinde yer alan bir ilahi ikazı taşıdı:

Allah Teâlâ buyuruyor ki: “Birr (iyilik) ve takvada yardımlaşın. Günah ve düşmanlıkta değil.”

Bir, Kur’an ayetlerini Mekke müşriklerinin baktığı gibi “Esatirül evvelin- öncekilerin masalları” olarak okumak var, bir, hep bizim dışımızdakileri tanzim eden ölçüler olarak okumak var, bir de, tam bize hitap eden, tam bizi insan kılmak üzere gelen, Rabbimizin tam bizi Müslüman bir toplum haline getirmek için gönderdiği hayat nizamı olarak okumak var.

Bu ayet bize hitap ediyorsa – ki öyledir ve bizim öyle okumamız gerekir- o zaman, diyoruz ki, mü’minler olarak insan ilişkilerimize bakalım. Bir İslam toplumunun ana dokusu olarak iyilik ve takvada mı yardımlaşıyoruz, yoksa yine bir Müslüman toplumun mutlaka kendi bünyesinden arındırması gereken günah ve düşmanlıkta mı?

Bu ayet aslında Müslümanın önüne efradını cami, ağyarını mani bir İslam toplumu inşasının hareket planını koyuyor. Ayette bize denmiş oluyor ki:

-Ey mü’minler, gündeminize öncelikle iyiliği ve takvayı alın. Onları çoğaltın. Onlar hakim olsun ülke ikliminize. İslam toplumunun öz suyu odur. İslam toplumu olacaksanız iyilik ve takva toplumu olacaksınız. Başka yolu yok. Yine denmiş oluyor ki:

-Ey mü’minler, sakın günah toplumu olmayın. Düşmanlık toplumu olmayın. Günahın ve düşmanlıkların çoğaldığı bir toplum, İslam’ın toplumu olma özellikleri aşınmış toplumdur. İnsanların birbirine günah işlemeyi kolaylaştırdığı, günah zeminin beslendiği, onunla birlikte sevgileri çoğaltmak yerine düşmanlıkların çoğaltıldığı, düşmanlıkların beslendiği bir toplum, İslam’la arasına sürekli mesafe koyan bir toplumdur. Ayetten şunu da anlarız ki;

-İslam toplumuna iyilikler ve takva çoğaltıla çoğaltıla gidilir, günah ve düşmanlıkları çoğaltıla çoğaltıla da İslam toplumundan uzaklaşılır.

Bu ayet kime hitap ediyor? Tabii ki sana, bana, size, bize... Yüreklerimize... Dimağımıza...

- “Bugün bir yetimin başını okşayan var mı?” diye sorduğunda Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) aslında “Birri çoğalttınız mı? Sevgisizlikleri, düşmanlığı azalttınız mı?” diye sormuş olmuyor mu?

Malum, Allah’ın ayetleri okunduğunda gözleri ve kulakları kapatmamak da, “semi’na ve ata’na” demek de bir iman kıvamı gerektiriyor. Gelin şimdi yüreklerimizi böyle bir kıvam için takviye edelim.

ALTINOLUK'TA [EKİM 2015] NELER VAR?

Ahmet Taşgetiren, dosya konusu bağlamında “Bir Ayetle Çizilen Mü'min Şahsiyeti” başlıklı yazısı ile "Bu ayet kime hitap ediyor?" sorusunu cevaplandırıyor.altinoluk_dergisi.356-KAPAK

Altınoluk'ta bu sayı, Nureddin Yıldız Hocaefendi ile kapak konusu üzerine bir söyleşi yer alıyor. Nureddin Hoca, "takva onarımı yapmamız lazım. Bir iyilik bir şekilde yapılıyor. Bu binada aç varmış dedirtmiyor kimse. İki milyon mülteciye bakılıyor bu ülkede. Bu şükredilmesi gereken bir durum elhamdülillah." diyor.

Dergide yer alan bir diğer söyleşi ise bu yıl dâr-ı bekâya uğurladığımız Ömer Faruk Karabucak Efendi ile. Kendisi ile 9 yıl önce yapılan konuşma okuyucularla paylaşılıyor.

Dr. Adem Ergül, “Allah'ın Ayetleri Karşısında Kör ve Sağır Olmamak ” başlığında Müslümanlar olarak hangi safta olduğumuzu gündeme taşıyor.

Prof. Dr. Süleyman Derin, bu ay ki yazısında “Kötülükte Yardımlaşmayın” başlığında "8dini cemaatler içinde bulunanlar açıkça naslara aykırı yapılan işleri gördüklerinde bunları kabul etmemeli, günah ve kötülüklere yardımı olamamlıdır" diyor.

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, Hak Dostlarından Hikmetler başlığında "Hâlid-i Bağdâdi-3" başlıklı yazısında muhabbetin en büyük göstergesinin fedakârlık olduğunu dile getiriyor ve Rabbimiz'le muhabbetimizin test edildiği müstesna vakitleri bize işaret ediyor.

İsmail Lütfi Çakan, “Ümmet-i Muhammed'e Yönelik Sorumluluklarımız” başlığında ümmet olmanın bize yüklediği sorumlulukları özetliyor bu ay.

Altınoluk'ta yer alan diğer yazılar ise şöyle:

Neslihan Nur Türk, "Kıymetin Gâyen Kadardır!"

Prof. Dr. İrfan Gündüz, "Hikmet ve Gayret"

Doç. Dr. Kerim Buladı, "Kur'ân'da Lağv [Boş Söz]"

Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu, "Esad Erbili Hazretlerinin Oğlu Mehmed Ali Efendi-4"

Ali Rıza Temel, "İslam Adına Cinayet İşleyenler"

Cemal Nar, "İmtihan Başlamıştır"

Cafer Durmuş, "Bütün Hayırların Başı Ebeveyne Hürmet"

Mehmet Dinç, "Servetini Sevdğimiz Hayat"

Durmuş Koç, "Merhamet Çıtası"

İdris Arpat, "İnsanlığın Yüzakı"

Mustafa Eriş, "Medine'li Muhacir Abbas İbni Ubâde (r.a.)"

Hatice Yıldız, "Her An Dostu Yitirme Korkusu Yaşanmalı"

Beytullah Demircioğlu, "NATO" Tarafından Kurulmuş "Kürt Gladyosu" Ne İstiyor?

Ayrıntılı Bilgi: www.altinoluk.com

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.