Hz. Lut (a.s.) Kimdir?

Hz. Lut (a.s.) kimdir? Lut Peygamber’in babası kimdir? Lut Peygamber nerede yaşadı? Lut Peygamberin eşleri ve çocukları kimlerdir? Lut Peygamber hangi kavme gönderildi? Lut Kavmi’nin özellikleri nelerdir? Lut Aleyhisselam’ın Kavmi nasıl helak oldu? Azgınlık ve ahlâksızlıkta her türlü bedbahtlığa sürüklenen kavmini hidâyete çağıran Hz. Lut’un (a.s.) hayatı, mucizeleri ve kıssası.

Kavmi helak olan peygamberlerden Hz. Lut’un (a.s.) kısaca hayatı.

HZ. LUT’UN (A.S.) KISACA HAYATI - Lut Aleyhisselam Kimdir?

Hz. Lut (a.s.) İbrâhîm -aleyhisselâm-’ın kardeşi Harân’ın oğludur. Hz. İbrahim’e (a.s.) iman etmiş ve onunla hicret etmiş kişilerdendir. Lut (a.s.) ibâdet ehli, cömert, sabırlı, müttakî, misâfirperver bir zât idi.

Kur’an-ı Kerim’de adı 27 defa geçer. Kur’ân-ı Kerîm’de ona hüküm ve ilim verildiği, sâlihlerden olduğu ve ilâhî rahmete kabul edildiği bildirilmektedir.

Sodom ve Gomore şehirlerinde yaşayan Lut Kavmi’ne peygamber olarak gönderildi. Sodomlular, azgın ve ahlâksız bir kavimdir. Putlara tapar, livâta gibi cinsî sapıklıklarda bulunuyorlardı. Homoseksüellik ve eşcinsellik gibi geçmiş milletlerde görülmeyen her türlü ahlâksızlığı işleyen bir topluluktu.

Sodom, Filistin, Ürdün civarın dünyanın en alçak yeri olan Lût Gölü’nün (Ölü Deniz) bulunduğu yerdir. Bu Kavim tahminen M.Ö. 1800 yıllarında yaşadı.

Lût -aleyhisselâm- çok ağır şartlar altında, bir nakle göre 40 sene mücâdele verdi fakat kavminin yaptığı zulüm ve ahlâksızlıkları sona erdiremedi. Yıllarca kavminin saâdet ve hidâyeti için çalıştı fakat kendisine iki kızıyla birlikte çok az kimse îmân etti. Hanımı dahî, azgın kavmin tarafını tuttu.

Hz. Lut’u (a.s.) insan kılığında ziyarete gelen iki meleğe bile sapıklık yapmaya çalıştılar ve bu fiili işleme çalışanların hepsi bir anda kör oldular.

Lût Kavmi, homoseksüellik gibi iğrenç bir günâhı işledikleri için Allâh Teâlâ, onlara önce korkunç bir ses duyurmuş, sonra memleketlerinin altını üstüne getirdi, daha sonra da üzerlerine taş yağdırmıştır ve hepsi yerin dibine girip helak olmuşlardır. Hz. Lut’un (a.s.) karısı da helak oldu.

Hz. Lut’un (a.s.) kavmi helak olduktan sonra, ne kadar yaşadığı, nerede vefat ettiği bilinmemektedir. Bir rivayete göre Hz. Lut’un (a.s.) kabri Filistin’de el-Halîl’in doğusunda Benî Naîm köyü yakınındadır.

Eşiyle birlikte hicret eden, Sodom Kavmi’nin peygamberi Hz. Lut’un (a.s.) ayrıntılı hayatı.

HZ. LUT’UN (A.S.) HAYATI - Lut Peygamber Kimdir?

Hz. Lut (a.s.) İbrâhîm -aleyhisselâm-’ın kardeşi Harân’ın oğludur. İsmi, Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi yedi defa zikredilmektedir.

Hazret-i Lût -aleyhisselâm-, İbrâhîm -aleyhisselâm-’a ilk îmân eden, Allâh yolunda onunla birlikte hicret etme şerefine nâil olan, Hazret-i İbrâhîm’in yolunda ve şeriatinde, ibâdet ehli, cömert, sabırlı, müttakî, misâfirperver bir zât idi.

