Ağlamakla İlgili Hadisler

Ağlamanın hadisler bazında, ortaya çıkan anlam açılımları... Hadislerde ağlamak...

Ağlamakla ilgili hadislere baktığımızda orada insanı ulviyat merdivenlerinde tırmandıran büyük mana açılımları görülür.[1]

AĞLAMAK İLE İLGİLİ HADİSLER

Mesela Peygamberimiz (sav) Abdullah b. Abbas’a (ra) Kur’an okuttu: “Her ümmetten bir şahid getirip, Seni de bütün bunlara şahid tuttuğumuzda, onların durumu nasıl olur?”[2] âyetine sıra geldiğinde, iki gözü iki çeşme ağlıyordu. Şimdilik bu kadar yeter, dedi.

Hz. Resulullah (sav) ahiretteki hesap günündeki hesapla ilgili korkunç sahnelerden etkilenerek kıraatı durdurdu. O ayetin anlamıyla derin düşüncelere daldı ve ağladı.[3] Ağlamak işte bu sezgisel tefekkürün içinden çıkıp geldi. Yani tefekkür ağlamanın tetikleyicisi oldu.

***

Enes’den (ra) rivayet edilir: Hz. Resulullah etkili bir hitabede bulunarak;

-Eğer bildiklerimi bilseydiniz, az güler, çok ağlardınız, dedi bunun üzerine bütün ashab elleriyle yüzlerini kapatarak hıçkıra hıçkıra ağladı.[4]

Bilmediklerimiz, belirsizlikler, yarın korkusu, akıbetten emin olmamak, hesabın ağırlığı ve yüklenmediğimiz / yüklenemediğimiz sorumluluklarımızın, bizde gözyaşına dönüşmesi gerekmez mi? Sahabe’de gözyaşına dönüşüyordu. Çünkü onlarda bu farkındalığın uyarıcısı / uyartıcısı, Hz. Rasulullah (sav) idi.

***

Yine Peygamberimiz (sav) buyurur: “Allah’tan korkarak ağlayan kişi, sağılmış süt memeye dönmedikçe cehenneme girmez. Cihad tozu ile cehennem tozu (dumanı) bir burunda asla bir araya gelmez.”[5]

Hz. Resulullah (sav)’ın değer olarak gözyaşına yaptığı mana yüklemesi oldukça ilginç. Allah korkusuyla akıtılan gözyaşı, Allah yolunda savaşırken uçuşan tozlar kadar sevimli ve birbirine denktir.

***

Hz. Resûlullah’a (sav) göre, samimi gözyaşının cihaddaki uçuşan tozlara eşit olması, hem değer inşa edici, hem de oldurucu/erdirici bir mana açılımına işaret eder.[6]

Allah’a saygı duymak, O’ndan korkmak ve azameti önünde zillet ve inkisar psikolojisiyle meydana gelen idrak içselleştirmesi gibi hususlar, hadis-i şerife göre, ağlamayla sonuçlanması gerekir. Gözyaşının insanı inşa etmesinin arka planı, gerçekten çok muhteşem!.. Ayrıca dikkat edilirse hadiste, Peygamber Efendimiz’in (sav) ağlama eğitimi pratiğiyle sahabelerini irşad ettiği görülür. Modern çağın eğitimcileri de, değerlerin sırf kitap okuyarak değil, ancak yaşanarak öğrenilebileceğini vurgularlar.[7]

***

Hz. Resulullah (sav) bir hadislerinde; “Hiçbir gölgenin olmadığı hararetli hesap gününde, arşın gölgesi altında gölgelenecek [7] gruptan biri de tenhada, kimsenin görmediği yerde, Allah’ı (cc) hatırlayarak ağlayan kişidir.”[8] buyurur.

Hadise göre, riyasız, Allah’la senli-benli, baş başa halvetteyken dökülen samimiyet ve ihlas gözyaşları, aktığı gaye kadar kutsaldır. Erdirici ve inşâ edicidir ve dolayısıyla kurtarıcıdır.

***

Abdullah b. Şıhhir’den (ra) rivayet edilir: “Bir keresinde Hz. Resulullah’ın (sav) yanına varmıştım. Namaz kılıyordu. Ağlamaktan dolayı göğsünden, kaynayan kazandan gelen sesler gibi ses geliyordu.”9 Namazda, Mirac olması nedeniyle Allah’a (cc) vuslat sırrı var… Firkat ağlamasını biliyoruz… bu yüzden vuslattaki ağlamayı da epeyce bir düşünmek lazım!..

Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (r. anhüma), Hz. Resulullah’ın (sav) vefatından sonra Ümmü Eymen’i (ra) Peygamberimizin (sav) adeti üzere ziyaret ettiler. Ümmü Eymen (ra) onları görünce ağladı.

Niye ağlıyorsun diye sorulunca;

Artık Hz. Peygamber’in (sav) vefatıyla vahiy kesildi. Onun için ağlıyorum, diye karşılık verdi. Bunun üzerine üçü birlikte ağladılar.[10]

Allah’la haberleşmenin, yani vahyin kesilmesini ağlama sebebi yapabilmek için Ümmü Eymen (ra) kadar Allah (cc) ve Resulünü (sav) sevmek gerekir. Allah’la irtibat, vahiy bitince zayıfladı. Sanırım gözyaşları, bu irtibatın zaafa uğramasından dolayıydı.

