Emzirme Dönemindeki Annelerin Bilmesi Gerekenler

Hamilelik süreci kaç haftadır? Anne ve bebeğin kavuşması nasıl olur? Bebekler kaç yaşına kadar emzirilmeli? Emzirmenin bebeğe sağladığı faydalar nelerdir? Emziren annelerin bilmesi gerekenler...

İnsanın tohumu anne rahmine düştüğü andan itibaren başlar, annelerin bebeklerine olan muhabbetleri ve fedakârlıkları. Daha doğmadan emzirmeye başlar anneler yavrularını, sevgi ile... Vücut sistemleri ona adapte olurken rûhen de bağlanırlar onlara... Herhangi bir tıbbî yöntemle hâmileliğinden haberdâr olmasa da kendilerini hâmile olarak hissetmeye başlamıştır, anneler...

HAMİLELİK SÜRECİ KAÇ HAFTADIR?

40 hafta sürecek ve bütün sistemlerini değiştirecek olan çileli bir süreci, muhabbet ve fedakârlıkla karşılamaya hazır olan anne yüreği, yavrusunu şefkatle bağrına basacağı gün için geri sayıma başlamıştır. Hâmilelik boyunca yaşadığı her bir değişime, evlâdı için uyum gösteren anneler, zorlu doğum sürecini atlattıktan sonra, şimdi de yeni başlayan farklı bir sürecin içine gireceklerdir. Aylardır rahim içindeki yavrusunu kan dolaşımı yolu ile habersizce besleyen anneler, artık onu kucağına alacak ve bizzat beslemeye başlayacaklardır. Bu sebeple kendisine emanet edilen nîmetleri kullanacak ve mâsum yavruya ilâhî kudretin eseri olan sütünü ikram edecektir.

Hâmilelik boyunca rahimde büyüyen bebeğin, doğumundan sonra da sağlıklı büyüme ve gelişmesi için anne bedeninde hazırlıklar yapılmakta ve sayamadığımız nice harika özelliklere sahip mükemmel bir gıda hazırlanmaktadır. Bizzat göğüslerinden bebeğin ağzına akan bu tertemiz ve içimi kolay, mûcizevî gıdanın hazırlanışında hiçbir annenin dahli yoktur. Tâbiri câizse, kudret mutfağında hazırlanan bu gıda, eşsiz vasıfları muhtevîdir. Ve bebek için onun yerini tamamıyla doldurabilecek başka gıda yoktur.

EMZİRME DÖNEMİ - İLK EMZİRME

Anne sütü ile bebeğin beslendiği dönem, “emzirme dönemi”dir. Bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişimi için tavsiye edilen bu süre, modern tıbba göre de 2 yıldır. Bu sürecin ilk 6 ayı, sadece anne sütü ile beslenmeyi ihtiva etmekte olup müteâkiben başlanan ek gıda dönemi ile bebeğin sadece iki yılı değil, hayat boyu sağlıklı gelişimi sağlanmış olmaktadır. Emzirme, sadece bebek için değil, anne için de pek çok açıdan faydalı bir süreçtir.

EMZİRMENİN BEBEĞE SAĞLADIĞI FAYDALAR

Hem bebek hem annenin hayatına tesir eden emzirmenin bebeğe sağladığı faydaları önceki iki yazımızda ifade etmeye çalışmıştık. Bunları özetle toparlayacak olursak:

Anne sütü muhtevasındaki bağışıklık maddeleri ile bebeğin savunma sistemini güçlendirerek onu çeşitli hastalıklardan korur. Bu savunma proteinleri, özellikle ilk günlerde gelen sütte yüksek miktarda bulunmakta ve mikroplarla henüz karşılaşmış olan bebek için bu mükemmel bir avantaj sağlamaktadır.

Doğarken bağırsaklarında yapışkan bir madde taşıyan bebeklerin, anne sütü aldıkları takdirde bunu tahliyeleri daha kolay olmaktadır.

