Abdestli Bulunmanın ve İş Yapmanın Fazileti

Abdestli bulunmanın ve bir iş yaparken onu abdestli olarak yapmanın -mecbûrî olmamakla birlikte- fazîleti nedir?

Ehemmiyetine binâen, öncelikle abdest husûsunda titizliğin lüzûmuna temâs etmek gerekmektedir. Çünkü abdestte gösterilecek îtinâsızlık ve ihmâller, onun akabinde yapılan ibâdetlere de o nisbette, menfî bir sûrette akseder.

ABDESTLİ BULUNMANIN VE İŞ YAPMANIN FAZİLETİ

Nitekim bir defâsında Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sabah namazını kıldırmıştı. Namazda Rûm sûresini okurken kısmen yanılmalar oldu. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- namazı tamamladıktan sonra cemaate dönüp:

“Bâzı kimseler namaza abdestsiz geldikleri için, şeytan kıraati karıştırmamıza sebep oluyor. Namaza geldiğinizde abdestinizi güzelce alın!” buyurdular. (Ahmed, III, 471; Nesâî, İftitah, 41; Müctebâ Şerhi, II, 156)

Demek ki namaz öncesindeki temizlik ve abdesti güzelce almak, ibâdetlerimizin sıhhati açısından çok mühim hususlardır.

İmkân nisbetinde dâimâ abdestli bulunmak da büyük bir fazîlettir. Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bütün işlerini abdestli iken yapmayı severdi.

Ebû Cuheym -radıyallâhu anh-’ın anlattığına göre Allâh Rasûlü, Cemel Kuyusu tarafından gelirken bir kişiye rastlamıştı. Adam ona selâm verdi, fakat Efendimiz selâmını almadı. Hemen bir duvarın yanına varıp yüzünü ve ellerini meshederek teyemmüm etti, ondan sonra adamın selâmını aldı. (Buhârî, Teyemmüm, 3)

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu davranışıyla, abdestli bulunmanın ve bir iş yaparken onu abdestli olarak yapmanın -mecbûrî olmamakla birlikte- fazîletli bir davranış tarzı olduğunu fiilî olarak beyan buyurmuştur.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İBADETLERDE TİTİZLİK İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

İbadetlerde Titizlik İle İlgili Örnekler

NAMAZIN ÖNEMİ, FAZİLETİ VE FAYDALARI

Namazın Önemi, Fazileti ve Faydaları

ABDESTİN FAZİLETİ İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Abdestin Fazileti ile İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.