Beni Nadir Yahudileri Neden Sürgün Edildiler?

Beni Nadir neden sürüldü? Beni Nadir Yahudileri nerelere sürgün edildiler? Beni Nadir Yahudilerinin sürülmesi hadisesi.

Yahudilerle yapılan muâhedenin bir maddesinde, mal ve can emniyeti mukâbilinde ve ge­rektiğinde maddî yardımda bulunmak zikrolunuyordu. Âmir Oğulları’nın ihâneti neticesinde meydana gelen Bi’r-i Maûne fâciasından sağ kurtulup Medi­ne’ye gelmekte olan Amr ibn-i Ümeyye ed-Damrî, Âmir Oğulları’ndan iki kişiye rastlamış, şehit olan arkadaşlarının intikâmını almak maksadıyla uykudayken onları öldürmüştü. Medîne’ye geldiğinde bunu Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’e haber verdi. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):

“‒Hatâ etmişsin! Onlar benden ahd ve emân almışlardı” buyurdular.

PEYGAMBERİMİZE SUİKAST GİRİŞİMİ

Şimdi bu iki kişinin diyeti ödenecekti. Anlaşma gereğince Nadîr Oğulları’na gidilmiş yardım etmeleri söylenmişti. Rasûlullah (s.a.v)’in yanında Ebûbekir, Ömer, Alî, Zübeyr, Talha, Sa’d İbn-i Muâz, Sa’d ibn-i Ubâde, Üseyd ibn-i Hudayr (r.a) vardı. Nadîr Oğulları, “Tamam, yar­dım ederiz” dediler. Sonra birer birer Nebî (s.a.v) Efendimiz’in yanından ayrıldılar. Hemen bir sûikast tertip ederek, bir evin duvarının dibinde oturmakta olan Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in üzerine yukarıdan büyük bir taş bırakmayı planladılar. Cibril (a.s) bunu Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’e haber verdi.

Başka suikast planları da vardı. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini unutmayın! Hani bir topluluk size el uzatmaya yeltenmişti de Allah, onların ellerini sizden çekmişti. Allah’tan korkun ve mü’minler yalnızca Allah’a tevekkül etsinler!” (el-Mâide, 11)

Âyet-i kerimede bahsedilen ve şükredilmesi gereken nimet, Allah Teâlâ’nın Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i ve ashabını Benî Nadîr Yahudilerin tuzağından kurtarmasıdır.[1]

Bunun yanında devamlı Kureyş’i gizli gizli kışkırtıyor, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’le harbe teşvik ediyor ve Medîne’nin zayıf noktalarını onlara haber veriyorlardı.

BENİ NADİR YAHUDİLERİ NERELERE SÜRGÜN EDİLDİLER?

Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v), Nadîr Oğulları’na on gün içinde Medine’yi terk etmelerini emrettiler. Onlar evvelâ bunu kabul eder göründüler. Sonra münâfıkların ve Ku­rayza Oğulları’nın yardım vaadlerinden cesaretlenip Medine’den çıkmamaya yel­tendiler. Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz onlara harp ilân ederek kalelerini muhasara etti. Ertesi gün onları bırakıp Benî Kurayza üzerine yürüyüp aradaki muâhedeyi yeniledi ve tekrar Benî Nadîr üzerine geldi. On beş veya yirmi beş günlük muhâsaradan sonra bunalıp emân dile­diler. Develerinin taşıyabileceği kadar eşyâ ile Medîne’den çıkıp gitmelerine müsâade edil­di. Elli zırh, elli miğfer ve üç yüz kırk kılıç bıraktılar. Hüzün ve teessürlerini gizlemek için defler çalıp, teğannîde bulunarak Medine’nin içinden geçip gittiler. Bir kısmı Şam’a, bir kısmı da Filistin’de Erîha’ya yerleştiler. İleri gelenleri ise Hayber’de kaldılar.

Beni Nadir’den iki kişi Müslüman oldu: Yâmîn ibn-i Ömer ibn-i Kaʻb ile Ebû Sa’d ibn-i Vehb (r.a).

Hz. Ömer (r.a) şöyle buyurur:

“Beni Nadir malları, Allah Teâlâ’nın Rasûlü’ne fey olarak tahsis ettiği şeylerdendir. Bunlar müslümanların at sürerek, deveye binerek (harp ile) elde et­tikleri ganimetlerden değildi. Bu sebeple hu­sûsî olarak Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e âit olmuşlardı.[2] Allah Rasûlü âilesinin bir senelik nafakasını bunlardan harcar, geri kalanıyla Allah yolunda cihâda hazırlık yaparak silâh ve at satın alırdı.” (Buhârî, Cihâd, 80, Tefsîr, 59; Müslim, Cihâd, 49)

Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) Nadîr Oğulları’nın arazilerini Muhâcirlere taksîm ettiler. Ensâr’dan sadece muhtaç olan iki kişiye verdiler. (Ebû Dâvud, Harâc, 18-19/2971; Abdü’r-Razzâk, Musannef, V, 358-361)

BENİ NADİR YAHUDİLERİ NE ZAMAN SÜRGÜN EDİLDİLER?