Anne sütü dâimâ hazır, uygun sıcaklıkta, en uygun gıda konsantrasyonunda, ekonomik, en sağlıklı pakette sunulan, atık madde ihtiva etmeyip çevre ile dost olan bir gıdadır. İlk 6 ay bebeğin bütün ihtiyaçlarına cevap veren anne sütünün hazmı gayet kolay olup bebeğin böbreklerine de yük olmaz.

Emzirilen bebeklerde çene ve diş gelişimleri daha sağlıklı olup diş çürümeleri daha az görülmektedir. Anne sütü alan bebeklerin sosyal gelişimleri daha iyidir.

Yurt dışında yapılan bir araştırmada, anne sütü alan bebeklerin zekâ gelişiminin, biberonla beslenenlere göre daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Bu, anne sütünün zengin besleyici yapısından ve anne-bebek arasında yakınlaşmaya sebep olmasından kaynaklanmaktadır. Başka bir çalışmada bu tesirin dolaylı olduğu; emziren annelerin daha zeki, iyi eğitimli, olgun ve bebeklerinin gelişimleriyle daha ilgili oldukları görülmüştür.

Yurt dışında yapılan bir araştırmada, anne sütünün kalp krizinden ölümleri %10-15 oranında azalttığı ve bunun yılda en az 30 bin insanın hayatının kurtulması mânâsına geldiği görülmüştür.

MAMANIN ZARARLARI

Mama yiyen kız bebeklerde, meme kanserine yakalanma ihtimalinin; anne sütü alanlara göre % 25 daha fazla olduğu tespit edilmiştir.

Emzirme, sadece bebek için değil, anne için de faydalıdır. Emzirme; anneyi meme ve yumurtalık kanserinden korumaktadır. Emzirme, doğum sonrası anne vücudunun daha kolay toparlanmasını sağlamakta, onu yeni bir hâmilelikten korumaktadır. Emzirmeyen annelerde kemik erimesi daha fazla olmaktadır.

Emzirme esnasında salgılanan bazı kimyevî maddeler, bir yandan sütün kanallardan akmasını sağlarken, diğer yandan da doğum yapmış olan rahimin kasılarak toparlanmasını ve önceki hâline dönmesini kolaylaştırmaktadır.

Ülkemizde yeni doğum yapan kadınların % 95’i bebeklerini emzirmeyi tercih etmekte iken 6 aylık bebekler arasında sadece anne sütü alanların oranının % 5’e düştüğü görülmektedir. Bu durum, emziren annelerin desteklenmesi gerektiğini göstermektedir. Anneler, sütlerinin bebeklerine yetmediğini ve sürekli ağlayan bebeklerinin doymadığını düşünerek gereksiz kaygılarla erkenden ek gıdaya başlamakta veya mamayı tercih etmektedir. Halbuki kilo alımı yeterli olan, yeteri kadar idrar ve gaita çıkaran bebeğin ağlaması, doymamasından kaynaklanmamaktadır. Aslında bir annenin sütü, aynı anda iki bebeği büyütecek kadardır. Anneler yersiz endişelere kapılmadan bebekleri istedikçe onları emzirmelidir.

Sanılanın aksine, anneler gece uyanan bebeklerini emzirdiklerinde uykusuz kalmamaktadırlar. Zira gece emzirmeleri sırasında vücutta salgılanan kimyevî maddeler, hem annenin hem bebeğin daha kolay uykuya dalmasını sağlamaktadır.

