Kabe’de Buruk Teravih

Koronavirüs salgını gölgesinde başlayan Ramazan’ın ilk teravihi de buruk geçti, saflar boş kaldı. İslam dünyasının en faziletli 3 mescidi Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa’da ilk teravih namazı koronavirüs nedeniyle az sayıda kişiyle kılındı.

Dünya koronavirüs salgını ile mücadele devam ederken gelen Ramazan ayı, manevi iklimimize şifa oldu. Ancak salgın nedeniyle cemaatle namazlara verilen ara nedeniyle cami ve mescitler boş kaldı. İslam dünyasının 3 önemli mescidinde Mekke’deki Mêscid-i Haram, Medine’deki Mecsid-i Nebevi ve Kudüs’teki Mescid-i Aksa’da da çok az kişinin katılımıyla ilk teravih kılındı.

KABE’DE İLK TERAVİH

Mescid-i Haram ile Mescid-i Nebevi’de kılınan ilk teravih namazına, salgınla mücadele kapsamında alınan tedbirler sebebiyle Harameyn işlerinde görev alan memurlar, dezenfekte çalışmalarını gerçekleştiren kişiler ve diğer görevliler katıldı.

Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’da İslami Vakıflar Dairesindeki çalışanlar salgına karşı sosyal mesafe kurallarına uyarak Ramazan’ın ilk teravih namazını kıldı. Mescid-i Aksa’nın diğer alanları ise tamamen boş kaldı.

ALLAH’IN KAPILARI KAPATILMADI

Mescid-i Aksa Müdürü Şeyh Ömer el-Kisvani yaptığı açıklamada, 22 Mart’ta korona virüs nedeniyle Mescid-i Aksa’nın kapatıldığını ancak ezan ve namazlara Mescid-i Aksa’daki çalışanlar tarafından devam edildiğini söyledi. Ramazan ayında da Mescid-i Aksa’daki çalışanlar tarafından teravih namazlarının kılınacağını belirten Kisvani, Filistinlileri evlerinde namaz kılmaya çağırarak, “Camiler kapalı ama Allah’ın kapıları kapatılmadı. Evlerde namazınızı kılın ve bu salgından kurtulmak için dua edin” dedi. Kudüs İslami Vakıflar Konseyi, geçen haftada Korona virüs nedeniyle Mescid-i Aksa’nın Ramazan’da da ibadete açılmayacağını duyurmuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.