Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Metintaş İkinci Doz Aşının Önemine Dikkati Çekti

Prof. Dr. Selma Metintaş, "Toplumumuzda ikinci doz aşıyla aşılanmada oran yüzde 60'a ulaşıncaya kadar kurallara uymak gerekir. Vaka sayısı kapanmanın verdiği sonuçtur." dedi.

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Selma Metintaş, aşıya ulaşabilmenin büyük bir şans olduğunu belirterek, "Bu şans çok çok iyi değerlendirilmelidir. Toplumumuzda ikinci doz aşıyla aşılanmada oran yüzde 60'a ulaşıncaya kadar kurallara uymak gerekir. Vaka sayısı kapanmanın verdiği sonuçtur. Aşılamada istenilen hızla gidilmediğinde vakaların yeniden artacağı kesindir." dedi.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Metintaş, AA muhabirine, salgın yayılmaya başladığında alınan tedbirlerle Kovid-19'un Türkiye'ye geç girmesinin sağlandığını anımsatarak, söz konusu zaman zarfında salgına karşı mücadele hazırlıklarının yapıldığını dile gerdi.

Metintaş, tıbbın başka hiçbir uygulamasıyla aşıyla korunabilir hastalıklarda elde edilmiş başarının sağlanamayacağını bildirdi.

Sağlık Bakanlığının uyguladığı düzenleme üzerinden aşı sırası gelenlerin hemen aşılanmasının hastalıkla mücadelede çok önemli olduğunu anlatan Metintaş, şunları kaydetti:

"Aşılandıktan sonra da bağışıklık hemen başlamadığından, hastalık da halen toplumda varlığını sürdürdüğü için korunmaya devam edilmesi önemlidir. Aşı olmayı reddetmek ile aşı olma konusunda tereddüttün olması farklı şeylerdir. Aşı tereddüdü, bireylerin aklına aşıyla ilgili gelen sorgulamalardır. Bu soruların her birisine gerçekte verilecek bilimsel cevaplar tatmin edici olur ve tereddüt aşılır. Aşıya ulaşabilmek büyük bir şanstır ve bu şans çok çok iyi değerlendirilmelidir. Toplumumuzda 2 doz aşıyla aşılanmada oran yüzde 60'a ulaşıncaya kadar kurallara uymak gerekir. Vaka sayısı kapanmanın verdiği sonuçtur. Aşılamada istenilen hızla gidilmediğinde vakaların yeniden artacağı kesindir. Tıpkı geçen yılda gördüğümüz gibi."

Prof. Dr. Selma Metintaş, maske zorunluluğunun kaldırılmasıyla ilgili bir öngörüde bulunmanın zor olduğuna dikkati çekerek, "Her şey bizlerin kurallara uymasına ve aşılamada istenilen düzeye gelebilmemizdedir. Bu düzey de toplumun en az yüzde 60'ının aşılanmasıdır. Eğer konu edildiği gibi 120 milyon doz aşı yaz aylarında temin edilip, uygulanabilirse, sonbaharda özlediğimiz günler gelebilir." diye konuştu.

"Bu dönemin avantajı elimizde aşının bulunması ve uygulanmasıdır"

Salgının ilk dalgası sonrası 2020'nin mayıs ayında vaka sayılarının önemli ölçüde azalması, iyileşenlerin sayısının hastalananların sayısını geçmiş olması sonucu normalleşme sürecine girildiğini hatırlatan Metintaş, şöyle devam etti:

"Normalleşme süreci kademeli olması gerekirken, toplumun hemen her kesiminde eskiye hızlı bir dönüş olmuş, normalleşmenin kurallarına uyulmamıştır. Sonuçta ikinci, ardından üçüncü dalga yaşanmıştır. Mayıs 2021'de büyük ölçüdeki kapanmanın ardından, yeniden bir açılma-normalleşme dönemine geçilmiştir. Bu dönemin avantajı elimizde aşının bulunması ve uygulanmasıdır. Aşıyla toplum bağışıklığı yükseldiğinde ancak o zaman salgın öncesi hayatımıza dönebileceğimiz açıktır. Aşılanma ve doğal bağışıklanma oranı toplumun yeterli çoğunluğunda oluşturulmadığı sürece hastalık toplumda yayılma durumunu sürdürecektir. Bu nedenle hepimiz maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarına hala ciddi biçimde uymak zorundayız. Kalabalık ve kapalı ortamlarda bulunmaktan kaçınmalı, başka insanlarla aramızda 2 metre mesafe olması kuralına dikkatle uymalıyız."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.