Âyet ve Hadislerle Ana-Baba Hakkı

Ebeveyne karşı yapılması lazım gelen hürmet, itaat ve hizmete dair. 

Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri buyuruyor:

Başlıksız-5

– “Biz insanlara ana ve babalarına iyilik etmelerini vasiyet etdik” (Ankebut, 8)

Başlıksız-4

–“Allah’a ibadet edin ve ona hiç bir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, yabancı komşuya, yanınnızdaki arkadaşa, yolcuya, ve mâliki bulunduğunuz kimselere iyilik ediniz.” (Nisa, 36)

Başlıksız-3–“Biz ana ve babasına iyilik etmeyi insana tavsiye etdik. Hususiyle anasını tavsiye ederiz ki, o kat kat zaafa düşerek ona gebe kalmış, emzirme (ile birlikte ayrılması) da iki sene sürmüşdür. Binaenaleyh, Bana, ana ve babana şükret.” (Lokman, 14)

ALLAH KATINDA EN SEVGİLİ AMEL

Abdullah bin Mes’ud radıyallahu anh der ki:

– Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selleme:

“Allah’ın katında en sevgili amel hangisidir?” diye sordum. Buyurdular ki:

– "Vaktinde eda olunan namaz."

– "Namazdan sonra hangisi daha sevgilidir?

– "Anaya, babaya iyilik etmekdir", buyurdular.

– "Sonra hangisidir?" dedim.

– "Allah yolunda cihaddır", buyurdular.

Allahü teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurur:

Başlıksız-6

Rabbın “kendisinden başkasına ibadet etmeyin, ana-babaya iyi muamele edin” diye hükmetdi. Eğer onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlığa ererse, sakın onlara “öf” bile deme. Onları azarlama, onlara çok yumuşak ve tatlı söyle. Onlara acıyarak tevâzu kanadını indir. Ve “Ya Rabbi, onlar beni çocukken nasıl bakıp büyütdülerse, sen de kendilerine öylece merhamet eyle!” de.” (İsrâ, 23-24)

ALLAH TEÂLÂ'NIN HAZRET-İ MÛSA'YA VERDİĞİ ÖĞÜT

Mûsâ aleyhisselâm bir defasında şöyle dedi:

–"Ya Rabbi, bana öğüt ver."

Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurdu:

–"Rabbının hukukuna riayet et." 

Mûsâ aleyhisselâm tekrar etdi:

Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurdu:

–"Ananın hakkını gözet." 

Mûsâ aleyhisselâm tekrar sordu:

Allahü teâlâ ve tekaddes hazretleri tekrar buyurdu:

–"Ananın hakkını gözet." 

CENNET KAPILARI AÇILIR

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşdur ki:

–“Kim anne ve babasının rızalarını alarak sabahlarsa cennetde ona iki kapı açılır. Aynı şekilde akşamlarsa yine kendisine Cennetde iki kapı açılır. Anne ve babasından yalnız birisi hayatda olur da onun gönlünü hoş ederse, kendisine cennete giden bir kapı açılır."

Ashab-ı kirâmdan bir zât:

–"Zulmederlerse de mi?" diye sordu. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem üç defa:

–"Zulmetseler de", buyurdu ve devamla:

“Anne ve babasını küstürmüş olduğu halde sabahlayan kimseye iki kapı açılır. Bunlardan bir tanesi hayatda olur da, onun rızâsını almaz ve onu küstürürse kendisine cehenneme giden bir kapı açılır, zulmederlerse de, zulm ederse de, zulm ederlerse de” buyurdular. (Beyhaki, Şuabü’l-imân)

–"Cennetin güzel kokusu, beş yüz yıllık mesafeden alınır. Fakat anne ve babasına isyan edenlerle, akrabaları ile münasebeti kesenler, bu kokuyu alamaz." (Taberânî, Sağirinde)

Gene buyurdular Ebû Hureyre radıyallahu anh’den:

–"Ana ve babaların ihtiyarlık zamanlarında bunlardan birine veya her ikisine yetişib de (bunlara lâyık oldukları hürmetde bulunmadıklarından dolayı) cennete giremeyen kimsenin burnu yerlerde sürünsün", diye üç kere tekrarlamıştır.

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurur:

–"Evlâdın anaya, babaya âsi olması halinde eğer onlara lânet ederlerse, bu lânet evlâdı kendilerinden koparır. Kim ki ebeveynini râzı ederse, Yaratanını râzı etmiş olur. Kim ki ebeveynini üzerse Yaratanını öfkelendirmiş olur. Kim ki anasına, babasına yetişir de onlara bakmaz, iyilik etmez ve kendisinden râzı eyleyemezse, Allah korusun cehenneme girer."

Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri 3, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.