HZ. LUT’UN (A.S.) MESLEĞİ

Çiftçilik yapar ve elinin emeği ile geçinirdi.

Allâh Teâlâ şöyle buyurur:

“Lût’a gelince, O’na da hüküm (hâkimlik, peygamberlik, hükümdarlık) ve ilim verdik; onu çirkin işler yapmakta olan memleketten kurtardık. Zîrâ o (memle­ketin halkı), gerçekten fenâ işler yapan kötü bir kavimdi. O’nu (Lût’u) rahmetimize kabûl ettik; çünkü O, sâlihlerden idi.” (el-Enbiyâ, 74-75)

“İsmâîl, Elyesa’, Yûnus ve Lût’u da (hidâyete erdirdik). Hepsini âlemlere üstün kıldık.” (el-En’âm, 86)

LUT PEYGAMBER HANGİ KAVME GÖNDERİLDİ?

Lût -aleyhisselâm-, peygamberlik vazîfesini îfâya Sodom’da başladı. Onları Cenâb-ı Hakk’a kulluğa çağırdı.

LUT KAVMİ’NİN ÖZELLİKLERİ

Sodomlular, azgın ve ahlâksız bir kavimdi. Bu kavim, geçmiş milletlerde görülmeyen her türlü ahlâksızlığı işleyen bir topluluktu. İğrenç ve çirkin ahlâksızlıkları pervâsızca işlemeyi ve hattâ daha öteye gitmeyi âdeta meslek hâline getirmişlerdi. Kendilerine mânî olmak isteyenleri ise susturuyorlar ve:

“Temizler aramızdan çıksın!” diyorlardı.

Bu kavimde iffet, hayâ ve nâmus unutulmuş, hayvan topluluklarında bile rast­lanmayan bir denâet (alçaklık, âdîlik) baş göstermiş ve Kur’ân-ı Kerîm’de buyrulan “bel-hüm edall: hayvandan daha aşağı” bir seviyeye düşülmüştü.

İşte Lût -aleyhisselâm- böylesine bedbaht bir kavmi hidâyete dâvetle vazîfe­liydi. Gece gündüz onların intibâhı için çırpınıyordu. Âyet-i kerîmelerde O’nun bu gayretleri şöyle beyân edilmektedir:

“Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: «(Allâh’a karşı gelmekten) sakınmaz mısınız? Bilin ki, ben size gönderilmiş emin bir peygamberim. Artık Allâh’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin! Buna karşı ben sizden hiçbir ücret de talep etmiyorum. Benim ecrimi verecek olan, ancak âlemlerin Rabbidir. Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinde erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? Doğrusu siz, sınırı aşmış (sapık) bir kavimsiniz!»” (eş-Şuarâ, 161-166)

Sodom halkı Lût -aleyhisselâm-’ı hemen yalanladı. Dâvetine uymadı. Bunun üzerine Lût -aleyhisselâm-, onlara yaptıkları ahlâksızlığın vehâmetini duyurdu:

(Onlara:) «Dünyâda sizden önce hiç kimsenin yapmadığı bir hayâsızlığı mı yapıyorsunuz?» dedi.” (el-A’râf, 80)

Yaptıkları kötü fiillerin kendilerini felâkete götüreceğini bildirdi. Onlar da Lût -aleyhisselâm-’ı ülkesinden kovmaya kalkıştılar:

“Kavminin cevâbı: «Onları (Lût’u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar, fazla temizlenen insanlarmış!» demelerinden başka bir şey ol­madı.” (el-A’râf, 82)

Temiz kalmak, nâmuslu ve iffetli yaşamak, böyle azgın ve ahlâksız bir kavme göre suçtu. Kendilerinin mânevî gıdâları teressübât (pislik) olduğu için temiz insan­lardan rahatsızlık duyuyorlar ve:

“–Ey Lût! (Bu dâvâdan) vazgeçmezsen, iyi bil ki, sürgün edilmişlerden ola­caksın!” (eş-Şuarâ, 167) diyerek tehdîd ediyorlardı.

