Bayrama Buruk Hazırlanıyorlar

Ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınan Suriyeliler, dini bayramları vatanlarından uzakta geçirmenin burukluğunu Türk halkının desteğiyle unutmaya çalışıyor.

Suriye'de 6 yıldır yaşanan iç savaşta binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan da başta Türkiye olmak üzere farklı ülkelere göç etmek zorunda kaldı. Türkiye'de 253 bini aşan Suriyeli, çadır kent ve konteyner kentlerde, 3 milyona yakın Suriyeli ise farklı kentlerde kendi imkanlarıyla yaşadıkları evlerinde Kurban Bayramı'nı kutlamaya hazırlanıyor.

Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde yaklaşık 30 bin sığınmacının yaşadığı Süleyman Şah Konaklama Tesisi'nde kalan Suriyeliler, bir bayramı daha evlerinden ve sevdiklerinden ayrı olmanın burukluğunu yaşıyor.

Suriyeli Halaf Hammud, vatanından uzakta olmasına rağmen artık kendisini gurbette hissetmediğini belirterek, Türk kardeşleriyle bayram kutlayacak olmalarının kendilerini üzmediğini söyledi.

TÜRKİYE BİZİ KENDİ EVİNDE MİSAFİR ETTİ

Suriye ve diğer bölgelerdeki yakınlarından uzakta olmalarının bayramı biraz buruk hale getirdiğini ifade eden Hammud, şöyle konuştu:

"Türkiye'de bayram geçirmeye alıştık artık. Türkiye bizlere her türlü imkanları sağlıyor. Eğitimden, sağlığa, güvenliğimizden tüm ihtiyaçlarımızı temin ederek bizimle olduklarını gösteriyorlar. Diğer İslam ülkeleri bize gerekli desteği sağlamadı ancak Türkiye iki elini açarak bizleri kendi evinde misafir etti."

Türkiye'deki ilk bayramda ülkelerine dönme umudu taşıdıklarını aktaran Hammud, "Türkiye'deki ilk bayramlarımızda ülkemizde çözüm olur ve gideriz diye tahmin ediyorduk. Ancak aradan geçen yıllara rağmen Suriye'de bir çözüm bulunamadığı için bayramı Türkiye'de kutlamaya alıştık. Türkiye, bize çok iyi davranıp her türlü imkanı sunuyor ve bize evimizde olduğumuzu hissettirmeye çalışıyor. Tüm Türk yetkililerine ve halkına teşekkür ediyorum." dedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.