Mükellef bir iftar yemeğine bakıp, fakr u zaruret içinde yaşayarak şehid olan arkadaşlarını hatırlayan ve bu yüzden ağlayıp yemeği yemeyen Abdurrahman b. Avf’ı düşünüyorum. [11]

Fakirlerle empati/müdara ilişkisinde bulunmak üzere İbn Avf bu davranışıyla, zenginlik sekülerleşmesindeki savrulmanın farkındalığını da ortaya koyuyordu. Ve O, bu savrulmaya ağlıyordu. Peki, ya bu modern çağın savrulmalarında boğulan Müslüman niye ağlamıyor? Bizce modern zamanların sekülerleşmiş müslümanında bu savrulma farkındalığı maalesef yok…

İnsanı oluşturan yapıdaki ana aks, ağlamaktır. Zira ağlamak, merhametin ortaya çıkış formudur.

***

Peygamberimiz (sav) gözü yaşlı, gönlü hüzünlü olarak secdede bütün bir insanlık için gözyaşı döküyor, Hz. Aişe (ra) annemizin anlatımıyla; “Secdede ölü gibi uzun uzun kalarak ‘Ümmetim, ümmetim’ diyerek ağlıyordu.”[12] Yani ağlaması kâinat boyutlarındaydı. Ağlaması evrensel ağlayıştı…

Ağlamayı, şayet bir ülke olarak düşünürsek bizce o ülkenin imamı/başkanı, Peygamberimizin (sav) işte bu ağlayışı idi. Bizce O’nunki referans ağlayıştı ve bütün ağlamaların tam merkeziydi. Bu durumda, diğer bükalar/ağlamalar, ondan ortaya çıkmış alıntılardır.

Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse,

O’nun bu ağlaması, en orijinal, en merkezî ve en saf ağlamadır; diğer ağlamaların tümü, işte bu merkezin çevresi/periferisidir.

Hz. Yâkub(as), kaybettiği oğlu Hz.Yusuf (as) için otuz sene ağlamıştı; Ancak inşâ ettiği özel kulübede (Külbetü’l-ahzan’da) ağlayarak, ağlamasını sadece ilallah/Allah’a arz etmişti.[13]

Burada yeri gelmişken şu hususa dikkat çekmek isteriz: “Az gülün çok ağlayın”[14] ayeti aslında insanî varoluşumuzdaki fıtrata işâret eder. Çünkü ağlamak fıtrîdir/doğaldır, gülmek yapaydır. Psikologlar, “Ağlamak için çaba sarf etmeye gerek yoktur. Çünkü o, kendiliğindendir. Ama gülmek için çaba sarf etmek gerekir, doğal değildir” diyorlar.

Dikkat edilirse günlük hayatta insanların, ağlamaya değil gülmeye çaba ve para harcadıkları görülür. Gülmek, neşelenmek, eğlenmek vs. hepsi doğrudan elde edilmez, bu yönüyle gülmenin kapitalist bir değere sahip olduğu da görülür. Ama ağlamak doğrudandır ve ağlamak için kimse para ödemez.

Dipnotlar: 1) Buhari, Tefsiru sure (4), 9; Müslim, Müsâfirîn, 247; Ayr. Bkz. Süelyman Uludağ, “Ağlama” DİA, c. 1, s. 473-474. 2) Nisa, 4/41. 3) Buhari, Kusuf, 2; Müslim, Salat, 112. 4) Tirmizi, Fezâilü’l-Cihad, 8; Nesaî, Cihad, 8; İbn Mâce, Cihad, 9. 5) Buharî, Ezan, 36; Müslim, Zekat, 92. 6) Tirmizî, Fezâilü’l-cihad, 26. 7) Keskin, Y., Türkiye’de Sosyal Bilgiler Öğretim Programlarında Değerler Eğitimi; Tarihsel Gelişim 1998 ve 2004 Programlarının Etkinliğinin Araştırılması, PEGEM Eğitim ve Öğretim Dergisi, c. 4, sayı: 1, 2011, s. 76.  8) Buharî, Ezan, 36; Zekat, 16; Rikak, 24; Müslim, Zekat, 91. 9) Ebu Davud, Salat, 158; Nesaî, Sehv, 18. 10) Müslim, Fezâilü’s-Sahabe, 103; İbn Mâce, Cenâiz, 65. 11) Buharî, Cenâiz, 27; el-Megâzî, 25. 12) Müslüm, İman, 346. 13) Yusuf, 12/ 14) et-Tevbe, 82.

Kaynak: Prof. Dr. Ethem Cebecioğlu, Altınoluk Dergisi, Sayı: 395

İslam ve İhsan

AĞLAMAK İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Ağlamak ile İlgili Ayet ve Hadisler

AĞLAMAK ÖLÜYE AZAP VERİR Mİ?

Ağlamak Ölüye Azap Verir mi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.