Allah'a Sığınmanın En Güzel İfadesi

Diyanet İşleri Başkanlığı, bu haftaki hutbesinin konusunu "Allah’a Sığınmanın En Güzel İfadesi: Muavvizeteyn Suresi" olarak belirledi. Hutbede Felak ve Nas surelerinin önemi anlatıldı.

24 Şubat cuma günü tüm Türkiye'deki camilerde okunan hutbe şu şekilde:

Aziz Müminler!

Hutbemin başında okuduğum Felak ve Nâs Surelerinde Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “De ki: Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden ve haset ettiği vakit hasetçinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!”1

“De ki: İnsanların kalplerine vesvese sokan, pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden insanların Rabbine, insanların Melikine, yani mutlak sahip ve hâkimine, insanların İlâhına sığınırım.”2

Kardeşlerim!

Bir insan için dünyadaki en büyük tehlike varoluş gayesini unutmaktır. İstikametten ayrılmaktır. Bir insan için en büyük kayıp, kendini kaybetmektir. Heva ve heveslerin esiri olmaktır. Bir insan için en büyük mahrumiyet, Allah’ın engin rahmetine sığınmaktan kendini mahrum bırakmaktır.

Yüce Rabbimiz, bizleri bu tehlikelerden koruyacak, zarar ve hüsrana uğramaktan kurtaracak hayat yüklü Kerim bir Kitap indirmiştir. Kendisine en güzel şekilde kul olmamızın yollarını göstermiştir. Özellikle Yüce Kitabımızda bizlere hediye ettiği Felak ve Nâs isimli iki muhteşem surede kendisine sığınarak yaşamayı öğretmiştir. Bu yüzdendir ki Peygamberimiz (s.a.s), istiazenin yani Allah’a sığınmanın en güzel ifadesi olarak nitelediği bu iki sureyi çokça okumamızı tavsiye etmiştir.3

Kıymetli Kardeşlerim!

Felak ve Nâs Sureleri, tevhid inancımızın, Allah’a teslimiyetimizin özlü bir ifadesidir. O’nun rızası ve himayesini talep ederek yaşama kararlılığımızın göstergesidir. Felâk ve Nâs’ı okuyarak, her türlü şer ve kötülükten, karanlıklar içerisinde yolumuzu kaybetmekten Rabbimize sığınırız. Haset ve öfkenin, kin ve nefretin, batıl ve hurafenin, vesvesenin esiri olmaktan O’na iltica ederiz. Art niyetlilerin, kem gözlülerin, kalbi kararmış, vicdanı taşlaşmışların şerri karşısında O’ndan yardım isteriz. Fitne ve fesat tohumları ekenlere; duygu ve düşünceleri ifsat ve istismar edenlere karşı O’nun nusret ve inayetini talep ederiz. Biliriz ki kendimizi güvende hissedeceğimiz yegâne sığınağımız Rabbimizdir.

Kardeşlerim!

Felak ve Nâs sureleri bizlere her daim mümince bir duruşu, şuurlu bir hayatı öğütlemektedir. Zira bizlere düşen sadece darlıkta, zorlukta, çaresizlikte, hüzünlü ve kederli anlarımızda değil; varlıkta ve bollukta, neşe ve sevinçte, en güçlü anımızda da Allah’a sığınmaktır. O’nun kudretini tefekkür etmek, zihnin istiazesidir. O’nun merhametini, af ve mağfiretini gönülden talep etmek, kalbin istiazesidir. O’nun yüceliğini içimizden geldiği şekliyle kelimelere dökmek ise dilin istiazesidir. Şu kadar var ki; zihnin, kalbin ve dilin bu istiazesine, yani Allah’a sığınmasına bütün bir beden iştirak etmelidir. Zira bizi Rabbimiz nezdinde asıl değerli kılan, salih amellerimizdir.

Kardeşlerim!

Felak ve Nâs Sureleri inancımızı, duygularımızı, çaresizliğimizi istismar etmek isteyenler karşısında bizlere ferasetli ve basiretli olmayı öğretmektedir. Hiçbir fâniye değil, sadece Allah’a kul olmayı öğretmektedir. Zira herkes bizi terk etse de bizi terk etmeyen Rabbimizden başka kimimiz vardır? Hiç kimse bizi görmese de bizi gören, hiç kimse bizi duymasa da bizi duyan,  daima güvenip dayanabileceğimiz O değil midir? Rabbimiz, kendisine samimiyetle açılan elleri, gönülden yakarışları hiç karşılıksız bırakır mı? Affına, merhametine sığınanları, rahmet kapısını çalanları hiç mahrum ve mağdur eder mi? Yeter ki, gönüller samimiyetle sadece O’na yönelsin. Diller, içtenlikle O’nu yüceltip O’na yalvarsın. Eller, yürekten O’na açılıp sadece O’ndan istesin.

Kıymetli Kardeşlerim!

Hutbemizi Peygamberimiz (s.a.s)’in bizlere öğrettiği istiaze dualarıyla bitirmek istiyorum:

“Her türlü kem nazardan, şerden ve şer sahiplerinden Allah’ın tam kelimelerine, O’nun sonsuz iradesi ve hükmüne sığınırız.”4

“Allah’ım! Kulağımızın şerrinden, gözümüzün şerrinden, dilimizin şerrinden, kalbimizin şerrinden, heva ve heveslerimizin şerrinden sana sığınırız.”5

 “Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, kabir azabından sana sığınırız.”6

1 Felâk, 113/1-5

2 Nass, 114/1-6.

3 Nesâî, İstiâze, 1; Dârimî, Fezâilü’l-Kur’ân, 25.

4 Buhârî, Ehâdîsü’l-enbiyâ, 10.

5 TirmizÎ, Deavât, 74.

6 Müslim, Zikir, 73.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.