Hazret-i Lût, onlara Allâh’ın azâbını hatırlattı:

“And olsun ki Lût, onları bizim şiddetli azâbımızla uyardı. Fakat onlar bu tehd­îdleri şüpheyle karşıladılar.” (el-Kamer, 36)

Başlarına gelecek felâketin dehşetini kavrayamadıkları için ilâhî tehdîdi mühimsemediler. Sefîl bir şekilde ve büyük bir cür’etle Lût -aleyhisselâm-’a:

“…Şâyet doğru söyleyenlerden isen bize Allâh’ın azâbını getir!” (el-Ankebût, 29) diye cevap verdiler. Sapıklıklarından vazgeçmeye yanaşmadılar.

SODOM KAVMİ’NİN HELAKI

Lût -aleyhisselâm- çok ağır şartlar altında, bir nakle göre 40 sene mücâdele verdi. Fakat kavminin yaptığı zulüm ve ahlâksızlıklar artık dayanılmaz bir noktaya ulaşmıştı. Sodom halkı azâb-ı ilâhîye dahî bîgâne kalıp, üstelik bir de onu istemekle şiddetli bir azâba müstehak olmuşlardı. Lût -aleyhisselâm- bu perişan vaziyet karşısında Rabbine sığındı ve O’ndan yardım istedi. Allâh Teâlâ’ya yalvararak:

“Rabbim! Beni ve âilemi, onların yapageldiklerinden kurtar!” (eş-Şuarâ, 169)

“«Şu fesatçılar gürûhuna karşı bana yardım eyle Rabbim!» dedi.” (el-Ankebût, 30)

Yıllarca kavminin saâdet ve hidâyeti için çalışmış fakat kendisine iki kızıyla birlikte çok az kimse îmân etmişti. Hanımı dahî, azgın kavmin tarafını tutmuştu. Dolayısıyla bu duâ, Lût -aleyhisselâm- için son çâre idi. Allâh -celle celâlühû- Lût kavmini helâk etmek için melekleri gönderdi. Genç erkekler sûretinde gelen bu melekler bile azgın kavmin eşcinsellikten doğan kötü arzularını uyandırmıştı. Nitekim onlara sarkıntılığa yeltendiler. Bu hâdise Kur’ân-ı Kerîm’de şu şekilde anlatılır:

“Elçilerimiz Lût’a gelince, (Lût), onlar(a sapık kavminin musallat olmasın)dan endişeye düştü, onlar adına içi daraldı ve: «Bu, çetin bir gündür.» dedi.” (Hûd, 77)

Meleklerin genç delikanlılar şeklinde geldiğini gören Lût -aleyhisselâm- onları insan sanmış ve kavminin onlara tecâvüz etmesinden korkmuştu. Çünkü A’râf Sûresi’nin 80 ve 81. âyetlerinde bildirildiğine göre Lût’un inkârcı kavminde cinsî sapıklık çok yaygın idi.

“Lût’un kavmi, koşarak onun yanına geldiler. Daha önce de o kötü işleri yapmaktaydılar. (Lût:) «Ey kavmim! İşte şunlar kızlarımdır (onlarla evlenin); sizin için onlar daha temizdir. Allâh’tan korkun ve misâfirlerimin önünde beni rezil et­meyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu?!» dedi.” (Hûd, 78)

Bâzı tefsircilere göre Hazret-i Lût’un halkına evlenmelerini tavsiye ettiği kız­larından maksat, kendi öz kızları değil, kavminin kızlarıdır. Çünkü O’nun sadece iki kızı vardı. Her peygamber kendi kavminin büyüğü ve mânevî babası sayıldığın­dan Hazret-i Lût: «İşte bunlar kızlarımdır.» demiştir. Fakat gözü dönmüş olan Sodomlular:

“Dediler ki: «Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizi de elbette bilirsin.» (Lût:) «Keşke benim size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı veya güçlü bir kaleye sığınabilseydim!» dedi.” (Hûd, 79-80)

