Afganlar, Yazlık Çadırlarda Kışı Atlatmaya Çalışıyor

Uluslararası toplumun Afganistan’a yönelik yardım çağrıları sürerken Herat’ta yüzlerce aile su, elektrik, gıda, ısınma ve sağlığa erişimde yokluk yaşıyor.

Afganistan’da Taliban ve önceki hükümet güçleri arasında süren çatışmalar nedeniyle Herat vilayetine göç etmek zorunda kalan yüzlerce aile, sert rüzgarlarla devrilen, yağmurda su alıp çamura bulanan yazlık kamp çadırlarında çocuklarıyla hayata tutunma mücadelesi veriyor.

Özellikle yaz aylarında şiddetlenen çatışmaların etkisiyle Faryab, Badgis, Farah ve Gor gibi çevre vilayetlerden Herat’a göç edip şehrin çeperlerine sığınan, çoğunlukla Tacik ve Hazara olan Afganlar, Taliban yönetimi ve uluslararası kurumlardan yardım bekliyor.

ÇOĞUNLUK YAZLIK ÇADIRLARDA YAŞIYOR

Herat merkezine uzanan kara yolunun kenarlarına kurulan kamplarda insanlar ağırlıklı olarak yazlık çadırlarda yaşıyor. Kamplara nispeten daha önce gelenler, çadırlarını kış şartlarına uygun hale getirmiş olsa da buradakilerin çoğu halihazırda çadırlarını çuval, naylon, battaniye, kilim gibi örtülerle sararak soğuktan korunmaya çalışıyor. Az sayıda kişinin ise yaşadıkları çadırın etrafına kilden duvar örerek oda inşa etmeye başladığı görülüyor.

PLASTİK YAKARAK EKMEK YAPILIYOR

Kamptakilerin odun ya da kömür alacak durumu yok. Kamplardaki kadınlar ekmek pişirmek için yakacak olarak genellikle plastik kullanıyor. Bu da ateşten çıkan siyah dumanların ekmeğe sinmesine ve sağlığa zarar vermesine neden oluyor.

Yanan plastikten çıkan duman nedeniyle çaydanlık ve tencereler de kapkara bir hal almış durumda. Hemen hemen her aile, eşya olarak sadece birkaç battaniye, yorgan, yastık, termos, piknik tüpü ile birkaç tabak, tas ve bardağa sahip. İnsanların çoğu yazlık ayakkabı giyiyor ve gece yatarken kalın yorganların altında donmaya karşı direniyor.

ÇOĞU AÇ YATIYOR

En büyük kamplardan birine ev sahipliği yapan Karizek bölgesinde yaşayanlar dertlerini anlatırken, hemen hemen herkes yiyecek sıkıntısı yaşadığını, kimileri de günlerce aç yattığını belirtti.

Badgis’ten 5 ay önce göç etmek zorunda kalan 5 çocuk babası, 38 yaşındaki Abdurrahman Muhammedi, göç nedenine ilişkin “O zamanlar savaş vardı. Durumumuz kötüydü. 24 saat vilayette, ilçelerde savaş vardı.” ifadelerini kullandı.

Muhammedi, “Bugün ne yediniz?” sorusuna ise “Hiçbir şey yemedim. Dün kahvaltı da yapmadım sadece akşam yemeği için saat 5 gibi çay ve bir parça ekmek yedim.” dedi.

KADINLAR YÜNDEN İP YAPARAK 2 GÜNDE BİR 1 DOLAR KAZANIYOR

Kimi kadınlar tüccarların getirdiği yünleri işleyerek ip yumakları haline getiriyor. 1 kilogram ipten en fazla 100 afgani (1 dolar) kazanabiliyorlar. 1 kilogram ipi ise 2 gün yoğun çalışma sonucu elde edebiliyorlar. Kimileri ise çöpten kağıt ve plastik toplayarak, dilenerek ya da geçici işlerde günlük çalışarak geçimlerini sağlamaya çalışıyor. Burada yaşayan çocukların neredeyse hiçbiri okula gidemiyor.

Kimileri, 40-50 santimetre ebatlarındaki küçük güneş enerjisi panellerini kullanarak, eski model telefonlarını şarj etmeye çalışıyor. Kamptaki bir kadın bir panelden 40-50 kişinin yararlanabildiğini ancak başka ihtiyaçlar için elektrik elde edemediklerini söyledi.

Kampta su kaynağı yok. İnsanlar bidonlarla uzakta bulunan çeşmelerden su temin ediyor. Aileler arasında, çocukları çatışmalarda ölenler de bulunuyor, uyuşturucu bağımlısı olup kendilerini terk edenler de. İnsanlar gazetecilerin kampta çekim yapmasını isterken, içinde bulundukları şartları anlatmak için adeta can atıyor.

“ÖLÜM, TORUNLARIMI SATMAKTAN DAHA İYİ”

Afganistan genelinde artan yoksulluk ve açlık nedeniyle çocuklarını satışa çıkaran ailelerin sayısında artış olmasına rağmen, Tacik ve Hazaraların yaşadığı kamplarda bu duruma daha az rastlanıyor.

Yetmişli yaşlarında olduğu tahmin edilen Safura adındaki yaşlı bir kadının içinde yaşayacak çadırı dahi yok. Safura, taşları dizerek yaptığı en fazla 50 santimetre yükseklikteki bir barınakta 3 torunuyla yaşıyor.

