Abdest Neden Müminin Şiarıdır?

Abdest, sadece bedeni değil, ruhu da arındırır. Müminin farkı, her adımda temizliğe verdiği önemle ortaya çıkar. Peki, bu sade ritüelin arkasında nasıl bir manevi sır gizli?

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- der ki:

ABDEST NEDEN MÜMİNİN ŞİARIDIR?

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in şöyle buyurduğunu işittim:

“Şüphesiz ki benim ümmetim; kıyâmet gününde, abdest izlerinden dolayı yüzleri nurlu, elleri ve ayakları parlak olarak çağrılacaktır. Nûrunu artırmaya gücü yeten kimse bunu yapsın!” (Müslim, Tahâret, 35)

BİR MESAJ: Abdestin nûruyla nurlan!

“Mü’minin ziyneti (nûru), abdest suyunun ulaştığı yere kadar varır.” (Müslim, Tahâret, 40)

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ten rivâyet edildiğine göre; Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bir gün kabristana uğradı ve;

“–Esselâmü aleyküm ey m’üminler diyarının sakinleri! İnşâallah biz de size katılacağız, ancak kardeşlerimizi (dünyada) görmüş olmayı çok arzu ederdim.” buyurdu. Bunu işiten ashâb-ı kiram biraz endişe biraz merakla;

“–Yâ Rasûlâllah! Biz Sen’in kardeşlerin değil miyiz?” dediler. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“–Siz benim ashâbımsınız. Kardeşlerim ise henüz (dünyaya) gelmeyenlerdir.” Bunun üzerine ashâb-ı kiram;

“–Ümmetinden henüz dünyaya gelmeyenleri nasıl tanıyacaksın yâ Rasûlâllah?” diye sordular. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- dedi ki:

“–Bir adamın siyah atlar arasında, alınları ve ayakları beyaz atları olsa, onları tanıyamaz mı?” Ashâbının;

“–Elbette tanır.” cevabı sonrasında Kâinâtın Efendisi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“–İşte benden sonra gelecek olan kardeşlerim; aldıkları abdestten dolayı kıyâmet günü yüzleri nurlu, el ve ayakları parlak olarak geleceklerdir. Ben de onları Kevser havuzu başında karşılayacağım.” (Müslim, Tahâret, 39)

Onun için abdest alâmet-i fârikadır. Bir mü’mini diğer insanlardan ayıran en önemli özelliklerden biri, abdesttir. Mü’min olan abdest alır. Mü’min olan daima abdestli olmaya çalışır. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Abdeste ancak mü’min kimse müdâvim olur.” buyurarak, abdestin mü’mine has bir haslet olduğunu ve mü’min olanların daima abdestli olmaya özen göstermesi gerektiğini vurgulamıştır. (Muvatta’, Tahâret, 6)

Zira abdest temizliktir. Fahr-i Kâinât Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Allah temizdir, temizliği sever.” (Dârimî, Tahâret, 2) buyurmaktadır. Abdest ile bedenimizin en çok kirlenen ve mikroplara maruz kalan uzuvlarını temiz tutmuş oluruz. Abdest ile rûhumuzu da temiz tutmuş oluruz. Dolayısıyla abdest, maddî ve mânevî olarak mü’mini temiz kılar.

Abdest sağlıktır. En az günde beş defa uzuvlarımızı yıkadığımız için sağlıklı bir hayat yaşarız. İnsan sağlığı açısından su ile terapi önemli bir yer tutar. Şüphesiz insan bedeni için önem arz eden uzuvlara, suyun temas etmesinde birçok hikmet ve fayda vardır.

Mü’min için abdest gereklidir. Namaz kılmak için, Kur’ân okumak için, Kâbe-i Muazzama’yı tavâf etmek için abdest gereklidir. Akıl ve bülûğ çağına gelen her müslüman, gerekli olduğu durumlarda abdest almakla mükelleftir.

Nitekim abdest namazın anahtarıdır. Zira Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:

“Cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı ise abdesttir.” (Tirmizî, Tahâret, 1)

Zarurî durumların dışında da müslüman, elinden geldiği kadar abdestli olmaya çalışmalıdır.

Çünkü abdest nurdur. Hem dünyada hem de âhirette abdest; mü’min için nur olur, yüzünü ve yolunu aydınlatır. Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir sözünde; abdestin, mü’minin ziyneti, nûru olduğunu ifade etmiştir. (Müslim, Tahâret, 40)

Zira abdest arınmadır. Abdest ile vücudumuz kirlerden arındığı gibi günahlardan da arınır. Nitekim Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Müslüman -veya mü’min- bir kul, abdest alır ve yüzünü yıkarsa; Gözleri ile bakarak işlediği her günah, suyla -yahut suyun son damlasıyla- yüzünden akar gider. Ellerini yıkadığında; onlarla tutarak işlediği her günah, su ile -yahut suyun son damlası- ile ellerinden çıkar gider. Ayaklarını yıkadığı zaman, ayaklarının yürüyerek işlediği her günah, su ile -yahut suyun son damlasıyla- birlikte ayaklarından çıkar gider. Neticede bu kimse, günahlarından arınmış olur.” (Müslim, Tahâret, 32)

Yine bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

“Her kim abdest alır ve de abdestini güzelce almaya özen gösterirse; günahları vücudundan çıkar, hattâ tırnaklarının altından süzülür gider.” (Müslim, Tahâret, 33)

Ayrıca abdest sevaptır. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Kim abdest üzerine abdest alırsa kendisi için on hasene (sevap) vardır.” (İbn-i Mâce, Tahâret, 73) buyurmuştur. Onun için elimizden geldiği kadarıyla her an abdestli olmamız, eğer emr-i hak vâkî olacak olursa Rabbimiz’in huzûruna abdestli bir şekilde gitme gayreti içerisinde olmamız, dünya ve âhiretimiz için mühim bir meseledir.