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hazret-i Lût’un kavmine karşı söylediği bu sözünden bahsettikten sonra şöyle bir îzahta bulunmuştur:

“Allâh Lût’a rahmet etsin. O çok sağlam bir yere (Rabbine) sığınıyordu… Allâh Lût’un bu duâsı bereketiyle O’ndan sonra gelen bütün peygamberlere, kendisine destek verecek hısım ve akrabâlar ihsân etmiştir.” (İbn-i Hibbân, XIV, 86)

(Melekler) dediler ki: «Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana aslâ do­kunamazlar. Sen gecenin bir kısmında âilenle (yola çıkıp) yürü! Hanımından başka, sizden hiçbiri geride kalmasın! Çünkü onlara gelecek olan (azâb) şüphesiz ona da isâbet edecektir. Onlara va’dolunan (helâk) zamanı, sabah vaktidir. Sabah vakti de yakın değil mi?” (Hûd, 81)

Sapık güruh son bir kez Lût -aleyhisselâm-’ın kapısına yüklendilerse de bir anda hepsinin gözleri kör ediliverdi. Âyet-i kerîmede bu hakîkat şöyle haber verilmektedir:

“Celâlime yemin olsun ki (kavmi) Lût’tan, misâfirlerinden (murâd almak üzere) talepte bulundular; bunun üzerine Biz de onların gözlerini silme kör ettik. «Haydi azâbımı ve îkazlarımı (mühimsememenin cezâsını) tadın!» dedik.” (el-Kamer, 37)

Kadı Beydavî ve Fahreddîn-i Râzî’nin beyânlarına göre meleklerden birisi Cebrâîl -aleyhisselâm- idi. Topluluk kapıyı kırıp içeri girdiklerinde, bir hareketle hepsinin gözünü kör etti. Panik içerisinde kapıyı dahî bulup kaçamadılar. Hattâ, Lût -aleyhisselâm- onları kollarından tutarak dışarı çıkarmıştı.

“Emrimiz gelince, oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine (balçıktan) pişiri­lip istif edilmiş taşlar yağdırdık. (O taşlar) Rabbin katında işâretlenerek (yağdırılmıştır). Onlar zâlimlerden uzak değildir.” (Hûd, 82-83)

Lût kavmine azâb-ı ilâhînin gelişi ve helâk oluşları Hicr Sûresi’nin 58-77. âyet-i kerîmelerinde de farklı bir üslupla anlatılmaktadır.

Kur’ân-ı Kerîm’de, bu topluluğun yaşadığı beldeden; altüst olan anlamında “el-mü’tefike” diye bahsedilmektedir.

Lût kavmi, homoseksüellik gibi iğrenç bir günâhı işledikleri için Allâh Teâlâ, onlara önce korkunç bir ses duyurmuş, sonra memleketlerinin altını üstüne getir­miş, daha sonra da üzerlerine taş yağdırmıştır ki, bir milletin yok olup târih sahne­sinden silinmesi için bundan daha şiddetli felâket olamaz!

Cenâb-ı Hak onları daha sonra gelecek insanlar için bir ibret kıldığını şöyle haber verir:

“İşte bunda ibret alanlar için işâretler vardır. Onlar hâlâ gözler önünde duran bir yol üzerindedirler. Hakîkaten bunda îmân edenler için bir ibret vardır.” (el-Hicr, 75-77)

Ankebût Sûresi’nin 35. âyet-i kerîmesinde de bu ahlâksız kavmin helâkiyle ilgili olarak, arkadan gelen ümmetlere ibret olması için birtakım alâmetler bırakıldığı bildirilir:

“And olsun ki Biz, aklını kullanacak bir kavim için orada apaçık bir ibret ni­şânesi bırakmışızdır.”

Bu nişâne, helâk edilen kavmin başına gelenlerle ilgili hikâyeler, harâb olan yurtlarının kalıntıları, gökten yağdırılan taşlar ve kapkara akan nehirler şeklinde tefsîr edilmiştir.