Eşini ve çocuklarını kaybettiğini anlatan Safura, barınağını göstererek, “Burada yaşıyorum. Burada uyuyorum. Yağmur yağıyor, burası suyla doluyor.” ifadesini kullandı.

Safura, ülkede yoksulluk nedeniyle çocuklarını satmak zorunda kalanlar konusunda ise “Ölüm, torunlarımı satmaktan daha iyi. Ölürüm de satmam.” diye konuştu.

SOĞUK VE AÇLIK NEDENİYLE İNSANLAR ÖLÜYOR

Kampta yaşayan 2 çocuk babası, 32 yaşındaki Nisar Ahmed, soğuk ve açlık nedeniyle insanların öldüğünü belirterek, “Sizin de gördüğünüz gibi durum çok kötü. Ne yemek ne ekmek var, hiçbir şey yok. Yardım da yok.” dedi.

Kampta 5 torunuyla yaşayan ve uyuşturucu bağımlısı oğlunun nerede olduğunu bilmeyen, 52 yaşındaki Abdulehad Necmettin de ancak iki kişinin sığabileceği bir yazlık çadırda hayatta kalmaya çalışıyor.

Yaklaşık bir ay önce eşinin öldüğünü dile getiren Necmettin, “Buraya geldiğimizde hava çok soğuktu. Eşim soğuk nedeniyle hayatını kaybetti. Hastaneye götürdüm öldüğünü söylediler. Geri getirdim, memlekette ailesinin yanında defnettik.” dedi.

Oğlu, gelini ve 7 torunuyla çuval ve naylonlarla sarılan küçük bir çadırda yaşayan 60 yaşındaki Zehra Gulamahmed ise çadırını göstererek, “Durumumuz budur. Böyle yaşantı mı olur?” ifadesini kullandı.

Kampın en küçük çocuğu ise 20 günlük Yadigar. Amcasının anlattığına göre, 24 yaşındaki annesi Yadigar’ı Herat’a göç ederken yolda doğurmuş ve doğumdan kısa bir süre sonra kan kaybından hayatını kaybetmiş. Amca, “Annesinden bize yadigar kaldığı için ismini de Yadigar koyduk.” ifadesini kullandı.

ÇATIŞMALAR NEDENİYLE 140 BİN KİŞİ GÖÇ ETTİ

Yaz aylarında artan çatışmalar nedeniyle çevre vilayetlerden başkent Kabil’e göç edenlerin çoğu Taliban ve sivil toplum kuruluşlarının ortak çabaları sonucu memleketlerine döndü ancak Herat’ta dönüşlerin sayısı çok az. Bunun en önemli nedenleri arasında, çevre vilayetlerin kuraklık ve çatışmalardan en çok zarar gören bölgeler arasında yer alması ve Herat’a göçün çok daha önce başlamış olması gösteriliyor.

Çadırlardan oluşan kampların yanında, özellikle son 6-7 yılda söz konusu vilayetlerden Herat’a göç edenlerin zamanla yerleştiği bölgelerde çamur ve kilden evler yaptığı gözleniyor. Bu bölgelerde de elektrik, su, gıda, ısınma, yol ve sağlık hizmetleri gibi birçok konuda sorunlar yaşanıyor.

“İLK PLANIMIZ YA DA HEDEFİMİZ, GERİ DÖNÜŞTÜR”

Herat Göç Müdürü Muhammed Refik Nirumend, kendi kayıtlarına göre çevre vilayetlerden Herat’a göç edenlerin sayısının yaklaşık 140 bin olduğunu söyledi.

Göçmenlerden yeniden memleketlerine dönmek isteyenler ya da Herat’ta kalmak isteyenlere yönelik yardım planları üzerinde çalıştıklarını belirten Nirumend, şu ana kadar 7 bin aileye yardım dağıttıklarını ve Dünya Gıda Programının da yardım yapmaya yönelik taahhütte bulunduğunu kaydetti.

Geri dönmek isteyenlerin ihtiyaçlarını tespit ettiklerini dile getiren Nirumend, “İlk planımız ya da hedefimiz, geri dönüştür. Onurlu bir geri dönüş. Herat’ın 140 bin göçmenin yatağı olmaması için hangi bölgeden olursa olsun herkes memleketlerine onuruyla dönmelidir.” ifadelerini kullandı.

Kalmak isteyenlerin de işlerini kolaylaştıracağını aktaran Nirumend, “Sığınacak bir yere, yemeğe, suya, yakacak ve gıda malzemelerine ihtiyaçları var. Biz de bunun üzerinde çalışıyoruz.” dedi.

Özellikle Müslüman ülkelerden Afganistan’a yardım etmesini isteyen Nirumend, “Sorunlarımız var. Bizim ya da iş birliği içinde olduğumuz kurumların yaptığı yardımlar açıktır ki bu insanlara yetmiyor. Gerçekten dostumuz olan ve Birleşmiş Milletlerdeki tarafsız ülkeler gelsinler, yardımda bulunsunlar.” diye konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

AFGANİSTAN’DA AÇLIK UYARISI

Afganistan’da Açlık Uyarısı

SORULARLA AFGANİSTAN GERÇEĞİ

Sorularla Afganistan Gerçeği

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.