Avrupa'da Müslüman Karşıtları En Çok Kadınları Hedef Alıyor

Avrupa'daki Müslüman karşıtlığıyla (İslamofobi) ilgili yayımlanan raporlar, mağdurların büyük çoğunluğunun kadınlardan oluştuğunu ve özellikle 'başörtüsü' gündeminin aşırı sağcı politikacılar tarafından en sık dile getirilen konu olduğunu gözler önüne seriyor.

Avrupa İslamofobi ile Mücadele Topluluğu (CCIE) tarafından geçen hafta yayınlanan “Avrupa’da İslamofobi” başlıklı rapora göre, 2024 yılında Müslüman karşıtı vakaların yüzde 76’sında mağdurlar kadınlardan oluştu ve başörtüsüne dayalı ayrımcılık nedeniyle CCIE’ye geçen yıl 402 başvuru yapıldı.

Rapora göre, Müslüman karşıtlığında siyasilerin söylemleri ve giderek artan kurumsal yasaklar önemli rol oynarken, medya da bu söylemlerin geniş kitlelere yayılması için aracılık etti. Müslüman karşıtlığının Avrupa genelinde arttığı belirtilen raporda, “Avrupa’da Müslüman kadınlara ve erkeklere yönelik düşmanca söylemler daha önce hiç bu kadar normalleştirilmemişti. Sonuçlar endişe verici. Müslüman karşıtlığı aşırı sağ tarafından körüklenen, kamusal söylemin kalbinde kök saldı, güçlendi. Yıl boyunca Müslüman toplulukların damgalanmasında bir artışa tanık olduk, nefret söylemi normalleşti ve gözetim politikaları giderek daha sert hale geldi” ifadelerine yer verildi. Birçok Avrupa ülkesinde, aşırı sağın artık sadece medya alanında hakimiyet kurmadığı aynı zamanda hükümetlerin gündemini belirlediği ifade edilen raporda, temel özgürlüklere doğrudan tehdit oluşturan ideolojik bir değişimin görüldüğü kaydedildi.

AB’NİN RAPORU AYRIMCILIĞI GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR

Avrupa Birliği (AB) Temel Haklar Ajansının (FRA), AB üyesi ülkelerde düzenli olarak yaptığı anketin son sonuçları da Müslüman kadınların çok farklı türde ayrımcılığa maruz kaldığını ortaya koymuştu. 2024’te yayımlanan ve bu alandaki en kapsamlı çalışmalardan biri olan “Avrupa’da Müslüman olmak, Müslümanların deneyimleri” anketine göre Müslümanlar en fazla yüzde 71 ile Avusturya, yüzde 68 ile Almanya, yüzde 63 ile Finlandiya’da ayrımcılığa uğruyor. Kadınların uğradığı ayrımcılık türlerinin daha fazla olduğu belirtilen ankete göre, başörtüsü gibi dini semboller kullanan kadınların, özellikle iş ararken kullanmayanlara göre daha fazla ayrımcılığa uğradığı belirtildi. Ankete göre tesettürlü kadınların yüzde 45’i iş hayatında ayrımcılığa uğruyor, bu rakam 2016’da yüzde 31 olarak kaydedilmişti.

BAŞÖRTÜLÜ KADINLARIN YÜZDE 50’Sİ AYRIMCILIĞA MARUZ KALIYOR

Belçika İslamofobi’yle Mücadele Kolektifi (CIIB) tarafından 2024 sonunda yayımlanan rapora göre de Müslüman karşıtı eylemlerin merkezinde kadınlar yer alıyor. Rapora göre kadınların çok daha fazla ayrımcılığa maruz kaldığı belirtilirken, “Örneğin Belçika’da Müslüman karşıtı eylemlerin yüzde 70’i kadınlara karşı gerçekleşti. Bu da İslamofobinin cinsiyete dayalı doğasına işaret ediyor. Başörtüsü gibi görünür dini simgeler bu oranın artmasına neden oluyor. Belçika’da bildirilen tüm ayrımcı vakaların yüzde 50’si başörtüsüne yönelik okul ve iş yeri yasaklarıyla ilgili. Özellikle eğitim ortamında fiziksel ve sözlü saldırı oranları yüzde 19 olarak ölçüldü. Bildirilen Müslüman karşıtı vakaların yüzde 56’sı kamu kurumları tarafından işlendi ve bu sorunun sistematikliğini de vurguluyor” değerlendirmesi yapıldı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.