40 haftadır şefkatle sarmalandıkları sıcacık ve steril bir ortamdan, soğuk, gürültülü ve mikroplarla dolu bir dünyaya adım atan bebek; sadece gıdaya değil, mânevî bir lezzete de ihtiyaç duymaktadır. Anne rahminde göbek kordonu ile anneye bağımlı olan bebeğin göbek kordonu kesilerek atıldığında, şeklen anneye bağlılığı son bulsa da o hâlâ anne rahmindeki sarmalanmaya ihtiyaç duymaktadır. Tâbiri câizse, rûhen de onu tatmin edecek bir şey gereklidir. Bebeğin en huzurlu pozisyonu, annesinin onu sevgi ile bağrına basarak, göğsüne yaslayıp emzirdiği pozisyondur. Mama yiyen bebeklerin hiçbir sebep yok iken âniden yataklarında ölü bulunma oranları, emzirilen bebeklere göre daha fazla bulunmuştur. Bu durum; emzirmenin basit bir beslenmeden ibaret olmadığını göstermesi açısından câlib-i dikkattir.

Anne sütü mûcizevî bir gıdadır ve anneler, bu içeceği bebekleri için kendi kendilerine hazırlamaktan âcizdirler. Lâkin sütün yapımında olmasa da devamının sağlanmasında rolleri vardır. Anne bedeninde bebeğin ihtiyacı olan sütün miktarı nasıl hesaplanmaktadır? Buna göre bebek her ağladıkça-istedikçe gece veya gündüz fark etmeden bu süt nasıl hazır edilmektedir? Hazırlanan süt, kanallardan nasıl akmaktadır? Annenin psikolojik durumu, sütün yapımına ve devamına tesir etmekte midir?

ANNE SÜTÜ NASIL OLUŞUR? - Anne Sütü Nasıl Olur?

Kadınlarda ergenlik döneminin girmesiyle birlikte büyümeye başlayan göğüslerin yapısında yağ dokusu, bağ dokusu, kas dokusu, süt kesecikleri ve süt kanalları bulunmaktadır. Kesecik ve kanallar, üzüm salkımı şeklinde kümeler oluştururlar. Her bir göğüste, bu ana kümelerden 15-20 adet bulunur. Anne sütü, bu keseciklerde üretilmektedir. Burada üretilen sütü toplayan kanallar genişleyerek göğüs ucuna ulaşır ve dışarı açılırlar. Bu bölge çok hassas olup zengin bir sinir ağı ile sarılmıştır.

Bebeğin mûcizevî gıdası olan sütün üretimi için hâmilelikte başka bir sürecin içine giren göğüslerde, kanda yükselen bazı hormonların tesiri ile süt yapan doku artmaya başlar. Kanallar uzar ve dallanır. Ve süt yapan kesecikler büyür. Lâkin hâmilelik boyunca süt salgılanması, vücudun ürettiği bir hormon ile durdurulur. Bebeğin anne rahminden tahliyesi ile beraber bu hormonların kanda azalması sebebiyle süt salgısı da başlatılmış olur.

Hâmileliğin sekizinci ayından sonra süt üretimi kısmen başlasa da önemli ve büyük bir kısmı, doğumdan sonra yapılmaktadır. Anne sütünün oluşmasının asıl sebebi, doğacak bebeğin beslenmesidir. Bebek doğduğu andan itibaren emme refleksine sahiptir ve bununla ilgili tâlimleri, anne rahminde geçirdiği uzun zaman diliminde uzmanlık derecesinde yapmıştır. Doğumla beraber anne bedeninde sütün akmasını engelleyen kimyevî maddeler kandan çekilir ve bebeğin ağlamasının anne kulağından beynine ulaşması ile beraber burada üretilen özel maddeler sayesinde sütün hem yapımı, hem devamı sağlanır.

İçine mühim mesajların kodlandığı bu maddeler, beyinden kana bırakıldığında hiç şaşırmadan yolunu bulur ve keseciklerde sütün üretim emrini verir. Bu süt, keselerde birikir. Ancak sadece bebeğin emme refleksi, bu sütün dışarı atılmasını sağlayamaz. Keseciklerin etrafını saran özel kas hücreleri, gelen başka bir mesaj ile kasılarak tâbir-i câizse, bu sütün biriktirildiği havuzcukları sıkarak sütün buradan kanallara geçişini sağlar. Kanala geçen süt, buradan yolunu bularak bebeğin ağzına akar.