Fahreddîn-i Râzî, Lût kavmini anlatan ayet-i kerîmelerin Mekke müşriklerine hitâben indirildiğini hatırlatarak ve “Onlar hâlâ gözler önünde duran bir yol üzerindedirler.” ayet-i kerîmesinden yola çıkarak; “Mekkeliler ticâret için ekseriyetle Şam şehrine giderlerdi. Şam yolu, Lût Gölü’nün tam güneyinden geçerdi. Bu sebeple Lût kavminin kalıntılarını burada aramak gerekir.” diye bir îzahta bulunmuştur.

HZ. LUT’UN (A.S.) EŞLERİ VE ÇOCUKLARI

Lût -aleyhisselâm-, peygamber olarak vazîfelendirildiği zaman, kendisine îmân eden Fevât isminde bir hanımı vardı. Bu hanım yirmi sene sonra vefât etti. Onun vefâtından sonra Lût -aleyhisselâm-, Vâhile isminde Sodomlu bir kadın ile evlendi. Fakat Vâhile münâfık bir kadındı. Kavmin îmânsızlık ve ahlâksızlıklarına karşı sessiz kalıyordu. Hattâ kavmini, Lût -aleyhisselâm-’a karşı gizliden gizliye destekliyordu.

Bir akşam vakti, kavmini helâk etmekle vazîfeli melekler, güzel yüzlü insanlar sûretinde evlerine gelince Vâhile, bunu hemen gidip kavmine haber verdi; Lût -aleyhisselâm-’a ihânet etti. Böylece o da kavmi ile beraber helâk oldu.

Lût -aleyhisselâm-’ın iki mü’mine kızı vardı. Lût kavminin helâk edilmesi es­nâsında babaları ve îmân edenler ile birlikte Sodom’dan çıkıp azâb-ı ilâhîden kurtul­muşlardı.

Daha sonra bunlar, babaları ile birlikte İbrâhîm -aleyhisselâm-’ın yanına gitti­ler. İbrâhîm -aleyhisselâm- da, bu iki kızı kendi kavminden iki mü’minle evlendirdi. Yüce Allâh, Lût’un neslini bereketlendirdi. Medyen halkı onlardan hâsıl oldu.

LUT KAVMİ’NİN HELAK OLMA SEBEPLERİ

1. Putlara tapmak.

2. Livâta yapmak (erkeğin erkeğe yaklaşması).

İbn-i Abbâs’tan -radıyallahu anh- bir rivâyete göre Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sel­lem- üç kere:

“Lût kavminin işini (livâta) yapan mel’ûndur (lânetlenmiştir).” (Tirmizî, Hudûd, 24/1456) buyurdular.

Mâlik bin Dînâr buyurdular:

“Geçmiş ümmetlerin hiçbirinde livâta işitilmedi. Ancak bu çirkin fiil Lût kavmi arasında görüldü. Onlara da bu fiili şeytan öğretmişti. Ve insanlar, yaratılış­larına zıd olan bu fiili işleyince, ilâhî gazab ve azâba sürüklendiler.

Allâh Teâlâ, insana şehveti neslin çoğalması için vermiştir. Onu, veriliş gâye ve hikmetinin dışında kullanarak gâfilâne hareket etmek, insanın cehâlet ve azgınlı­ğındandır. Bu da, insanlık şeref ve haysiyetini ayaklar altına alarak hayvanlardan da aşağı bir seviyeye düşmektir.”

3. Livâta ile öldürmek.

Lût kavminin azgınları, bir kimseyi öldürmek istedikleri zaman, ona livâta yapılmasını emreder, bu şekilde eziyet ettikten sonra öldürürlerdi.

4. Sodomlular, iffetsizliklerini alenî işlerlerdi. İffetli kimseleri de ayıplarlardı. O kadar alçalmışlardı ki, yellenmelerini bile alenî bir eğlence vâsıtası yapar­lardı.

Lût kavmi de, kötü işlerinde o kadar aşırı gitmişlerdi ki, iffetli yaşa­yıp kendilerine nasîhatte bulunanları istemezlerdi. Lût -aleyhisselâm-’a:

“–Ey Lût! Bu sözlerden (bu nasîhatlerden) vazgeçmezsen, mutlaka (memleketimizden) kovulacaksın!” derlerdi.

