Babasını İkaz Eden Mücahide Kız

Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve evlenmek isteyen sahabi arasında yaşanan ibretlik hadise...

Sa’d el-Esved adındaki bir sahâbî, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e geldi ve şöyle sordu:

–Yâ Rasûlâllah! Siyahlığım ve yüzümün çirkinliği, cennete girmeme mâni olur mu?

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurdu:

–Hayır, mâni değildir. Nefsim kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, sen Rabbin -azze ve celle-’den sakındıkça ve Rasûlü’nün Allah’tan getirdiği şeylere îmân ettikçe, renginin siyah oluşu ve yüzünün çirkin oluşu cennete girmene mâni değildir.

Buna karşılık o kimse şöyle dedi:

–Muhakkak ki ben, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Hazret-i Muhammed’in Allâh’ın kulu ve elçisi olduğuna îmân ettim. Öyle ise benim için ne vardır?

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle sordu:

–Senden başkası için ne varsa senin için de o vardır. Mükâfat olarak da, ceza olarak da başkası için ne varsa, senin için de o vardır. Sen onların kardeşisin.

Sa’d dedi ki:

–Yâ Rasûlâllah! Sizin meclisinizde bulunan ve bulunmayanların çoğundan evlenmek için kız istedim. Siyah tenli olduğum ve yüzümün çirkin olmasından dolayı bana kız vermediler. Hâlbuki ben, kavmim Benî Süleym’in nezdinde itibar ve haseb sahibiyim.

Rasûlullah Efendimiz, Sa’d’ı, Amr bin Vehb’in yanına gönderdi. Amr bin Vehb -radıyallâhu anh-, Sakif kabîlesinden olup, yeni müslüman olmuştu ve sıkıntısı vardı. Rasulullah buyurdu ki:

–Sen onun kapısını çal ve ona selâm ver. Sana izin verildikten sonra içeri girdiğinde de ki; “Allâh’ın Rasûlü beni sizin kızınızla evlendirdi.”

Amr’ın henüz evlenmemiş, yetişkin, güzel ve akıllı bir kızı vardı.

Sa’d denilenleri harfiyyen yaptı ama kızın ailesi onu kötü bir şekilde reddettiler. Sa’d, Allah Rasûlü’nün yanına

Sa’d mahzun bir şekilde dışarı çıktı. Doğruca Rasûlullah -aleyhisselâm-’ın yanına döndü.

O gittikten sonra, kız babasına şöyle dedi:

–Ey babacığım! Vahiy seni rüsvay etmeden, bir kurtuluş yolu ara. Eğer Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; beni ona zevce olarak vermiş ise Allâh’ın ve Rasûlü’nün rızâ gösterdiğine râzıyım.

Babası bu ikaz üzerine hemen evden çıktı; Rasûlullah -aleyhisselâm-’a geldi, O’na yakın bir yere oturdu:

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, onu görünce sordu:

–Sen misin Allâh’ın Rasûlü’nü reddeden?

Amr bin Vehb buna karşılık şöyle cevap verdi:

–Başta reddettim, ama sonra Allah’tan mağfiret talep ettim. Onun yalan söylediğini zannetmiştim. Eğer doğru ise kızımızı ona zevce olarak veriyoruz. Allah Teâlâ’yı ve Allâh’ın Rasûlü’nü darıltmaktan Allâh’a sığınırız.

Bunun üzerine dört yüz dirhem mihirle nikâhı kıydılar.

Rasûlullah damat Sa‘d’e şöyle buyurdu:

–Hanımınla yuvanı kurmak üzere hazırlıklarına bak!

Sa‘d -radıyallâhu anh- pazara çıktı. Şen ve ferah idi, hanımına bazı şeyler alıyordu.

Bu sırada bir ses duydu:

–Ey Allâh’ın süvarileri bininiz… Sefer var sefer!

Rasûlullah -aleyhisselâm-’ın münâdîsi böyle nidâ ediyordu.

Sa‘d -radıyallâhu anh- bunu duyar duymaz, başını semâya kaldırdı:

–Allâh’ım! Yerin ve semânın ilâhı! Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Rabbi! Bugün düğün için lâzım olan bu paraları; Allâh’ın, Rasûlü’nün ve mü’minlerin sevdiği yola sarf edeceğim!

Hemen bir at aldı. Kılıç, kalkan ve mızrak aldı.

Sarığını başını iyice sardı. O kadar sardı ki, yalnız gözleri görünüyordu. Bu hâli ile gitti, muhâcirlerin yanına durdu.

Bu sırada mızrağı ile vurdu, kılıç salladı. Atı onu yorunca indi, kollarının yorgunluğunu giderdi. Sonra kollarını sıvadı.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onun siyah kollarını görünce sordu:

–Sen Sa’d mısın?

–Evet yâ Rasûlâllah! Anam babam Sana fedâ olsun!

Bundan sonra durmadan mızrağı ve kılıcı ile vuruşmaya devam etti. Her vuruşta Allah düşmanlarından birini canını cehenneme yolluyordu.

Bir ara;

“–Sa‘d düştü!” dediler. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ona doğru yöneldi. Yanına vardı, başını göğsüne yasladı.

Bundan sonra; onun silâhı, atı ve ona ait diğer şeyleri için şöyle buyurdu:

–Bunları alın zevcesine ve ailesine götürün. Deyin ki:

«Allah onu sizin kızınızdan daha hayırlı (cennet hûrileri) ile nikâhladı.» Bunlar da onun mîrâsıdır.

(İbnu’l-Esir, Üsdü’l- Ğabe, cilt: 2, s: 184-185, Beyrut, 1409; İbn-i Hacer el Askalânî, el-İsâbe Fî Mârifeti’s-sahâbe, s. 296, Beyrut, 2004)

Ey Kardeş! Okuyup ibret al!.. Evlilikte önce takvâ ve dindarlığa bak!.. Sırf cismânî, dünyevî ve maddî hususlarla karar verme!..

Bak, Rasûlullah Efendimiz ne buyuruyor:

“Dîni ve ahlâkı sizi memnun eden birisi, kız istemek üzere size gelirse onu evlendirin. Böyle yapmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük bir fesat olur.” (Tirmizî, Nikâh 3)

Ey hatunlar biraz edep takının!
Allah’tan korkun da, artık sakının!
Nâmahrem erkekten azcık sakının!
Leke getirmeyin Türk milletine…

(Gülzâr-ı İrfan)

Kaynak: İrfan ÖZTÜRK, Yüzakı Dergisi 175. Sayı – EYLÜL 2019

İslam ve İhsan

İSLAM'DA EVLENMENİN DİNÎ HÜKMÜ NEDİR?

İslam'da Evlenmenin Dinî Hükmü Nedir?

İSLAM'DA EVLİLİK HUSUSUNDA BİLİNMESİ GEREKENLER

İslam'da Evlilik Hususunda Bilinmesi Gerekenler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.