Havuzcukların etrafı, sadece kas ile değil aynı zamanda zengin bir damar ağı ile sarılmıştır. Annenin sindirim sisteminden emilen gıdaların özü kana karışarak süt bezlerinin etrafını saran damarlara gelir. Bu kıymetli maddeler, hassas terazilerde ölçülür ve gerektiği kadar alınarak sütün muhtevasına dâhil edilir. Bebeğin ilk gününden itibaren hangi maddeden ne kadar lâzımsa, hepsinin ismi ve miktarı, anne bedenindeki sistem tarafından bilinmekte olup vakti geldikçe bebeğin eşsiz gıdasına karıştırılır. Yapısının neredeyse tamamına yakını sudan ibaret olan bu mûcizevî gıda, içinde barındırdığı onlarca değişik madde ile bebeği sadece doyurmakla kalmaz; onu hem hastalıklardan korur, hem de psikolojik gelişimini destekler.

ANNE SÜTÜNÜ NE ETKİLER?

Bebeğin ilk başta bir kiraz tanesi kadar minik olan midesine yetecek kadar salgılanan süt, bebek büyüdükçe artmakta ve bir yılın sonunda bu miktar, bir öğünde 250 ml.yi bulmaktadır. Sütün üretiminde, kanallara birikip daha sonra buradan akmasında vazifeli olan kimyevî maddelerin hazırlanışı ve salgılanışında pek çok faktör rol oynamaktadır. Bebeğin doğumu ile annenin kanında seviyesi düşen birtakım maddeler, bebeğin ağlamasının anne beyninde bazı şifrelerin çözümü için tetikleyici olması, bebeğin emme refleksi, annenin yorgunluk, uykusuzluk ve rûhî durumu, kullandığı ilaçlar veya varsa herhangi bir zararlı alışkanlığı, beslenmesi ile anne-bebek arasındaki duygusal iletişim gibi pek çok iç ve dış sebebe bağlı olarak sütün üretimi tesir altında kalmaktadır. Bazı sebepler tetikleyici iken bazıları da baskılayıcı rol oynamaktadır.

Anne sütünün yapımı, hâmileliğin son aylarına doğru kemâle ermiş görünse de asıl salgılanma, doğumla beraber olmakta ve bu salgılanmanın devamı, bebek emdikçe gelmektedir. Bebek her istedikçe, her ağladıkça annede süt hazır edilmektedir. Annenin bebeğini görmesi, sütün üretimi için uyarıcı bir tesire sahip olduğundan, anne ile bebek, doğumu müteâkip aynı odaya alınmakta ve annenin göğsüne yatırılmaktadır. Doğum şekli ne olursa olsun mümkün olan en kısa sürede emzirme başlatılmalı ve ilk sütün damlası dahî ziyan edilmeden bebeğe verilmelidir. Annenin bebeğini düşünmesi bile, üretilen sütün kanallardan dışarı fışkırmasına sebep olur.

Sütün üretimini sağlayan hormon, bir sonraki emzirme için de süt oluşumunu sağlamakta ve gece daha fazla salgılanmaktadır. Yeni yumurta oluşumuna engel olan bu madde, anneyi gevşeterek daha kolay uykuya dalmasını sağlamaktadır. Demek ki, sütün yapımı ve devamı için gece emzirmeleri mühimdir. Anneler geceleri emzirseler bile daha iyi dinlenirler. Yeni bir hamileliğin oluşumunun önlenmesi mânâsında da gece emzirmelerinin faydası büyüktür. Emzirme ne kadar fazla ise, sütün yapımı da o kadar fazla olacaktır.

