Günahı Sebebiyle Cennete Giden Kul

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîfinde bazı kulların işledikleri günahlardan pişman olmalarından dolayı cennete gireceğini haber veriyor. Şeytan böyle kulları gördüğünde ise şunu der: "Keşke onu bu günaha sokmasaydım."

KIYAMET GÜNÜ ALLAH TEÂLÂ'NIN SORACAĞI SORU

Rasûl-i Ekrem (s.a.s) buyurur:

Kul, Allah Teâlâya itaat ettiği zaman Allah ona mârifetullahı bahşeder. Tâatı terkedince, daha önce vermiş bulunduğu bu mârifetullahı geri almaz. Bilakis kıyamet gününde, aleyhinde bir delil olarak kullanmak üzere kalbinde bırakır. Kıyamet günü olunca da kendisine der ki:

– Seni mârifetullah ile mümtaz kılmış onu sana bahşetmiştim. Bildiğinle niçin amel etmedin? İlminle niçin âmil olmadın?

ALLAH, TEVBELERİ KABUL EDER!

Ömrünü fuzûlî, boş arzular peşinde geçirmiş bir ihtiyar vardı. En sonunda yaptıklarına pişman olarak tevbe etti. Melekler:

– "Ey ihtiyar! Elden ayaktan düştün, kuvvetten kesildin, arzun kalmadı, şimdi de tevbe ettin", dediler.

Cenab-ı Hakk’ın emri ulaşır:

– "Ey Melekler, benim ihtiyar kulumu bırakın, onu ayıplamayın! İzzet ve celâlime yemin ederim ki, yüz sene sonra gelseydi, yine beni Kerîm ve mağfiret edici bulurdu. Ey melekler şahit olun! Onun tevbesini kabul eyledim ve bağışladım. Onu cennet ve cemâlime lâyık eyledim" buyurur.

Ey saçı ve sakalı beyaz!

Dergâh-ı ilâhîden kaçan bu hâlin ile,

Allah teâlâ diyor, çoktur benim keremim!

Ümitsiz olma ve gel, tevbe et özür dile.

İhtiyacını Rabbın dergâhına sen arzet.

Lutf-ı ilâhî sana, hiç çirkinlik göstermez.

İşlesen bin günah ve bin türlü rezâlet,

Tevbe etsen makbuldür, hiç biri red edilmez. (Rıyâzü’n-Nâsihîn)

TEVBE KAPISI KAPANMAZ!

Rasûl-i Ekrem (s.a.s) efendimiz buyurdu ki:

“İblis huzurdan tard edildiği zaman, “İzzetine yemin ederim ki, insanların canı bedenlerinde durdukça kalblerinden çıkmam.” dedi. Allah teâlâ da buna karşılık “Canları bedenlerinde bulundukça, izzetime yemin ederim ki, tevbe kapısını onlara kapamam!” buyurdu.

GÜNAHI SEBEBİYLE CENNETE GİDEN KUL

Bir hadîs-i şerîfte:

“Kul vardır ki, günah sebebi ile cennete girer.” buyurdu.

– Bu nasıl olur ey Allah’ın Rasûlü, dediler. Gene buyurdular:

“Günah işler ve sonra pişman olur ve onu hep gözünün önünde tutar, nihâyet cennete girer, o zaman şeytan, 'Keşke onu bu günaha sokmasaydım', der.” (Kimyâ-yı Saâdet)

EN BÜYÜK DERT VE İLÂCI

Rasûl-i Ekrem efendimiz:

“Size en büyük derdinizi haber vereyim mi?” buyurdular. Ashab-ı Kiram:

– Bizim en büyük derdimiz nedir, dediler.

“Derdiniz günah derdidir.” buyurdular. Ashab-ı kiram:

– Bunun ilâcı nedir, dediler. Rasûl-i Ekrem efendimiz:

“Günah işleyenin gece karanlığında dili ile istiğfar etmesidir.” buyurdular. (Riyâzü’n-Nâsihîn)

Yâ Rab! Günahımız çok, sayıya gelmez. Fakat senin rahmetin, affediciliğin nihâyetsiz, sınırsız. Hem bizleri tevbe kapında dâim eyle, hem de işlemiş olduğumuz günahları tekrar ettirme, bizleri hıfz eyle. Âmîn!

ZERRE KADAR ÎMANI OLAN KİMSE CENNETE GİRECEK!

Rasûl-i Ekrem efendimiz hazretleri buyurur:

“Kıyamet günü Allah teâlâ meleklere:

– "Kalbinde bir dinar ağırlığında îmanı olanı cehennemden çıkarın", diye emreder. Onlar da bir çok kimseleri cehennemden çıkarırlar. Allah Teâlâya:

– Emrettiklerinden cehennemde kimseyi bırakmadık, derler. Bu sefer Allah teâlâ:

– "Gidin bakın, kalbinde yarım dinar ağırlığında îmanı olanı cehennemden çıkarın", buyurur. Onlar da gider bir çok kimseleri çıkarır. Allah teâlâya:

– Emrettiğinizden kimseyi cehennemde bırakmadık, derler. Gene Allah teâlâ:

– "Gidin zerre kadar îmanı olanı dahî cehennemden çıkarın", diye emreder. Melekler de:

– Bu defa emrettiğin kişilerden kimseyi cehennemde bırakmadık hepsini çıkardık, derler.” (Buhârî-Müslim)

Kaynak: Sâdık Dâna, Altınoluk Sohbetleri I. Sayfa 233-235

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.