Abdest alırken misvak kullanmak da önemli bir sünnettir. Zira Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu hususta şöyle buyurmaktadır:

“Eğer ümmetime zor gelmeyeceğini bilseydim, her namaz için misvak kullanmalarını emrederdim.” (Buhârî, Cum‘a, 8) Zira misvak kullanmak, ağzı temizlediği gibi Rabbimizi hoşnut eder. Nitekim bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

“Misvak, ağzı temizler, Rabbin rızâsını kazandırır.” (Nesâî, Tahâret, 5)

Onun için mânevî yükseliş abdest ile başlar.

Onun için abdesti tam almalı; büyük bir huşû ile duâ ve zikirlerle, suda israf yapmadan, itina göstererek kâmil bir abdest almaya çalışmalıyız.

Abdest alırken öncelikli olarak bütün abdest uzuvlarını tam bir şekilde yıkamak ve mesh etmek gerekmektedir. Bir yolculuk esnasında sahâbeden bazılarının ayaklarını tam yıkamadıklarını gören Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onları şöyle uyarmıştı: 

“Ateşte yanacak olan şu topuklara yazık! (Hiçbir yeri kuru kalmadan) abdestinizi güzelce alın.” (Buhârî, İlim, 30)

Abdest, Rasûlullah Efendimiz nasıl aldıysa öyle alınır. Bir seferinde Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- abdest almış ve sonunda şöyle buyurmuştu:

“İşte bu, benim ve benden önceki peygamberlerin abdestidir.” (İbn-i Mâce, Tahâret, 47) Bu bakımdan yüzü, saçın bittiği yerden başlayıp çene altına kadar yıkamak, elleri dirsekler dâhil olacak şekilde, ayakları da topuklar dâhil olacak şekilde yıkamak, başın en az dörtte birini mesh etmek gerekmektedir. Unutmayalım ki kılacağımız namazın makbul bir namaz olması, öncelikli olarak aldığımız abdeste bağlıdır.

Nitekim Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Kim emrolunduğu gibi abdest alır ve emrolunduğu şekilde namaz kılarsa, geçmiş günahları mağfiret olunur.” (Buhârî, Vudû’, 28) buyurarak, nasıl gösterildi ise öyle abdest almanın ve nasıl gösterildi ise öyle namaz kılmanın önemini vurgulamıştır.

Ayrıca abdest alırken özellikle su israfı yapmamaya özen göstermemiz gerekmektedir. Bir yandan sevap bir iş yaparken bir yandan da Rabbimiz’in hoşnut olmadığı israf günahını işlememeliyiz. Bir gün Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Sa‘d bin Ebî Vakkâs Hazretleri’nin abdest alırken suyu fazla kullandığını gördüğünde;

“–Bu ne israf!” buyurmuş.

Bunun üzerine Hazreti Sa‘d;

“–Abdestte de israf olur mu?” diye sorunca;

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kıyâmete kadar etkisi devam edecek olan şu sözleri söyledi:

“–Evet, akan bir nehir kenarında olsan bile (haddinden fazla tüketirsen abdestte de israf olur)!” (İbn-i Mâce, Tahâret, 48)

Bütün bu söylenenleri yerine getirerek huşû ile alınan abdestten sonra, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kâmil bir abdestin mütemmimi olarak şu duâyı okumamızı tavsiye ediyor:

Şahâdet ederim ki, tek olan, hiçbir ortağı bulunmayan Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur ve şahâdet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve elçisidir. Allâh’ım! Beni tevbe edenlerden ve temizlenenlerden eyle!”

Ayrıca hadîs-i şerifte, abdestten sonra bu duâyı okumanın cennete girmeye vesile olacağı bildirilmektedir. (Tirmizî, Tahâret, 41)

Yine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Bir kimse abdest alır ve güzelce abdest almaya özen gösterir, ardından da namaz kılarsa, bu abdestle namaz arasında işlediği (günahlar) o namazı kılıncaya kadar mutlaka bağışlanır.” buyurmuştur. (Buhârî, Vudû’, 24)

Onun için gücümüz yettiği kadar abdesti tam almaya ve her zaman abdestli olmaya çalışmalı; abdestin verdiği ferahlığı, serinliği hissetmeliyiz. Abdestin nûruyla yeryüzünde dolaşmalı ve en sonunda abdestli bir hâlde rûhumuzu teslim etme gayreti içerisinde olmalıyız.

Ne mutlu daima abdestini tam alıp daima abdestli olabilenlere.

Ve müjdeler olsun bu bedeni temiz, gönlü temiz olan insanlara…

Rabbimiz, bizleri kemâl-i edeple abdestini tam alanlardan eylesin.

Rabbimiz, bizleri dünyada ve âhirette abdestin nûruyla nurlandırsın.

Rabbimiz, abdestli olarak ve; «Allah!.. Allah!..» diyerek son nefesimizi vermeyi cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Âmîn…

Kaynak: Mustafa Canlı, Yüzakı Dergisi, 5 Aralık 2015

İslam ve İhsan

ABDESTİN ÖNEMİ NEDİR?

Abdestin Önemi Nedir?

DEVAMLI ABDESTLİ BULUNMANIN FAZİLETLERİ

Devamlı Abdestli Bulunmanın Faziletleri

ABDESTİN FAZİLETİ İLE İLGİLİ AYET VE HADİSLER

Abdestin Fazileti ile İlgili Ayet ve Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.