Acz Nedir? Acz Ne Demek?

acz, acziyet: 1. Âcizlik. 2. Becerisizlik, kâbiliyetsizlik, güçsüzlük, yapamamak. 3. Fakirlik, tevâzû.

ACZ VE ACZİYET KELİMELERİNE ÖRNEK

Kâinattaki ilâhî kudret ve azamet tecellîlerini lâyıkıyla tefekkür edebilen bir insan, öncelikle aczini idrâk eder, sonra ise tam bir teslîmiyet ve itaat ile her nefes Rabbini zikir hâlinde olur. Böylece kalbi takvâ nûruyla dolar. Tefekkür de, takvâ ile en makbul kıvamına ulaşır.

*****

Akıl ve mantıkda zaman zaman kendi ördüğü duvarların içine kendini hapsedip, çıkmaz sokaklara girebilir. Bunun gibi nice beşerî ihtilâfı bile çözmekte acziyete düşüp kilitlenen bir aklın, sonsuz ilâhî hakîkatleri bütün yönleriyle kavrayabilmesi de imkânsızdır. Bu sebeple aklın çıkmazlardan selâmeti; onun vahiyle terbiye edilmesine ve hudûdunu aşan hakîkatlere karşı kalben teslîm olmak gerektiğini kavramasına bağlıdır.

*****

Karıncanın, içinde yaşadığı köşkü ve ondaki güzellikleri bilme imkânı yoktur. Ancak insan, tefekkür ve tahayyülü sâyesinde nice âlemleri dolaşabilir. İlâhî sanat hârikalarını idrâk edebilir. Allah Teâlâ’nın insana lûtfettiği, sayılamayacak kadar sonsuz nîmetlerine mukâbil, kendi hiçlik ve acziyetini kavrayıp şükür secdelerine varabilir.

 KUR'AN'DA GEÇEN ACZ VE ACZİYET KELİMESİNE ÖRNEK

وَلاَ يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ سَبَقُواْ إِنَّهُمْ لاَ يُعْجِزُونَ

Okunuşu: Ve lâ yahsebennellezîne keferû sebekû, innehum lâ yu'cizûn (yu'cizûne). (Enfal - 59)

Anlamı: İnkâr edenler yakayı kurtardıklarını sanmasınlar. Çünkü onlar (bizi) âciz bırakamazlar. (Enfal - 59)

HADİS-İ ŞERİFLERDEN ACZ VE ACZİYET KELİMESİNE ÖRNEK

Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Akıllı kişi; nefsini hesaba çekip ona hakim olan, ölümden sonrasını nazar-ı dikkate alarak ahiret için amel edendir. Âciz, zavallı insan ise; (akıllı kişinin aksine) nefsini beşeri arzu ve zevklerinin esiri edip, bunun yanı sıra Allah’tan kuru kuru dilek ve temennide bulunan, bunların gerçekleşmesini bekleyendir.” (Tirmizî, Kıyâmet 25. İbni Mace, Zühd 31)

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.