Sütün kanallardan akmasını sağlayan hormon, emzirme sırasında veya öncesinde hazır edilmekte olup doğum yapmış olan rahmin de kısa sürede toparlanarak eski hâline dönmesine yardım eder. Anneler, bunu emzirme esnasında kasıklarda sancı şeklinde hissedebilirler. Bebek için sevgi dolu düşünceler, onun sesi, görüntüsü, onun acıktığını düşünmek bu maddeyi salgılatırken; stres, üzüntü, ağrı, utanma gibi duygular, salgı refleksini baskı altına alır. Yani sütün akışı, annenin his dünyasının tesirinde kaldığı için anne ile bebeği gece-gündüz bir arada bulundurmak ve emzirme konusunda annenin müsbet düşünmesini sağlamak önemlidir.

SÜT OLUŞUMUNU AZALTAN VEYA ÖNLEYEN MADDE

Anne sütünde, sütün oluşumunu azaltabilen veya önleyebilen bir madde bulunur. Bu madde, göğüs süt ile dolu olduğunda hücrelerin daha fazla süt salgılamasına mânî olur. Süt salgısını kontrol eden bu mekanizma, bebeğin herhangi bir şekilde kaybı veya emmeyi bırakması durumunda gereklidir. Bebeğin emmesi veya pompa ile sütün boşaltılması durumunda bu madde de sütle birlikte atılacağı için sütün üretimi devam edecektir. Bu bize, bebek emmeye devam ettiği sürece sütün üretileceğini, eğer bebek hastalık gibi herhangi bir sebeple ememiyorsa, sütün devamı için göğsün sağılarak boşaltılması gerektiğini gösterir.

Annenin yediği çeşitli muhtevadaki rengarenk gıdalardan, içimi kolay, ılık, tertemiz ve ak bir sıvının üretimi; bu üretim için yıllar öncesinden özel bir fabrikanın kurulması, yapılan sütün vaktinden önce salgılanmasının durdurularak ziyan edilmesinin engellenmesi, tam da lâzım olduğu vakitte bu engellemenin devreden çıkarılması, üretimin haddinden fazla olmayıp birtakım mekanizmalarla kontrol altında tutulması, anne-bebek arasına yerleştirilen özel bir iletişim ağı ile sütün miktarının ve muhtevasının değişiminin sağlanması, bu fabrikada hazırlanan gıdanın mâsum yavruya ikram şekli, bebeğin sütü alabilmek için anne rahminde geçirdiği 40 haftalık süreç içinde gerekli hazırlıkları yapmış olarak dünyaya gelmesi gibi pek çok aşamanın varlığını tefekkür edebilen hiçbir akıl sahibi; bunların rastgele olduğunu iddia edemez.

Muhtevası ile alâkalı olarak uzun yıllar çeşitli çalışmalar yapılan ve bir benzerinin üretiminden âciz kalınan bu mükemmel gıdayı üreten sonsuz kudreti görmezden gelmek ve var oluşu kör tesadüflere bağlamak; önümüze konulan kâinat kitabının sayfalarını ibretle açıp okumaktan gafil kalarak insana ihsan edilen akıl nimetinin ziyân edilmesi demektir. “Tefekkür, îman anahtarıdır.” buyuran Hazret-i Mevlânâ gafletle düşünenleri yarasalara benzeterek şöyle söylemektedir:

“Bakışı eksik, görüşü kıt olan yarasanın gözleri, Güneş’in ışığını da göremez!”

Ey Rabbimiz! Meccânen lütfettiğin nîmetleri, rızân yolunda kullanabilmeyi, kâinâta ibret nazarları ile bakarak tefekkür edebilmeyi nasîb eyle!.. Bütün varlık âlemi, Senin sonsuz kudretini haykırırken; bizleri kuru bir ceset olmaktan muhafaza edip, Hakk’ı gören gözlerden eyle!.. Âmîn.

Kaynak: Dr. Betül Nefise İnal, Şebnem Dergisi, Sayı: 168

İslam ve İhsan

BEBEĞİN İLK GIDASI

Bebeğin İlk Gıdası

SÜT EMZİRME İLE İLGİLİ AYETLER

Süt Emzirme ile İlgili Ayetler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.