yoksul

Kimlerle Dost Olunmaz ve İstişare Edilmez?

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, Hazret-i Ali'nin (r.a.) “üç kişiden sakın” sözünden bahsediyor.

Bir Testi Su

Dr. Adem Ergül bir testi su hikayesini anlatıyor...

İslâm'ın Güler Yüzü Nasıl Sergilenir?

Merhamet, sende olanı, senden daha mahrûm olana ikrâm etmendir. Bir mü’minin, muhtaç, garip, yoksul ve yetimleri arayıp bulması, maddî ve mânevî olarak onların kırık gönüllerini hoş etmesi, yani onlara İslâm’ın güler yüzünü sergilemesi îcâb eder.

Fakirler Dertlerini Onlara Açarlar

Muhtâcın bize gelip de ihtiyacını arz etmesini, Hakk’ın bize husûsî bir lûtfu olarak telâkkî etmek ve bunu Hakk’a kulluk şerefi bilmek gerekir.

Tevazu Abidesi

Ârifler sultânı Sâmi Efendi Hazretleri, yüksek mânevî mevkiine rağmen, istisnâsız herkesi kendisinden üstün görürdü. Herkesin hakir gördüğü dindar, sâlih, takvâ ehli yoksulların ziyaretlerine gider, kendilerinden duâ talebinde bulunurdu.

İki Fâtıma Kimdir?

İki Fâtıma kimdir? iki Fâtıma’nın ruh iklimine nasıl bürünebiliriz? İşte Hazreti Fâtıma'nın (radıyallâhu anh) hayatından ibretlik hadiseler...

İslam'da Cömertlik

Yoksul kişi nasıl cömertlik ve iyiliğe muhtaç ise, cömertlik ve iyilik de yoksul kişiye muhtaçtır. Güzeller, güzelliklerini seyretmek için nasıl tozsuz, passız, parlak bir ayna ararlarsa, cömertlik de yoksulları, zayıfları öylece aramaktadır. Yani zengin ve fakir birbirine muhtaç elmanın iki yarısı gibidir...

Yetimleri ve Kimsesizleri Korumakla İlgili Ayetler

Yetimleri, kız çocuklarını, zayıf, yoksul ve gönlü kırık kimseleri hoş tutmak, onlara iyilik edip şefkat göstermek, kendilerine mütevazi davranıp kol kanat germek İslam'ın emrettiği hususlardandır.

Yoksulları Nasıl Anlarız?

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Asıl yoksul, kendisine yetecek malı bulunmayan, muhtaç olduğu bilinip de kendisine sadaka verilmeyen ve kimseden bir şey dilenmeyen kimsedir." buyuruyor. Bu insanların dilenci olmadığını ve gerçekten muhtaç olduklarını işaret ederek aranıp bulunmasını tavsiye ediyor.

Yoksul Kişi Cömertliğin Aynasıdır

Fakiri ve garibi red için ağızdan çıkacak her ses ve nefes, onun kalbini incitir. Sanki sathına hohlanmış ayna gibi kalp buğulanır. Parlaklık ve derinliği zâyi olur. Cömertliğin keremini göstermez olur. Amellerimiz, infaklarımız dâimâ gözümüzde devleşir. Bizi oyalar ve aldatır. Bize haz hamallığı yaptırır. Dicle’den ve onun sahibinden habersiz olduğumuz için bir testi su, gözümüzde bir deryâ olur. 

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.