Bu hâdise, Bedir Vak’ası’ndan 5 ay sonra ve Uhud harbinden önce olmuştur. İbn-i İshâk, Uhud’dan sonra olduğunu söyler. Cenâb-ı hak bu hâdiseyle alâkalı olarak şöyle buyurur:

“Ehl-i Kitap’tan inkâr edenleri, ilk sürgünde diyarlarından çıkaran O’dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin kendilerini Allah’tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah onlara hiç beklemedikleri yerden bastırdı ve kalplerine korku saldı; öyle ki evlerini hem kendi elleriyle, hem de mü’minlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın!

Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette onları dünyada (başka şekilde) cezalandıracaktı. Âhirette de onlar için Cehennem azabı vardır. Bu, onların Allah’a ve Rasûlü’ne karşı gelmelerinden dolayıdır. Kim Allah’a karşı gelirse bilsin ki Allah’ın cezalandırması çetindir.” (el-Haşr, 2-4)

 İbn-i Ömer (r.a) şöyle buyurur:

“Rasûlullah Efendimiz’e karşı (ön­ce) Nadîr Oğulları, (sonra) Kurayza Oğulları harb açtılar. Bunun üze­rine Rasûlullah Nadîr Oğulları’nı yerlerinden sürüp çıkardılar. Kurayza Oğulları’nı ise yurtlarında bıraktılar ve onlara lütufta bulundular. Nihayet Kurayza da (ahdini bozarak) harp etti. Rasûlullah de onların erkeklerini öldürdüler; kadınlarını, çocuklarını ve mallarını Müslümanlar arasında taksim ettiler. Ancak onlardan bazıları Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’e katıldılar, Allah Rasûlü onlara emân verdiler, onlar da Müslüman oldular. Bu sûretle Rasûlullah, Medîne Yahûdîlerinin hepsini Medine’den sürgün etti. Bunlar Abdullah bin Selâm’ın kabilesi olan Kaynukâ Oğulları, Beni Hârise Yahûdîleri ve diğer Medîneli Yahûdîlerdir.” (Buhârî, Meğâzî, 14)

İbn-i Ömer (r.a) şöyle buyurur:

“Rasûlullah muhâsara esnâsında Nadîr Oğulları’nın hurma ağaçlarını (harp gereği) yaktırdılar ve kestirdiler. Burası Büveyre mevkii idi. Bunun üzerine şu âyet-i kerime nâzil oldu:

“Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya olduğu gibi bırakmanız hep Allah’ın izniyledir ve O’nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir.” (el-Haşr, 5) (Buhârî, Meğâzî, 14)

Düşmana zarar verecekse, harp îcâbı her nevi yaş ağacın yakılıp kesilmesi mübâhtır. Yahudiler muâhede hükümlerine hürmet etmediler. Medîne’de yayılan İslâm’ın nüfûzunun kendi nüfuzlarını gidereceğini anlayarak, Kureyş tarafını tuttular. Başta en cengâver olan Kaynukâ Oğulları olmak üzere, bunların birer birer cezâları verildi.

Enes ibn-i Mâlik (r.a) şöyle demiştir:

“Ensâr’dan olan kimse kendi hurmalığından bazı hurma ağaçlarını Nebî Efendimiz’e tahsis ederdi. Kurayza ve Nadîr fethedilinceye kadar bu hâl böyle devam etti. Bundan sonra herkesin hurma ağacı kendine iâde edildi.” (Buhârî, Meğâzî, 14)

Bu sürgün, Yahûdilerle münâfıkların gözünü korkuttu. Kurayza, Müslümanlarla yaptıkları muâhedeyi, bu kuşatma esnâsında yeniledi.

Nadîr Oğulları, gittikleri yerlerden Kureyş’i ve diğer kabileleri Müslümanlara karşı kışkırtmaya ve onlara yardıma devam ettiler. Hendek Gazvesi’nde Medîne’ye hücum eden kabilelere onların da tesiri vardı.

Dipnotlar:

[1] Taberî, Tefsîr, X, 101-102, 104; Beğavî, Meâlimü’t-Tenzîl, III, 28. [2] el-Haşr, 6-10.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Siyer-i Nebi.

İslam ve İhsan

BENİ NADİR YAHUDİLERİNİN HAİN PLANI

Beni Nadir Yahudilerinin Hain Planı

YAHUDİLER İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Yahudiler İle İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.