5. Yol kesmek; çakıl taşlarını yoldan geçenlerin üzerine atmak.

Onlar, yol üzerine oturur, yanlarına çakıl taşları alırlardı. Yabancı birisi geçer­ken de onun üzerine taş atarlar ve onunla alay ederlerdi.

6. Koğuculuk (söz taşımak).

7. Cimrilik.

Hasan-ı Basrî’den gelen bir rivâyete göre Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Lût kavminin helâk sebeplerini saydıktan sonra hadîsin devamında şöyle buyurmuşlardır:

“Bir de ümmetim bu ahlâksızlıklara şunu da ilâve eder ki, o da, kadın kadına münâsebette bulunulmasıdır (yâni eşcinsellik)…” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, II, 51)

LUT KAVMİ’NİN HELAK OLDUĞU YER

Allâh Teâlâ Lût kavminin helâkinden ibret alınmasını emretmekte ve helâk olan kavimlerin kalıntılarının insanlık târihine bir ibret olarak bırakıldığını bildirmektedir.

Lût Gölü’nün taşıdığı “apaçık âyetler” gerçekten son derece ilginçtir. Lût Gölü etrafında yaşanan hâdiseler kadar, arâzinin jeolojik durumu da dikkat çekici­dir. Göl, Akdeniz’in yüzeyinden dörtyüz metre alçaktadır. Gölün en derin yeri de dörtyüz metredir. Yâni Akdeniz’in yüzeyinden sekizyüz metre alçaktadır. Lût Gölü civârı hâricinde dünyânın deniz seviyesinden en alçak yeri ise, ancak yüz metredir. Sanki arâzinin yapısı dahî, Lût kavminin denâetini (alçaklığını) göstermektedir.

Ayrıca Rûm Sûresi’nin 3. âyet-i kerîmesinde bu bölgeye işâret edilerek “edne’l-ard: yeryüzünün en alçak yeri” ifâdesi kullanılmıştır. Bu ifâdeye Arapların yaşadığı bölgeye yakınlığından hareketle “en yakın yer” olarak mânâ verilmişse de, kelimelerin asıl mânâsı “yeryüzünün en alçak yeri” şeklindedir. Nitekim modern çağın gelişmiş teknik imkânlarıyla Dünyâ’nın en alçak yeri araştırıldığında, onun, âyet-i kerîmede işâret edilen Lût Gölü havzası olduğu ortaya çıkmıştır. Böyle bir jeolojik gerçeğin, Kur’ân’ın nâzil olduğu dönemin insanları tarafından bilinmesi mümkün olmadığı için, bu hakîkat, Kur’ân-ı Kerîm’in Allâh kelâmı olduğunun yakın zamanda ortaya çıkmış ilmî delillerinden biridir.

Lût Gölü’nün diğer bir özelliği de, tuz oranının yüzde otuz olmasıdır. Bu se­beple gölde balık ve bitki yaşamaz. Bu yüzden göle “bahru’l-meyyit” (ölü deniz) de denir. Bu lânetli mekânda hayvanların bile yaşamaması ayrı bir ibrettir. Zift renginde olan göl, iğrenç kokular neşreder. Sanki bu göl, civârında işle­nen günahları, bu manzaraları ile insanlığa arz etmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan bu mel’ûn kavimle ilgili hâdiseler, tahminen M.Ö. 1800 yıllarında vukû bulmuştur. Helâkin meydana geldiği Sodom ve Gomore bölgesinde o zamandan kalma tuz yoğunluğu sebebiyle konserve hâlinde kalmış ağaçlara rastlanmıştır. Şehir kalıntıları ise ilâhî azâbın tesiri ile yerin dibine batmış­tır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

LUT KAVMİ NEDEN HELAK OLDU?

Lut Kavmi Neden Helak Oldu?

KUR’AN’DA GEÇEN PEYGAMBERLERİN HAYATI

Kur’an’da Geçen Peygamberlerin Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Ödevime yardımcı oldu ama biraz daha özet geçse daha iyi olurdu

    ÖDEVİME YARDIMCI OLDU

    Gerçekten ibret verici...

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.